Fransız felsefecisi ve toplumbilimcisi (Paris, 1857-Paris, 1939).
Ecole Normale Superieure’e girer girmez felsefeyle ilgilenmeye başlayan Lucien Levy-Bruhl, 1902’den sonra Paris Edebiyat Fakültesi’nde modern felsefe dersleri verdi ve bu konuda bir kitap yazdı: Histoire de la philosophie moderne en France (Fransa’da Modern Felsefenin Tarihi, 1899). Ayrıca, La Philosophie de Jacobi’yi (jacobi’nin Felsefesi,1894) ve LaPhilosophie d’Auguste Comte (Auguste Gomte’un Felsefesi, 1900) adlı incelemeleri yayınladı.
1903’te, toplumbilim araştırmalarında bir dönüm noktası olan La Morale et la Science Des Moeurs’ü (Ahlak ve Töreler Bilimi) bastırdı. Bu kitabmda, ahlak kuralları sistemi ile toplumlarm yapıları arasındaki bağıntıyı gösterdi ve yasaları bulmak için töreleri inceleyecek ve ahlaksal gerçekliği yönetmeye kalkmak yerine çözümleyecek olan bir bilimin kurulmasını önerdi.
İlkel Düşünüş Üstüne İncelemeler
Levy-Bruhl en önemli iki kitabında (bunlar birbirini tamamlar), yani les Fonctions mentales dans les societes inferieures (İlkel Toplumlarda Zihinsel İşlevler, 1910) ve La Mentalite primitive’de (İlkel Zihniyet, 1922), Durkheim’ın görüşlerini paylaştı.Gerçekten de Levy-Bruhl, bireysel zihin üstünde durmadı ve yalnızca “kolektif tasarımlar”la ilgilendi. Ayrıca, çok sayıda veriye dayanarak toplumsal yaşamda duygusal etkenin önemini ortaya koydu. Kolektif tasarımları, katılım yasasıyla açıklamaya çalıştı (bu yasa açısmdan bir insan hem kendisidir, hem de bir başka şeydir). Levy-Bruhl’e göre, ilkel toplumlar hiçbir şeyi bizim gibi algılamazlar; nedensellik ve çelişki ilkelerini de göz önünde tutmazlar. Onların düşüncesi, mantıköncesi bir düşüncedir; bir başka deyişle bizim mantığımızın yasalarına ve özellikle özdeşlik ilkesine boyun eğmez.
Levy-Bruhl’ün ilkel düşünüş konusundaki temel anlayışı çeşitli eleştirilere, karşı koymalara yol açtı. Levy-Bruhl tüm ilkel dünyayı gözden geçiriyor ve daha sonra ilkel düşünüşün karma bir tablosunu sunuyordu. İlkel düşünüş, Çin’in ve Hindistan’ın iyice gelişmiş yerli halkını bile kapsayacak kadar genişti. Ama böylece, bireysel çeşitlenmeleri ihmal etmiş oluyordu. Oysa her toplumda, yalnızca geleneğin alışılagelmiş yollarından gidenler değü, geçmişle bağları koparan ve yeni “grup fikirleri” ortaya koyan yol göstericiler de vardı. Ayrıca ilkel insan, soyut dile getirişlerinde ve kültürünün dinsel yanlarında akıldışı bir varlık gibi görünmesine karşın “uygar” bir insan kadar keskin bir gözlemleyici olmaktan ve bu gözlemlerine dayanarak aynı ölçüde sağlam akılyürütmeler yapmaktan da geri kalmıyordu. Levy- Bruhl kimi zaman bu olguyu kabul ediyor, ama ona sınırlı bir yer vermeye çahşarak yerlilerin becerisinin, bilardo oyuncusuna yol gösteren sezgiye benzer bir sezgiye sahip olduğunu söylüyordu. Nitekim ona göre bilardo oyuncusu, “bir damla geometrik ve mekanik bilmeden, düşünmeye de gereksinim duymadan, yapılması gereken hareketin hızlı ve şaşmaz sezgisini edinmiş bir kimseydi” (La Mentalite primitive).
Toplumsal Geleneğin Önemi
Levy-Bruhl, öteki üç kitabında da aynı konuyu daha ayrıntılı biçimde ele aldı ve mantıksal düşünce ile ilkel düşünüş arasmdaki farktan çok, ilkel düşünüşte duygu yaşamının oynadığı rol üstünde durdu: Le Surnaturel et la nature dans la mentalite primitive (İlkel Zihniyette Doğaüstü ve Doğa, 1931); la Mythologie primitive (İlkel Mitoloji, 1935); L’Experience mystique et les symboles chez les primitifs (İlkellerde Mistik Deneyim ve Simgeler, 1938). Les Carnets de Levy- Bruhl’den (Levy-Bruhl’ün Not Defterleri) anlaşıldığına göre, Levy-Bruhl, ikinci kuramından son zamanlarda kuşkuya düşmüş ve ilkel düşünüşle uygar düşünüş arasındaki karşıtlığı hafifletmişti. Levy-Bruhl’ün incelemelerinin tartışılmaz sonucu, deneyim karşısındaki bireyin yanıtlarım toplumsal geleneğin önemli ölçüde biçimlendirdiğini göstermiş olması ve yalnızca ilkel düşünüşte değil, genellikle insan düşüncesinde bilinçdışı etkenlerin büyük rol oynadığını ortaya koymasıdır.
Son Yorumlar