Çoğulcu Demokraside Özgürlük Anlayışı Nasıldır? özellikleri ve Tarihi
Çoğulcu Demokraside Özgürlük Anlayışı Doğuşu ve gelişimi
İnsanın, salt insan olarak, doğuştan bazı hak ve özgürlüklere sahip olduğu, Devletin bunlara hiç bir zaman dokunamayacağı düşüncesinin sistemli bir biçimde öğreti olarak ortaya çıkışı, 17. yüzyıla rastlar. Bu öğretiye, «bireysel haklar öğretisi» denir. Bu öğretiyi kısaca özetlemek gerekirse denilebilir ki, insanlar toplum yaşamına geçmeden önce, doğal halde, tam bir özgürlük içinde yaşıyorlardı.
İnsanlar siyasal topluma geçerken, siyasal toplum halinde yaşamanın gereği olarak, özgürlüklerinin bir bölümünden vazgeçtiler. İnsanlar doğal halde sahip oldukları hak ve özgürlüklerin önemlilerini devlete devretmediler. Bu öğreti ile açıklanmak istenen hukuk, insanların, devletten önce ve devletin koyduğu kuralların üstünde, bir takım doğal haklarının olduğudur. Devlet, kendinden önce var olan ve kendisine bağışlanmamış olan bu haklara saygı göstermekle yükümlüdür.
Bireysel haklar öğretisi, 17. ve 18. yüzyılda, başta Locke olmak üzere, bir çok düşünür tarafından geliştirilmiştir.
İngilizlerin kamu özgürlüklerinin gelişmesine katkıları da büyük olmuştur. 13. yüzyılın başlarında, krala kabul ettirilen Magna Carta Libertatum (Büyük Özgürlük Fermanı), kişi haklarının gerçekleştirilmesinin ilk adımı olmuştur. Bunu izleyen diğer ferman ve yasalar, kralın yetkilerini daraltan ve onun kişi hak ve özgürlüklerine saygı göstermesini sağlayan, İngiltere’ye özgü bazı önlemlerdir. Bunlar hiç bir zaman, tüm insanlık için konmuş genel ve soyut hak ve özgürlükler değildir; böyle bir amaç da güdülmemiştir.
Tüm insanlığı ilgilendiren, genel ve soyut, hak ve özgürlükler, Amerikan ve Fransız Devrimlerinin bildirileri ile ancak 18. yüzyılda ortaya çıkabilmiştir. Bu bildiriler içerisinde en tanınmış olanı, 1789 tarihli Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisidir. Bu bildiride, in-sanların doğal, başkalarına devredilemez, zamanaşımına uğramaz, kutsal hakları olduğu, ilan edilmiş ve özgürlük hakkı, mülkiyet hakkı, kişi güvenliği, düşünce, söz, yazı ve vicdan özgürlükleri gibi klasik hak ve özgürlükler sıralanmıştır. 19. yüzyıl başlarından bu yana, çeşitli uluslararası bildirilerde ve anayasalarda, bu hak ve özgürlüklerin geniş bir biçimde yer aldığı görülür.
Fransız Devrimi ile gelen özgürlük anlayışının en ilginç yönü, iktidarı sınırlandırmak, devletin müdahalesini en aza indirmektir. Bireyin özgür olabilmesi için, devlet müdahalesinin en az düzeye indirilmesi gerekir. Bu yapılabildiği ölçüde, birey özgür olur. Bu, aşırı bireyci özgürlük anlayışıdır. Bu anlayışa karşı, 19. yüzyıldan başlayarak bir tepkinin doğduğu görülür. Bu dönemdeki sosyalist akımlar, bireyci özgürlük anlayışını etkilemiş ve bazı değişikliklere yol açmıştır. Klasik hak ve özgürlüklerin yanında, ekonomik ve sosyal hakların doğmaya başladığı görülür. Ekonomik ve sosyal hakların anayasalara ciddi bir biçimde girmesi, Birinci Dünya Savaşını izleyen dönemde görülür; genişlemesi ve hızlanması da, İkinci Dünya Savaşından sonra olmuştur.
Kişi hak ve özgürlükleri, iktidara karşı korundukları halde, sosyal hakların sağlanması için iktidarın müdahalesi zorunludur. Kişi toplumun üyesi olarak, iktidardan bir şeyler yapmasını, bir hak olarak ister. Bu yaklaşım ile özgürlük anlayışında önemli bir değişme olmuştur. Böylece, kişilere tanınan yeni hak ve özgürlüklerle, devlete yeni yükümlülükler getirilmiş, bu da liberal devletten sosyal devlete geçişin bir gereği olmuştur.
Çoğulcu Demokraside Özgürlük Anlayışının Özellikleri.
Çoğulcu demokrasideki özgürlük anlayışının özelliklerinden bazıları, aşağıdaki gibi sıralanabilir:
a) Çoğulcu demokrasinin özgürlük anlayışı bireycidir. Bireyci düşünceye göre, gerçek değer insandır. Kişi, toplumu serbest iradesi ile yaratmıştır. Özgürlükler, insanın doğuştan sahip oldukları özelliklerdir; toplum halinde yaşamakla, bu özelliklerini yitirmezler.
b) Çoğulcu demokraside, siyasal iktidarın sınırı, kişinin hak ve özgürlükleridir. İktidar, kişilerin hak ve özgürlüklerine saygı göstermekle yükümlüdür. Kişi bu açıdan iktidarın karşısındadır. Hiç değilse başlangıçta, bireysel hak ve özgürlüklerin korunması, toplumsal hak ve özgürlüklere yeğlenmiştir.
c) Çoğulcu demokraside vatandaş, birbiri ile rekabette olan, çeşitli siyasal partilerden, istediğini benimseme hakkına sahiptir. Bu da, siyasal liberalizmin bir gereğidir.
d) Çoğulcu demokraside, siyasal özgürlüğe, ekonomik özgürlük¬ten daha çok önem verilmiştir. Özgürlüklerin gerçek içeriği ile ilgilenmeden daha çok, hukuksal ve biçimsel yönleri üzerinde durulmuş, özgürlüklerin üst hukuk kuralı haline getirilmesine önem verilmiştir.
e) Çoğulcu demokrasilerde, temel hak ve özgürlükler alanındaki gelişmeler, çok yönlü olmuştur; uygulama alanı genişlemiş, kişisel hak ve özgürlüklerin yanında, sosyal hak ve özgürlükler de yer almıştır. Yalnız bireyin değil, insanların toplum olarak, mutlu ve özgür olmalarının yolları aranmaya başlamıştır. Bu da bizi sosyal devlet anlayışına götürmüştür.
Son Yorumlar