Johann Gottlieb Fichte Kimdir? Felsefesi ve Başlıca Eserleri, Alman felsefecisi (Rammenau, Yukarı Lausitz, 1762-Berlin, 1814). Bir dokumacının oğlu olan ve çok büyük bir yeteneği olduğunu fark eden bir zenginin yardımıyla yükseköğrenim gören johann Gottlieb Fichte, özel eğitmenlik yapmaya başladı. Kant’a hayranlık duyarak onu görmeye gitti ve bir yazısını ona sundu: Versuch einer Kritik aller Offenbarurıg (Her Tanrısal İlhamın Eleştirisi) adlı bu yazıda, aklın her şeyden önde geldiği ileri sürülüyordu (basımı, 1792). 1794-1799 arasında Jena Üniversitesinde ders verdi, ama tanrıtanımaz olduğu suçlamasıyla Jena’dan kovuldu. Berlin’e sığınarak iktisadi ve toplumsal sorunlarla ilgilenmeye başladı.
Prusya’da, halkın aşırı yoksulluğu ile birkaç tüccarın sınırsız zenginliği arasındaki karşıtlık, bir “sosyalist” sistem tasarlamasına yol açtı ve bunu, 1800 yılında, Der geschlossene Handelsstaat (Kapalı Ticaret Devleti) adlı yapıtında açıkladı. Fichte’ye göre, dış ticaret ortadan kaldırılmalıydı. Böylece paranın değeri değişmeden kalacak ve her emekçi hak ettiğini alacaktı. Bu, herkesten önce kendinin de “tam anlamıyla soyut” olduğunu kabul ettiği bir ütopyaydı.
1805’te Erlangen Üniversitesinde profesörlüğe atanan Fichte, Fransız istilasından kaçmak için önce Koenigsberg’e'(Königsberg),sonra da Berlin’e giderek, 1807-1808 yıllarında, Almanya’nın “özgürlük getirici” görevini açıkladığı ünlü Reden an die deutsche Natio n (Alman Ulusuna Söylevler) adlı yapıtını ortaya koydu. Berlin Üniversitesi’nde önce profesör, sonra rektör olarak görev yaptı.
Fichte Bilim Kuramı
Fichte’nin felsefesi, her şeyden önce, dünyada adım adım gerçekleştiğini söylediği bir özgürlüğün felsefesidir. “Bilim kuramı”nın amacı, düşünce ile doğa, ben ile ben olmayan arasındaki bağıntıları açıklamaktır. Bu kuram, yüksek matematik bilimleri kadar güç ve soyuttur; katışıksız düşünceler düzeyinde gelişir ve matematik bilimleri gibi, belirli ilkelere dayanarak kendini ortaya koyar. Kuramın sezgiyle elde edilmiş ilk ilkesi şudur: Ben, kendi varlığını ortaya koyar. Ama burada söz konusu olan, şu anda bilincime göründüğü haliyle bireysel, sonlu bir ben değildir kuşkusuz; evrensel ve sonsuz bir ideal bendir. Benin kendini ortaya koyuş biçimi, mutlak olarak özgür bir edimdir; yaratıcı bir edimdir. Ben olmayan da, daha az özgür olmayan bir biçimde, bene karşı kendini koyar: Fichte’nin ikinci ilkesi de budur. Ben-olmayan, hem dış dünya-dır (maddedir), hem de insanın duyarlığıdır. Bu ikinci ilke, ahlaklılığın engellere çarptığını, çabayı ve savaşımı gerektirdiğini dile getirir. Üçüncü ilkeyse “ben”in, ortaya koyduğu ben ve “ben-olmayan”ın kendisinde kapsanmış bulunduğunu kavramasıdır.
Başka bir deyişle, benin kendi etkinliğine bir sınır koymasının nedeni, bu sınırı aşmak ve ortadan kaldırmaktır. Benin bir düşman yaratması, en azından uzun vadede, onu yenilgiye uğratmak içindir. Çünkü, ahlaklılık kendini gerçekleştirmek istiyorsa, yalnızca savaşıma yönelmekle yetinemez; zafer kazanması da gereklidir. Fichte’nin felsefesinde görüldüğü gibi, bu zafer sonsuza kalmış da olsa, durum değişmez.
