HZ. Ali’nin Cesaret ve kahramanlığı, Hz. Ali, hayatı boyunca yiğitliğin ve kahramanlığın sembolü olmuştur. Onun cesaret ve kahramanlığını en iyi anlatan olaylardan biri, Hz. Muhammed’in Medine’ye hicreti esnasında gerçekleşmiştir. Mekkeli müşrikler, Müslümanlara karşı şiddet ve zulümlerini gittikçe artırmışlar, hatta Peygamberimizi öldürme planları yapmaya başlamışlardı. Bunun üzerine Hz. Peygamber, Medine’ye hicret etmeye karar vermiştir. Kendisini öldürmeye gelen müşrikleri oyalamak ve evinde olduğu izlenimi vermek amacıyla kendi yatağına Hz. Ali’nin yatmasını istemiş, üzerinde bulunan emanetleri de sahiplerine ulaştırması için ona bırakmıştır. Hz. Ali de büyük bir cesaret örneği gösterip canı pahasına gece boyunca Hz. Peygamberin yatağında yatmış, müşrikleri, onun evde olduğuna inandırmayı başarmıştır. Emanetleri sahiplerine ulaştırdıktan sonra yine Hz. Peygamberin isteği doğrultusunda Mekke’den ayrılmış ve Kuba denilen yerde ona yetişmiştir.
Hz. Ali, Hz. Peygamberle birlikte Tebuk dışındaki bütün savaşlara katılmıştır. Bu savaşlarda, sancaktarlık yapmış ve büyük kahramanlıklar göstermiştir. Bedir Savaşı’nda Hz. Peygamberin önündeki iki sancaktan birini o taşımıştır. Uhud Savaşı’nda, bedenini siper ederek Hz. Peygamberi koruyan az sayıda sahabeden biridir.
Hz. Ali, Uhud, Hendek ve Mustalikoğulları ile yapılan savaşlarda kahramanlıklarıyla ve özellikle Hendek Savaşı’nda, hendeği aşmak isteyenlerle mücadelesiyle ünlüdür. Hz. Ali, Hz. Peygamber tarafından, Hayber’in fethinden önce, Fedek’e gönderilen yüz kişilik askerî birliğe komutanlık yapmıştır. Hz. Peygamber, Hayber Seferi’ne çıkarken beyaz renkli sancağı ona vermiş ve hücum sonunda Hayber’in fethi gerçekleşmiştir. Bu nedenle Hz. Ali’ye Hayber Fatihi denmiştir. Mekke’nin fethinden sonra Kâbe’nin ve daha sonra da Taif’in putlardan arındırılması görevi kendisine verilmiştir. Huneyn Savaşı’nda, başlangıçta Müslümanların bozguna uğradığı esnada, Hz. Peygamberle birlikte direnenler arasında bulunmuştur.
Hz. Ali’nin cesaret ve kahramanlığı birçok yazar ve şairin eserlerinde konu edinilmiştir. Örneğin, Yemînî’ye göre dünyaya pek çok yiğit gelmiş, geçmiştir. Hz. Ali bunlardan biridir. O, İslam’ı, Arap Yarımadası’nın dışına kadar götüren bir kahramandır. Yemînî, Hz. Ali’nin sınır tanımayan mücadelesini şu satırlarda dile getirmektedir:
Ne Türkistan kaldı ne Bedehşan,
İmana davet eyledi Şâh-ı Merdân.
Şehadet getüren buldu necâtı,
İnanmayana gösterdi memâtı.
Muhammed dini ile tuttu kuvvet,
Küfür ehlinde kalmadı hiç kudret.
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Mesnevi adlı eserinde, Hz. Ali’ye hücum ettiği hâlde mağlup olan, sonra da yüzüne tükürdüğü hâlde Hz. Ali tarafından affedilen düşmanın hayret psikolojisini yine onun dilinden şöyle ifade etmektedir: (Hz. Ali’ye hitaben) “Şendeki hilm kılıcı, canımızı kesti. Bilgi suyun da tozumuzu ve toprağımızı temizledi.”
Hz. Ali, “Düşmanını yendiğin zaman onu affetmeyi, ona güç yetirmenin şükrü eyle.” sözüyle niçin İslam’ın güçlü bir kılıcı olduğunu açıklamaktadır. Onun amacı düşmanı yenmek değil, her hâl ve durumda Hakk’a şükrederek onun hoşnutluğunu kazanmaktır.
Hz. Ali’nin cesaret ve kahramanlığı ile ilgili yaşanmış örneklerin sunulduğu en önemli eserler, kuşkusuz cenknâmelerdir. Milletimizle özdeşleşmiş olan cesaret, kahramanlık ve fedakârlık gibi duyguların gelişmesinde cenknâmelerde anlatılan bu cesaret ve kahramanlık örneklerinin tesiri büyük olmuştur.
Son Yorumlar