Somuncu Baba Kimdir? Hayatı Türbesi Nerededir? Ünlü mutasavvıf ve Islami ilimler alimi. Kayseri’de doğmuş, 1412’te Aksaray’da vefat etmiştir. Hayatının son yıllarını Konya Aksaray’ında geçirdiği için kendisine Aksarayi denilmiştir. Aksaray’a gelmeden önce Bursa’daki küçük fırında geceleri hamur yoğurup ekmek pişirdiği ve gündüzleri de bunları: Müminlerim, somunlarım diye seslenerek sattığı için halk arasında Somuncu Baba adıyla anılıyordu. Gençliğinde bir süre dini ilimler öğrenimi yaptı. Babası Kayserili Şeyh Şemseddin Musaydır. Tasavvuf sevgisi babasından geçmedir. Zamanın tanınmış müderrislerinden öğrenim görmekle beraber daha ziyade manevi huzura ihtiyacı olduğunun bilincindeydi. Babasının vefatından sonra, kendisine zahidane hayatın kapılarının açılmasına vesile olacak uzun süreli seyahatlere çıktı. Şam’a kadar gittiğinde orada Bayezidi Bistami Hankahında tarikat ileri gelenleri ve şeyhlerle tanışıp onların sohbetlerinde bulundu. Dolaştığı birçok ilim ve tasavvuf merkezlerinde buraların ileri gelenleriyle tanışmaktan da geri kalmadı.
Hamidüddin’in, tezkerelerden ve nakşilerden aldığımız bilgilerden anlaşıldığı kadarıyla, mensubu bulunduğu tarikata dair kesin bir şey söylemek mümkün değildir. Rivayetlere dayanarak, babası aracılığıyla Erdebiliyye veya Halvetiye’nin bir kolu olan Ebheriyye tarikatına girdiği, bundan ayrı olarak Erdebil’e gidip Hâce Alâeddin Ali’ye intisab ettiği, ayrıca Şam’da kaldığı sırada Bayezidi Bistami’nin ruhâniyetinden yararlandığı kaydedilebilir. Bununla berbaber tasavvufta karar kıldığını ruhunun aradığı huzur ve sükunu burada bulduğunu söyleyebiliriz.
Dikkate değer hayatının bir bölümünü, yeni gelişmekte olan Osmanlı Beyliği’nin yeni başkenti Bursa’da geçirdiğini biliyoruz. Burada, geleceği parlak bir devletin gelişmesinde hizmetleri geçmiştir. Bu hizmet yeni toplumu manevi bakımdan güçlendirmekte kendisini gösterecektir.
Görünüşte bir iş sahibi olmak gerektiğinden küçük, dükkanıda bir fırın kurdu. Burada geceleri yoğurup pişirdiğı ekmekleri gündüzleri Müminlerim, somunlarım seslenişiyle satıyordu. Böylece halk arasında Somuncu Baba adıyla anılır oldu. Halkın, bunun ötesinde, onun gerçek kişiliği hakkında bir bilgisi yoktu. Fakat, erbabınca bilinmesi kaçınılmaz olan büyüklüğün kendisini ele vereceği gerçeği Hamidüddin için de geçerliliğini korudu. Osmanlı devletinin ilk şeyhülislamı sayılan Bursa kadısı Molla Fenari ile Emir sultan onu hemen keşfettiler ve manevî eğitimine girdiler. Halkın Somuncu Baba dediği mütevazı kişinin gerçek niteliği Ulu Camiin açılışı töreninde ortaya çıktı. Camii yaptıran Yıldırım Bâyezid Han ilk hutbenin damadı Emir Sultan tarafından okunmasını rica edince, bu büyük insan, halk safları arasında duran Şeyh Hamidüddin Aksârayî’yi işaret ederek: Beldemizde hepimizden elyak, zamanın kutbu burada bulunurken benim imâm olmam uygun düşmez deyince şeyih Hamidüddin bu manevi görevi yerine getirmek durumunda kaldı. Hazır bulunanları Fatiha suresini yedi türlü tefsir ederek hayretler içinde bıraktı. Şeyhülislam Mallo Fenari bu tefsirler konusunda şunları söylemiştir: Bu yedi tefsirden birincisi malum olan idi: İkincisi ancak bir din alimi tarafından yapılabilirdi; üçüncüsü için bunu da aşan bir kemale sahip bulunmak icabederdi; fakat bunları takibeden dört tefsir için ancak Allah diyebilirim. Çünkü bunlar Fatiha suresinde saklı yüceliklerin, manevi hazinelerin ifşa edilmesinden başka bir şey olamazdı.
O günün özelliği bu kadarla da kalmadı. Şeyh Hamidüddin, hutbeden sonra camiin üç kapısından çıkan halka ayrı ayrı aynı zamanda konuştu. Ne var ki, 6 günden şöiıfa halkının ve civardan duyup gelenlerin hayranlık ve saygı ziyaretleri, her yerde arayıp bulmaları bu tevazu dolu insanın mizacı açısından sıkılmasına yol açtı. Bir sabah yine saygılarını arzetmek için küçük fırınına gelen halk kalabalığı orasını terkedilmiş buldu. Büyük şeyh, Bursa’yı terkedip Aksaray’a gitmişti.
Aksaray’da bir müderris olan Hacı Bayram’ı çağırtarak onu, Zahir ilim ulemasının mevtasının âkıbetiyle, bâtın ilmi Ulemâsının mevtasının âkıbetini göstermek suretiyle (Bk. Hacı Bayram Veli maddesi) yanında kalmaya razı etti. Hacı Bayram’la birlikte Mekke’ye gidip hac görevini eda etti. Dönüşünde, yerleştiği Aksaray’da Hacı Bayram’la birlikte, vefatına kadar irşad görevini sürdürdü. Türbesi Aksaray’da bulunmaktadır.
Son Yorumlar