Bu diyalektiğin sonunda, Fichte’nin öğretisinin gerçek zenginliği görülür. Ona göre, özgürlük ideali, maddesel gücümüzün artmasında ve insan çalışmasıyla doğanın değişikliğe uğratılmasında aranmamalıdır. Bunu arayan maddeci görüşün yerine Fichte, ahlak çabasını mutlak bir erek haline getiren ve bu çabaya sonsuz bir eylem alanı tanıyan bir idealizm koymuştur.
HUKUK, AHLAK, DİN
Fichte’nin hukuk ve ahlak kuramları, bilim kuramının uygulamalarıdır. Akıl, ancak birey dolayısıyle kendini
gerçekleştirebilir; birey de öteki bireylerle birlikte var olmakta ve yaşamaktadır, “insan, ancak insanlar arasında insandır” der Fichte. Ama toplumsal yaşam, bireysel özgürlüklerin karşılıklı olarak sınırlandırılmasını gerektirir. Böylece, hukukun ilkesi de ortaya konmuş olur. Toplum sözleşmesi üstünde temellenen devletin rolü, bu hukuku güvenceye almaktır.
Öte yandan, akıl, tektir; amacı da evrenseldir. Akıl, Kant’ın gösterdiği gibi, bize kendimizde ve başkalarında insanlığı ‘gerçekleştirmeyi buyurur. Bundan ötürü insanların amacı yalnızca kendilerini yetiştirmek, böylece de benlikleri üstünde egemenlik kurmak değil, birbirlerini eğitmek ve yetiştirmek, birbirlerini akla ve özgürlüğe yöneltmek olmalıdır.
Din alanında Fichte, her tür akıldışıcılığın, yürekten bilmenin düşmanıdır. özellikle, kişi olarak düşünülen Tanrı düşüncesine karşıdır. Ona göre Tanrı, sonsuz etkinliktir; yani, dünya yüzünde yavaş yavaş gerçekleşen bendir, akıldır ya da ahlaksal özgürlüktür.
Fichte’nin dönemindeki etkisi, ünlü rakipleri Schelling ve Hegel dolayısıyla gücünden çok şey yitirmiştir. Ama bu felsefecilerin, kendi sistemlerini Fichte’nin öğretisini göz önünde tutarak kurduklarını unutmamak gerekir. Nitekim Fichte’nin öznel idealizminin karşısına Schelling, doğayı ben içinde eritmeye yanaşmayan bir nesnel, idealizm çıkarmış, Hegel’se, daha sonra, Fichte ve Schelling’in karşıt sistemlerinin diyalektik bir bireşimi olan mutlak bir idealizm kurmaya yönelmiştir.
Fichte’nin Başlıca Eserleri
Versuch einer Kritik aller Offenbarung (Her Tanrısal İlhamın Eleştirisi, 1792); Beitrag zur Berichtigung der Urteile des Publikums über die fran- zösische Revolution (Halkın Fransız Devrimi Üstüne Yargılarını Düzeltme Çabalarına Katkılar, 1793); Grandlage der gesamten YVissen- schaftslehre (Tüm Bilimsel Öğretinin Temeli, 1794); Grundlage des Natur- rechts und Prinzipien der Wissen- schaftslehre (Bilim Kuramının İlkelerine Göre Doğal Hukukun Temelleri, 1796); System der Sitten- lehre nach den Prinzipien der Wis- senschaftslehre (Bilim İlkeleri Açısından Ahlak Sistemi, 1798); Die Bestimmung des Menschen (İnsanın Yönelimi, 1800); Der geschlossene Handelsstaat (Kapalı Ticaret Devleti, 1800); Die Anvveisung zum seligen Leben, oder Religionslehre (Tanrı Yolunda Yaşama Giriş ya da Din Öğretisi,1806); Reden an die deutsche Nation (Alman Ulusuna Söylevler, 1808).
Son Yorumlar