Tarım, turizm, sanayi vb. ekonomik faaliyetlerin ülke ekonomisindeki yeri ve önemi nedir? Açıklayınız.
Tarımın ülke ekonomisindeki yeri ve önemi
Ülkemiz topraklarının %33’ü tarım alanıdır. Bu alanlarda, iklim ve toprak farklılığından dolayı yetiştirilen ürün çeşidi oldukça fazladır.
Tarım, özellikle verimli toprağın bulunduğu alanlarda yapılır. Sulama, tohum, gübreleme, üretimde kullanılan makinalar ve hatta üretilen ürünlerin pazarlanması tarımsal faaliyetlerdeki verimi ve kazancı etkiler. Tarım ürünleri kimi zaman gıda, kimi zaman sanayide ham madde, kimi zaman da ticari ürün olarak kullanılır.
Tarımsal üretimin yanında hayvan yetiştiriciliği de ülkemizde yaygın olarak yapılmaktadır. Makilerin yaygın olduğu yerlerde kıl keçisi, bozkır alanlarında koyun, çayırların yaygın olduğu yerde sığır yetiştiriciliği, dut ağaçlarının yaygın olduğu yerlerde ipek böcekçiliği, çiçekli bitkilerin ve çam ormanlarının yaygın olduğu yerlerde arıcılık yapılmaktadır. Bunlarla birlikte, besicilik ve kümes hayvancılığının da ülke ekonomisine önemli katkıları bulunmaktadır.
Tarımsal faaliyetlerden elde edilen gelirin ülkemiz ekonomisine katkısı 2008 yılı verilerine göre yaklaşık %9’dur. Buna ek olarak tarım ürünlerinin diğer ekonomik faaliyet alanlarına katkısı büyüktür.
Turizmin ülke ekonomisindeki yeri ve önemi
Türkiye’de turizm, ekonominin olumlu seyrine paralel olarak gelişmektedir. Son yıllarda gelen turist sayısının artmasıyla turizm gelirinin ekonomiye katkısı da artmıştır. 2010 yılında turizm geliri 20 milyar 806 milyon 708 bin 444 dolar olmuştur.
Türkiye ılıman kuşakta bulunan bir konuma sahip olduğu için özellikle deniz turizmine ilgi daha fazladır. Ege, Akdeniz ve Güney Marmara kıyıları deniz turizmi için önem taşımaktadır.
Türkiye’nin ortalama yükseltisi fazla olduğu için kış turizmi açısından da çekiciliğe sahiptir. Özellikle Bursa-Uludağ, Kayseri-Erciyes, Erzurum-Palandöken ve Bolu-Kartalkaya gibi dağlarda kış turizmine yönelik kayak merkezleri bulunmaktadır.
Türkiye tarihi özellikleri ile de dikkatleri üzerine çeken bir ülkedir. Anadolu, tarih öncesi çağlardan bu yana Hititler, Lidyalılar, Frigler ve Persler gibi birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Bu dönemlerden kalan eserler turizmin gelişmesine büyük katkı sağlamaktadır. Bunun yanında Türkiye, yeni ve nitelikli tesisleri, geniş yelpazeli alışveriş olanakları, ihtisaslaşmış seyahat acenteleri ve havayolu şirketleri sayısının çokluğu ile önemli bir turizm merkezi haline gelmiştir.
Tüm bu özellikleriyle Türkiye dünya turizm pazarından % 2.7, Avrupa turizm pazarından ise % 5.1 pay alarak, dünya sıralamasında turist girişleri açısından 8’inci, turizm gelirleri açısından 9’uncu sırada yer almaktadır. Türkiye, 2011 yılında ortalama 33 milyon turist ağırlamıştır. Türkiye, “Yabancı Ziyaretçiler için Dünyada En İyi 10 Ülke” arasında yerini almıştır.
Sağlık turizmi; insanların çeşitli hastalıklarına fayda bulmak, bedensel ve sinirsel yorgunluklarını gi-dermek amacıyla katıldıkları turizm hareketleridir. İnsanların hem tedavi hem de tatil ihtiyaçlarını aynı anda gidererek, doğanın tedavisinden yararlanmaları sağlık turizmini ortaya çıkarmıştır. Sağlık turizmini iki başlık altında ele almak gerekir.
1. Termalizm (Su tedavisi):
Doğanın sağlık verici özelliklerinden faydalanmak isteyen insanların sıcak su, maden suyu, kaplıca ve bunları tamamlayan sağlık merkezlerini ziyaret etmeleriyle oluşan turizm hareketidir. Termal turizm (Kaplıca turizmi) olarak bilinir. Termalizm kaynakları; kaplıcalar, ılıcalar ve içmelerdir. Buralarda genellikle yirmi bir günlük kür alınır.
2. Klimatizm:
Sağlıklı iklimde bulunmayı ifade etmektedir. Buna “temiz hava tedavisi” yöntemi de denilmektedir. Mağaraların sağlık verici doğal yapısından, yayla, dağ, deniz gibi farklı iklim özellikle¬rinden faydalanmak için sağlık amaçlı seyahatlerdir. Ülkemizde İnsuyu Mağarası (Burdur) ve Damlataş Marağarası (Alanya) klimatizm açısından önem taşımaktadır.
Sanayinin ülke ekonomisindeki yeri ve önemi
Türkiye, özellikle tarımsal ham madde bakımından çok zengindir. Maden kaynakları ve rezervleri yönünden dünyanın zengin ülkeleri arasındadır. Genç nüfusu sayesinde iş gücü açısından şanslı bir ülkedir.
Ülkemizde sanayi, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana hızla gelişmiş ve çok çeşitlenmiştir. Sanayinin milli gelir içindeki payı, cumhuriyetin ilk yıllarında % 10’u bulurken bu pay günümüzde %30’u geçmiştir. Sanayimizin millî gelir ve ihracatımızdaki payı her geçen gün artmaktadır. Bunun yanında yüz binlerce kişiye iş imkanı sağlayan sanayi faaliyetlerinin olduğu yerler yoğun olarak göç almaktadır.
Türkiye geçen yıl, yüzde 15,2 oranında artışla, 29.1 milyon ton ham çelik üretimi gerçekleştirdi. Dünya Çelik Derneği (WSA) verilerinden yapılan hesaplamalara göre, dünya ham çelik üretimi 2010’da yüzde 15 arttı ve 1 milyar 414 milyon tona ulaştı.
Son Yorumlar