KADDAFİ VE ARAP BİRLİĞİ
Muammer el Kaddafi son derece güçlü kişiliğiyle Devrim Komuta Konseyi içinde hemen sivrildi. Konsey’in başkanı, savunma ve içişleri bakanı oldu. Ocak 1970’te başbakanlığa ve savunma bakanlığına getirildi.
Yeni rejim bankaları devletleştirip, askerî anlaşmaları bozdu ve üslerin boşaltılmasını sağladı. Kaddafi’nin amacı, zengin, ancak az nüfuslu Libya’yı başka bir ülkeyle birleştirmek ve sonra Arap Birliği’ni kurmaktı. Bu doğrultuda birçok girişimde bulunuldu ama, hiçbirinden olumlu sonuç alınamadı. Sonunda, 17 Nisan 1971’de Libya, Mısır ve Suriye’yi bir araya getiren Arap Cumhuriyetleri Birliği de, kısa ömürlü oldu. Temmuz 1972’de Kaddafi başbakanlık görevini Callud’a bıraktı. 2 Ağustos 1972’de Mısır ile Libya’nın 1 Eylül 1973’e kadar tam olarak birleşmesi öngörülmüştü. Ama bu amaçların olanaksızlığı karşısında, üstelik İsrail’e karşı sert bir siyaset izlenmesinden yana olduğu halde, Kippur savaşı (1973) sırasında çekimser kalan Kaddafi, Mısır’la olan ilişkileri eski canlılığını yitirince Tunus’a yaklaşarak, 12 Ocak 1974’te iki ülkeyi “Arap İslâm Cumhuriyeti” halinde (bu tasarı da kâğıt üstünde kaldı) birleştiren bir anlaşma imzaladı. Kaddafi Nisan 1974’te de bazı yönetimsel görevlerini Callud’a devretti.
Bir İslâm sosyalizminin savunuculuğunu yapan, İslâmın öz kaynağına dönüşten, tam bir araplaştırmadan ve tüm Batı etkilerinin reddedilmesinden yana olan Kaddafi, krallık yönetiminin devrilmesinden (1969) altı yıl ve kültür devriminin başlatılmasından (15 Nisan 1973) iki yıl sonra, rejimin daha halka dayalı bir temele oturmasına karar verdi. Bu amaçla Kasım 1975’te ülke temsilcileri seçildi. Bu kitlesel hareket halk tabanına dayanan bir piramit sistemine göre oluşturuldu. Halk, köy, il merkezi ve eyalet (Libya yönetim açısından 10 eyalete ayrılmıştır) komitelerinde temsilcilerini seçti. Her ana komitenin delegeleri arasından daha yüksek düzeyde ‘bir örgütün üyeleri seçildi.
YENİ SİYASAL YAPI
2 Mart 1977’de, Sebha’da, olağanüstü oturumda bir araya gelen kongre üyeleri, doğrudan halk iktidarını ilan etmeye karar verdiler; bu iktidar biçimi ana çizgileriyle, Kaddafi tarafmdan ortaya atılan ve Yeşil Kitap’mda yayımlanan “üçüncü evrensel kuram”dan esinlendi. Kapitalizmi de, komünizmi de reddeden Kaddafi’nin kuramının temeli, sosyalizme ve eşitliğe dayanır. Dünyada yürürlükte olan bütün siyasal çözüm yollarını (parlamentolar, seçimler, siyasal partiler, “halk iktidarını ele geçirip tekeline alan ve bunu bir partinin, bir klanınya da kabilenin çıkarı doğrultusunda gerçekleştiren” hükümetler) tartışmasız mahkûm eder. Bu nedenle de Libya, parlamentoya dayalı geleneksel demokrasi biçimlerinden farklı bir siyasal örgüte geçişi vurgulayan Libya Arap Halk Sosyalist Cemahiriyesi adını almıştır.
1977’de Devrim Komuta Konseyi ve hükümet ortadan kalktıktan sonra yerlerine Genel Halk Komitesi adını alan yürütme gücünün işleyişini denetlemekle görevli Genel Halk Kongresi Genel Sekreterliği kuruldu; bakanlar sekreter haline geldiler. Hareket, Mart 1979’da iktidarla devrimin birbirinden ayrılmasıyla köktenci bir görünüm kazandı; Kaddafi, Genel Halk Kongresi genel sekreterliğinden ve her türlü hükümet sorumluluğundan ayrılarak, devrim sürecini daha iyi gözlemek amacıyla, ülkenin her yanında kurulmuş olan devrim komitelerinin başma geldi: Ancak, uygulamada iktidardan uzaklaşmakla birlikte, Kaddafi gene de devrimin önderi ve tüm girişimlere kaynaklık eden gerçek bir yönetim başkamdir.
1980 Eylülünde Trablusgarp’ta, Birleşik Suriye-Libya Devleti’nin kurulduğu açıklandı. Ekim ayında Libya ile Suriye, Irak-İran savaşında İran’ı desteklemeyi kararlaştırdılar. Batı Sahra çatışmasında Libya, Polisario’nun tarafını tuttu.
Öte yandan, Haziran 1980’de Libya ile Çad arasında bir dostluk ve işbirliği anlaşması yapılmıştı. Bununla birlikte, Çad yetkililerinin, Libya’nın
1981 başında önermiş olduğu birleşme tasarılarına güvenmemesinin yanı sıra Fransa, Nijerya ve öbür Afrika devletlerinden gelen karşı çıkmalar sonucunda, daha önce gönderilmiş olan Libya birliği Kasım 1981’de Çad’dan geri çekildi. Ama 1983 Haziranından sonra, G.Oueddei’ye yeniden lojistik destek verilmesi sürdürüldü. Libya bu arada, 1982’de, Tunus ile olan ilişkilerini yeniden düzenledi.
1980’den başlayarak A.B.D’yle ilişkilerin gün geçtikçe bozulduğu ülkede, karşılıklı ticari misillemelerden ve Akdeniz’de askerî sürtüşmelerden sonra, A.B.D. savaş uçaklarının 1986 Nisanında Trablusgarp ve Bingazi’yi bombalamaları, tam tersine sonuç vererek, Kaddafi’nin zayıflamak yerine, içteki durumunu güçlendirmesine yol açtı. 1987’de Çad savaşının sona ermesinin ardından, Çad’la yeniden diplomatik ilişki kuran (1988) Kaddafi, Tunus ve Cezayir’le ilişkilerini düzeltme çabalarını artırdı. Bu arada 1976’dan beri kapalı olan Mısır sınırı da açıldı. Ne var ki, Batı ülkeleriyle ilişkiler, A.B.D. ve İngiltere’nin 1989’da Londra’dan havalanan bir A.B.D. yolcu uçağının (Lockerlie olayı) bomba koyularak havada infilak etmesinden Libya’yı sorumlu tutmaları (1991) ve sorunu Birleşmiş Milletler Örgütü’ne götürmeleri, Libya’nın Batı ülkeleriyle ilişkilerini daha da güçleştirdi. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Lockerlie olayı sanıklarını teslim etmesi için Libya’ya tanıdığı sürenin dolmasından sonra, Libya’ya hava ve silah ambargosu uygulama kararı alınırken (15 Nisan 1992) Türkiye de bu karara uyarak, THY’nın Libya seferlerini iptal etti.
Son Yorumlar