Fransız yazarı (Slatina, Romanya, 1912).
1913’te anne ve babasıyla Paris’e yerleşen ve 1925’te Romanya’ya dönerek Rumence öğrenen Eugène İonesco, 1929’da Bükreş Üniversitesi’nde Fransızca üstüne bir lisans çalışması yaptı. Daha sonra edebiyat yaşamına atılarak, 1934’te gazete yazılarından ve makalelerinden derlediği Çıplak’ı yayımladı. 1938’de Romanya hükümetinden bir burs elde ederek Paris’te, Fransız şiirinde ölüm teması üstüne bir tez çalışması yaptı.
Tiyatroya yakınlık duyarak, bu alanda çalışmaya başladı ve 1948’de Kel Şarkıcı’yı (La Cantatrice chauve) yazdı. Tiyatro için yazmanın, bir yabancı dil konusunda yazılmış ders kitabındaki konuşma alıştırmalarını okurken aklına geldiğini belirten İonesco’nun bu oyunu ilk kez 11 Mayıs 1950’de Paris’te Théâtre de la Huchette’te sahneye kondu ve o tarihten sonra da yıllarca sahneden inmedi. İonesco, Kel Şarkıcıyla büyük bir üne kavuşmuştu. Kazandığı başarı üstüne, oyunlarını art arda yazdı; bu oyunların her biri tiyatroyu alaya alır gibiydi: Ders (La Leçon, 1951); Sandalyeler (Les Chaises, 1952); Victimes du devoir (Vazife Kurbanları, 1953); Amédée ya da Nasıl Kurtulmalı? (Amédée ou comment s’en débarrasser, 1954); Jacques ya da Boyun Eğme (Jacques ou la Soumission,1955). İonesco, beylik düşünceleri, birbiriyle bağlantısız sözleri, sıradan konuşmalardan alınmış sözcük kırıntılarını, iniltileri, kekelemeleri birleştirerek bireyin sıkıntısını ve kişiler arasındaki sahte ilişkileri ortaya koymaya çalışır. Sıkıntılarını çocukça ya da yaşlılara özgü bir biçimde yansıtan kişilerinin güçsüzlüğü ve değersizliği, mırıldanmalar ya da basma kalıp tümceler, kimi kez gülünçlüklerin, kimi kez de zoraki davranışların etkisiyle, büyüleyici bir hava yaratırlar. İonesco’nun insanları, geleneksel kuklaları anımsatır: Gerçekten de basit, derinlikten yoksun, günlük, tekdüze davranışlarını (sözgelimi, Vazife Kurbanları’ndaki kahve servisi) yapan bu insanlar, modern dünyanın getirdiği zorluklar karşısında modem insanın şaşkınlığını ortaya koyarlar. Yaşadıkları gülünç durumlar, insanoğlunun sıkıntılarını, acılarını yansıtan özellikler taşır.
İonesco ilk yapıtlarında bu temaları değişik açılardan hiç yılmadan işlerken, daha sonraki yapıtlarında olay örgüsünü genişletip, kişileri zenginleştirdi (Tueur sans gages [Kiralık Olmayan Katil, 1959]; Gergedan (Le Rhinocéros, 1960]; Le Piéton de l’air [Hava Yayası,1963]).Kral Ölüyor’da (Le Roi se meurt, 1962), insanın toplumla olan bağıntısını işlerken, yaşam ve ölüm üstündeki düşüncelerini de ortaya koydu.
Samuel Beckett ile birlikte yapıtları dünyada en çok sahneye konan İonesco’nun öbür oyunları arasında da şunları sayabiliriz: jeux de massacre (1971); Macbett (1972); Ce formidable Bordel (1973); Délire à deux (îki Kişilik Çılgınlık, 1974); l’Homme a ux valises (Valizli Adam, 1975). İonesco’nun ayrıca, anılarım dile getirdiği bir günlüğü (journal en miettes [Günlük Kırıntıları, 1967 ve 1968]) ve bir romanı (Le Solitaire, 1973) vardır.
Son Yorumlar