Manicilik, Mani’nin kurduğu ve ona inananların oluşturduğu öğreti (Manikeizm ya da Maniheizm de denir).
Manicilik, Yeni Ahit’ten kaynaklanan Hıristiyan verileriyle birlikte, bir iyilik ilkesiyle bir kötülük ilkesinin aynı zamanda var olduğunu ve bu ilkelerin her birinden kaynaklanan ikili yaratılmayı kabul eder.
Bu öğreti adını kurucusu Mani’den (216-273) alır; Arsakid krallık ailesinden gelen Mani’nin babası Patek’in II.-IV. yy’lar arasında et, şarap ve beden hazlarmı yasaklayan bir Hıristiyan mezhebine bağlı olduğu sanılır. Mani, gençliğinden başlamak üzere her kötülüğün kökeninde yer aldığı ileri sürülen maddeden uzak durarak ve kaygılı bir saflık arayışı içinde yetiştirildi. Kendini Ruhül Kudüs ile özdeşleştiren Mani bir Hıristiyan çevresinde ama Ortodoksluk dışmda yer aldı. Manicilik, dört değişik kaynaktan doğmuştur: Babil’in eski doğacı dini; Zerdüştçülük; Buddhacıhk (ahlak ve çilecilik açısından); Hıristiyanlık. Manicilik, ikiciliği aşırılığa vardırır. Biri ışığın simgelediği iyilik, öbürü kötülük olmak üzere iki ilkenin sürekli olarak birlikte var olduğunu ve birbirleriyle savaşım içinde bulunduğunu kabul eder. Bu iki ilke, maddenin, ışığın parıltısıyla karşı karşıya kaldığı ve ona erişmeye çalıştığı andan başlayarak amansız bir savaşıma girerler. Savaş, Tanrı’nın iyi olarak yarattığı ilkel insanla karanlıklar prensi şeytanı karşıtlaştırır. Mani’ye göre insanoğlu, daha çok da kadın, yenilmişliğinin izlerini taşır. Günümüz insanı, sonuçta, Kötü Tanrı tarafmdan yaratılmıştır. Bu yüzden insanlık, kurtuluşu, bedeninin karanlıklarında yitip giden ışığın parçacıklarım açığa çıkararak bulabilir. Bu durumda gerçek bilimi tanımak söz konusudur.
Her insan bu kurtuluşa ulaşamaz. Tanrının sevgili kulları ya da kusursuz çömezler şaraptan, etten ve her çeşit erdemsiz konuşmadan uzak durmalı; her tür kölelik yanlısı cabadan tiksinti duymalı; cinsel hazlardan kesin olarak vazgeçmelidirler. Daha alt aşamadaki çömezler dine yeni katılmışlar olarak adlandırılır. Maniciler, yetmiş iki piskoposun yardım ettiği on iki havari tarafından yönetilirlerdi. İnançlarını dua, oruç ve şarkıların oluşturduğu topluluklar birbirine çok bağlıydı. Evrensel bir din olmayı amaçlayan Manicilik bütün İran’da, Hindistan’ da (Mani, dinini yaymak için bu ülkeye gitmişti), Tibet’te, Çin’de ve Türkistan’da yayüdı. Mani, Pers kralı Şahpur I’i bütün seferlerinde izledi. Batı’da, öğreti, Afrika’nın bazı bölgelerine ve İtalya’nın güneyine kadar ulaştı. Mani, İran’da, kral Behram I tarafından çarmıha gerilerek öldürüldü, ama Manicilik yok olmadı; V. ve VI. yy’larda İspanya’da yeniden canlandı; daha sonra XI. yy’dan başlayarak Kathar sapkın inancıyla Avrupa’nın değişik bölgelerine yayıldı.
Son Yorumlar