Hint-Avrupalı halk.
İran ve İslav kollarıyla akraba oldukları sanılan İskitler, öbür Hint-Avrupalılara göre adlarını daha geç duyurmuşlardır (İ.Ö. X. yy.). Yerleştikleri coğrafi alan, Karadeniz’in kuzeyinde, doğuda Volga’ya ve güneyde Kafkasya ile Tuna’ya kadar uzanan otluk ve ağaçlık bozkır bölgesidir.
Halklar Karmaşası
Büyük Hun ve Germen istilalarının başlamasıyla son bulan İskit tarihi, on üç yüzyıldan fazla sürdü; bu süre içinde İskitler, bozkır, Helen ve Doğu etkisinin de kendini gösterdiği özgün bir uygarlık geliştirdiler.
İskitler, İ.Ö. III. ve II. binyıllarda Aral gölü çevresinde yaşayan halk topluluklarından kaynaklanırlar. Kimmerler. İskitler, Sarmatlar, Massagetesler, Parthlar ve Çin Türkistanı’nda yaşayanlardan oluşan bu halklar, Keltler, İtalyotlar, Yunanlılar, İllyrialdar, Hititler, Luviler, Medler ve Perslerden sonra ikinci Hint-Avrupa dalgasını oluştururlar. Sağlam yapılı imparatorluklarla karşılaşan bu ikinci dalga zaman zaman söz konusu imparatorluklarla savaşmışlar ya da onlar tarafından özümlenmişlerdir. İskitlerin özgünlüğü Parthlar gibi bir imparatorluk kurmalarından değil de, kendi kimliklerini korumalarından ve büyük uygarlıkların getirdiklerim benimsemelerine olanak sağlayan kalıcı bir krallık kurmalarından kaynaklanır. Herodotos’a göre İskitler önce Don Volga ve Kafkasya arasındaki Kimmer bozkırlarına yerleştiler. Massagetesler tarafından batıya doğru sürülen İskitler, bu kez Kimmerleri önlerine katarak ilerlediler, Anadolu’da onları yenilgiye uğrattıktan sonra (İ.Ö. 635), bütün Doğu’yu yakıp yıktılar. Önce Asurlarla birleştiler, sonra onlara ihanet ederek Medli Kyaksares’le ve Babilli Nabupolassar’la anlaşarak Ninova’nın düşürülmesine (İ.Ö. 612) katkıda bulundular. İ.Ö. 611’de firavun Psammetik onları Mısır’dan çıkardı. İskitler, Medler tarafından Kafkasya’nın ötesine sürüldüler (Doğu’ya geçişlerinde özellikle sanatlarıyla ilgili derin izler bıraktılar).
Ardından, Batı’ya ilerledikleri ölçüde yerleşik duruma geçip bölündüler. Kırım, Pantikapaion ve Olbia Yunan kolonileriyle bağlantı kurmuş Krallık İskitleri askeri bir aristokrasi geliştirip batıdaki Çiftçi İskitler ile doğudaki Göçebe İskitler üstünde egemenlik kurdu.
Bu askeri aristokrasi, Atina’ya altın ve özellikle buğday sağlayan İskitlerin Yunanlılarla yaptıkları ticaret sayesinde zenginleşti. Oysa, İstanbul Boğazı’nı denetim altında tutan imparator Dara I, 514’te bu ticareti kendi çıkarına çevirmek istedi. Dara’nın büyük ordusu Trakya ve Tuna boyunca İskitlerin üstüne yürüdü ama sonunda geri çekilmek zorunda kaldı. İskitler bozkırlarda, at üstünde ok atmadaki ustalıklarıyla ün kazanmışlardı (bu nedenle de Atmalılara paralı askerlik yaptılar, Ispartalı Kleomenes’in yanında Perslere karşı savaştılar. Ama IV.yy’da bu üstünlüklerine, ordularında kadınlara da yer veren Sarmatlar son verdi).
Kimmer bozkırlarından, ardından da Don kıyılarından sürülen (346) İskitler, güneyde Makedonyalı Philippos II’yle karşılaştılar. Yavaş yavaş Kırım’a yerleşen Krallık İskitleri, orada taştan kaleleriyle, saraylar, freskler ve heykelleriyle şaşırtıcı, görkemli bir başkent olan Neapolis’i kurdular. İskitlerin Kırım’a yerleşmelerine neden olarak, yarımadanın savunma kolaylığı ve ticaretten sağladıkları zenginlik gösterilebilir. Bu açıdan Yunanlılara çok bağlı olan İskitler, Helenleşmeyi şiddetle reddedip dinlerini korudular. İskitlerin dinleriyle ilgili bilgiler, bozkırda ve Kırım’da bulunan mezarlardan (kurganlar) sağlanmıştır: Kadınların, hizmetkârların ve atların kurban edilerek savaşçılarla birlikte gömüldüğü bu mezarlar, kavimler, boylar ve büyük aileler üstüne kurulmuş askeri bir aristokrasinin tipik kanıtıdır.
İskitlerde din, aynı zamanda krallıktaki en önemli işlevlerden biridiı. İskitler Yunan ve Doğu tanrılarını tanımalarına karşın, Anadolu’daki Friglerin etkisiyle Ana Tanrıça’ya bağlı kalmışlardır.
İskit Sanatı
İskit sanatı başlangıçta, hayvan, cin ya da süs motiflerinin önem taşıdığı bozkır sanatı kapsamına giriyordu. Zamanla Yunan ve Doğu etkisinden ilgi çekici bir karışım ortaya çıktı. İskitlerin çok başarılı oldukları hayvan biçimlerini işleyen sanat dalı, hem bozkırdan (Ural), hem de doğudan (Urartu) etkilendi. Daha sonra, Yunan klasisizmi ve Doğu’nun katılığı, biçimlerin yetkinleşmesini sağlayarak bazı klasik olmayan motiflere (geyik, av hayvanı), Yunan atları ve İran’a özgü canavar figürlerinin yanı sıra çok büyük gerçekçi bir plastik görünüm (Çertomük vazosu) kazandırdı.
Arkeoloji kazılarıyla henüz tam olarak gün ışığına çıkarılamamış olan İskit uygarlığının zenginliğinden, Batı dünyası uzun süre habersiz kalmıştır. Göçebe bir halk olan İskitler, yerleşik duruma geçip kentleşerek çok çeşitli etkilere açık kalmışlar ama kimliklerini korumayı bilmişlerdir.
Son Yorumlar