Din veya inanç konusunda insanlara baskı yapmak niçin yanlıştır?
Din, insanları Yüce Allah’ın varlığına ve birliğine inanmaya, iyi, güzel ve faydalı işler yapmaya yönlendirir. Din bir vicdan işidir ve daha çok insanın iç dünyasını ilgilendirir. Din, Allah ile insan arasında kurulan bir iletişimdir. Bu iletişimde hiçbir zaman zorlama olmamalıdır. İslam dini inanç konusunda baskı yapmayı veya insanları zorlamayı kabul etmemiştir. Hz. Muhammed peygamberlik hayatı boyunca insanları Allah’ın varlığına ve birliğine inanmaya çağırmıştır. Güzel davranışlarıyla insanlara örnek olmuştur. Ancak din konusunda hiç kimseyi zorlamamıştır. Sevgili Peygamberimiz bu konuda Kur’an’ın, Hak Rabb’inizdendir. Öyle ise dileyen inansın, dileyen inkâr etsin…”, “Sizin dininiz size, benim dinim de banadır.” mealindeki ayetlerini her zaman dikkate almıştır. Anlatmak istediklerini, çevresindekilere en güzel şekilde söylemiştir. Din, vicdan, inanç ve düşünce hürriyeti insanların bireysel özgürlüklerindendir. O nedenle bu gibi konularda her insan kendi vicdanına danışarak bilinçli bir şekilde ve hiçbir baskı altında kalmadan karar vermelidir. Şayet zorlama olursa insanlar ikiyüzlü davranırlar. İnanmadıkları hâlde inanıyormuş gibi görünmeye çalışırlar. Din ve vicdan özgürlüğü en iyi şekilde ancak laik devlet düzeninde sağlanabilir. Çünkü laiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrı yürütülmesini gerektirir. Laik devlet dinî inançlar konusunda tarafsızdır. Bütün inanç ve düşüncelere aynı mesafede durur, onlara hoşgörüyle yaklaşır. Atatürk, laikliği Türkiye Cumhuriyeti’nin temel niteliklerinden biri olarak benimsemiştir. Bunu temel hak ve özgürlüklerin korunması için bunu gerekli görmüştür. Laikliğin egemen olduğu ülkelerde din, devlet işlerine karıştırılmaz. Devlet de dine karışmaz. Laikliğin benimsendiği ülkelerde devlet yönetiminde, eğitimde, hukukta, toplumsal düzenlemelerde akıl ve bilimin verileri temel alınır. Devleti ve toplumu ilgilendiren yasal düzenlemelerde aklın ve bilimin verileri esas alınır. Laiklik ilkesi gereğince bütün vatandaşların din, vicdan, inanç ve ibadet özgürlükleri güvence altına alınır. Hiçbir kimseye dininden, inancından dolayı baskı yapılamaz. Herkes, inancının gereği olan ibadetleri serbestçe yerine getirebilir. Devlet, bunu sağlamak için her türlü yasal önlemi alır. Ayrıca dinî inanç ve duyguların istismar edilmesine, çıkar aracı olarak kullanılmasına engel olur. Dini politik çıkarları için Toplumsal barış ve huzur ortamının sağlanmasında din ve vicdan özgürlüğünün büyük önemi vardır. Çünkü herkesin din ve vicdan özgürlüğüne sahip olduğu toplumlarda, kimse bir başkasının dinine, inancına karışmaz. Herkes birbirinin inanç ve görüşlerine saygılı olur, hoşgörüyle yaklaşır. Bireyler dinî inancından, ibadetlerinden dolayı kınanmaz ve suçlanmaz. Böyle insanlardan oluşan toplumlar huzur ve barış içinde yaşarlar. Din ve vicdan özgürlüğü laiklik ilkesinin de gereğidir. Çünkü laiklik herkesin din ve vicdan özgürlüğüne sahip olması gerektiğini savunur. Laiklik ilkesinin ülkemize ve halkımıza birçok faydası olmuştur. Bu ilkenin kabulüyle ülkemizde din ve inanç özgürlüğü benimsenmiştir. İnsanlar dilediği dini ve inancı özgürce benimseyebilmiş, inancının gereği olan ibadetleri serbestçe yapma imkânına kavuşmuştur. İnanç, din ve düşünce özgürlüğü sayesinde toplumda barış, huzur ortamı sağlanmıştır. Vatandaşlarımız yasalar önünde eşit kabul edilmiştir. Kadınlar, yasalar karşısında erkeklerle eşit duruma gelmiştir. Laiklik ilkesiyle ülkemizde akıl ve bilime daha fazla önem verilmiştir. Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma yolunda ülkemizde önemli adımlar atılmıştır. Dinî konularda bilgi sahibi olan Atatürk, konuşmalarında İslamiyetin mükemmel bir din olduğunu söylüyor ancak zaman içinde aslından uzaklaştırıldığını, insanların dini gereği gibi anlayamadıklarını belirtiyordu. Atatürk, Türk toplumunun İslam dinini iyi anlaması gerektiğini söylemiş, bunun için birtakım girişimlerde bulunmuştur. Örneğin Kur’an’ın Türkçeye çevrilmesi çalışmalarına öncülük etmiştir. Atatürk İslam diniyle ilgili görüşlerini çeşitli sözlerinde dile getirmiştir. O, bir sözünde şöyle demiştir: “Temeli çok sağlam bir dinimiz var. Malzemesi iyi fakat bina yüzyıllardır ihmal edilmiş. Harçlar döküldükçe yeni harç yapıp binayı güçlendirmek gereği hissedilmemiş. Aksine olarak birçok yabancı unsur, yorumlar, boş inançlar binayı daha fazla hırpalamış.”’ Başka bir konuşmasında ise “Bizim dinimiz akla en uygun ve en tabiî bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki en son din olmuştur. Bir dinin tabiî olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uygun olması lazımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur.’ diyerek dinimizin akla ve fenne uygun olduğunu açıkça ifade etmiştir.
inanç özgürlüğü niçin önemlidir? Yukarıdaki fotoğrafları da dikkate alarak sınıfınızda arkadaşlarınızla tartışınız.
“O hâlde (Resulüm), öğüt ver. Çünkü sen ancak öğüt vericisin. Onların üzerinde bir zorba değilsin.” (Gâşiye suresi, 21-22. ayetler.) “Ben müjdeleyici ve kolaylaştırıcı olarak gönderildim. Zorlayıcı ve nefret ettirici olarak değil.” (Babanzade Ahmed Naim, Kâmil Miras, Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi ve Şerhi, C 1, s. 77.) * Yukarıdaki ayete göre dini anlatırken nasıl bir metot izlemek gerekir? * Peygamberimizin müjdeleyici ve kolaylaştırıcı olarak gönderilmesi ne demektir? * Dinî konularda zorlayıcı olmak ne gibi olumsuzluklara yol açar? Tartışınız.
Son Yorumlar