Kangurugiller (Macropodidae) ailesinden memeli hayvan.
Keselilerin (Marsupialia] tipik bir biçimi olan kanguru, güçlü kuyruğunu dayanak olarak kullanmasıyla tanınır. Kanguru adıyla çok çeşitli biçimler belirtilir: Kanguru fareleri, ağaç kanguruları ve çok tanınan büyük kangurular. Ailenin Macropodidae olarak adlandırılması, bu hayvanların büyük bacaklı olmalarından kaynaklanır ve bu, bütün kanguruların genel özelliğini oluşturur. Kuyruğunun gelişme derecesi ve işlevi değişkendir.
HER İŞİ YAPAN BİR KUYRUK
Kanguru farelerinin kuyruğu tutunmaya, ağaçların gövdelerine ve kayalara tırmanarak çıkmaya yarar; bir tavşan büyüklüğünde olan bu hayvanlar, bir ağaçm dallarının çatallandı- ğı yerde yaptıkları bir yuva ya da deliğe sığınırlar; bunlar, otlamak için yere inen otçul hayvanlardır. Yalnızca Tasmanya’da ve Avustralya’nın güneydoğu kıyısına yakın yerlerde bulunurlar ve sayıları giderek azalmıştır. Ağaç kangurularında kuyruk, hayvanın yaşamının büyük bir bölümünü geçirdiği ağaçlarda daldan dala atlarken, denge organı görevini yapar; yerdeyse, yerde yaşayan büyük kangurular gibi sıçrayarak ilerlemelerine yardımcı olur. Ağaç kanguruları Avustralya’da yayılmışlardır. Arka bacakları ve silindir biçimindeki kaim kuyruğu üstüne sağlam bir biçimde oturmuş olan büyük kızıl kanguru [Macropus rufus), Orta Avustralya bozkırlarında yaşar. Bu, 1,60 m yüksekliğiyle günümüzde yaşayan keselilerin en büyüğüdür, gövdeye doğru büküm yerinden kıvrılmış ön bacakları, tavşanuıkine benzeyen bir başı vardır. Büyük kızıl kanguru sağlam yapısı ve dinginliği, kaslı kuyruğunkiy- le güçlendirilmiş çok uzun bacak kemikleri sayesinde dikkate değer bir sıçrama yeteneği kazanmıştır; 1 m boyunda olan kuyruk, 10 m’ye erişebilen yörüngeyi dengelemek için bir denge organı olarak da iş görür. Büyük kangurular, otçul kara hayvanlarıdır.
FASULYE TANESİ BÜYÜKLÜĞÜNDE YENİ DOĞMUŞ YAVRU
Kangurular, yukarı doğru açılan,ana karnına bağlı büyük cep biçiminde bir kesesi bulunan tipik keselilerdir. Anaya, öbür memelilerde olduğu gibi bir etenle bağlanmış olmayan dölüt yalnızca, 2-5 haftalık bir gebelik süresi sonunda tam gelişmesini tamamlamadan doğar. Çoğu kez, annenin memelerinden daha çok sayıda olan bu az gelişmiş yavrular, doğum sırasında, dişinin karmaşık olan üreme kanallarını, geçici bir açıklık ya da yalancı dölyatağı yoluyla terk ederler ve sonra, kendi başlarına, hiç yardım görmeksizin güçlü tırnaklarıyla tutunarak anamn tüyleri arasmdaki keseye kadar giderler. Ana ise kendi tüylerini yalayarak yolu işaretlemekle yetinir. Güçsüz düşmüş bir halde keseye ulaşan ilk yavrular, dairesel ağızlarıyla hemen bir memeye tutunurlar. Daha sonra gelenler, boş meme bulamazlarsa, çok geçmeden ölürler. Memeye bir vantuz gibi yapışmış olan ve büyük kızıl kangurunun, doğduğunda boyu 20 mm’yi geçmeyen yavrusu, kısa sürede büyür; burnuyla solunum yapar ve 1-2 ay sonra anadan ayrılıp kendi başına yaşamaya başlar.
Son Yorumlar