Dinsel inancın koyduğu kuralları hiçe sayan, felsefe ve din sorunlarını özgürce irdeleyen yazarlara ve düşünürlere, ahlak kurallarına önem vermeyen kimselere, XVII. yy’da verilen ad.
Libertenlik, tanrıtanımazlığın etkisinde kalmış olan XVII. yy. aristokratlar topluluğunun ahlaksal özgürleşmesini dile getiriyor ve yalnızca bu topluluk üstünde etkili oluyordu. Moliere’ in anlattığı haliyle Don Juan, “soyluların düşünme tarzı ile din arasında ortaya çıkmış kopukluğun” sonucu olan liberten tipinin örneği olarak görülebilir. Ama libertenin Hıristiyanlıkla çatışması, “soyluluğun gerektirdiklerini" bir yana atan, toplumsal zorunlukları reddeden, ortaklaşa kuralları hiçe sayan ve aşkın onuru ile yasalarını yadsıyan senyörlerin daha genel bir tutumlarından kaynaklanır. XVIII. yy’ın liberten edebiyatının kahramanlarında da buna benzer bir tutum görülür.
Hümanizm
Moliere’in Don juan’ının davranışları, XVII. yy. liberten düşünürlerin Fransa’da yaygınlaştırdıkları belli bir hümanist sorunsalla da ilişkilidir. Gerçekten de, liberten Fransız düşüncesinin kaynağı, İtalyan hümanizmi ve özellikle Padova aristotelesçi okulunun felsefecileridir: Cesare Cremonini (1550 dolayları-1631), Pietro Pomponazzi (1462-1525) ve özellikle, Toulouse’da ders veren ve sonunda yakılarak öldürülen Lucilio Vanini (1585-1619). Özgür düşüncenin bir başka kurbanı olan Giordano Bruno (1548-1600) da, tüm tanrıcı görüşlerinin çoğunu kabul etmiş olan Fransız libertenleri üstünde büyük etki yaptı. Epikuros, Lucretius ve Demokritos gibi Eskiçağ felsefecileri, liberten düşüncenin oluşumunda önemli rol oynadılar. Burada ayrıca, Gassendi’nin, epikurosçuluğu benimseyerek aristotelesçiliği reddettiğini belirtmek gerekir.
Fransız libertenleri başlıca iki gruba ayrılabilir: Evreni büyük bir organizma gibi gören ve ruhun ölümsüzlüğünü kabul etmeyen maddeciler ve o çağda tanrıtanımazlarla bir tutulan yaradancılar.
Maddeciler Ve Yaradancılar
XVII. yy. maddeciliğinin en ilgi çekici temsilcilerinden biri, Histoire comique des Etats et Empires de la Lune (Ay Devletleri ve İmparatorluklarının Gülünç Tarihi, 1657) adlı yapıtında, ruhun ölümsüzlüğünü alaya alan ve Gassendi’nin izleyicisi olan Cyrano de Bergerac’tır (1619-1655). Onun yanı sıra, köktenci bir tutumla dini eleştiren Gabriel Naude’yi (1600-1653) ve kuşkucu La Mothe Le Vayer’i (1588-1672) saymak gerekir.
Fransız yaradancılarmm en ünlüsü Fontenelle’dir (1657-1757). Yaradancılık, İncil’in Tanrısını kabul ötmez. Çünkü bu anlayışa göre Tanrimn varlığı birçok çelişkiyi (kötülüğün bulunması, ilk günah, yaratıkların kusurlu olması, vb.) içerir. Yaradancılık bunun yerine, yüce bir Varlık kabul eder. Bu anlayış XVIII. yy’da giderek gelişmiştir (Robespierre’in ve 1793 devrimcilerinin yüce Varlığa tapınmaları). Epikurosçuluğu, kuralları sert bir ahlaka temellik eden Saint- Evremond’u bunlardan ayırt etmek gerekir.
Dinin eleştirümesi, libertenlerin üstünde en fazla durdukları konudur ve bu alanda Bossuet ile Pascal gibi iki yazarla çatışmışlardır. Ansiklopedicilerin saygıyla andıkları libertenler modern Batı düşüncesinin oluşumuna büyük ölçüde katkıda bulunmuşlardır.
Liberten Edebiyat
Liberten edebiyat, XVIII. yy’ın erotik edebiyatının bir türüydü ve açık saçıklığı çağın ahlak değerlerinin ve toplumsal kurallarının sorguya çekilmesini dile getiriyordu.
XVII. Yüzyılda Erotizm
XVII yy’ın bazı libertenleri, şiirlerinde, erotizm ile yıkıcılığı ilişki haline getirdiler ve müstehcenliği, dinsel ve toplumsal baskılara karşı bir silah olarak kullandılar. Parnasse satyrique du sieur Theophile (1622) adlı yapıtı dolayısıyla yakılmaktan kıl payı kurtulan barok ozan Theophile de Viau’yu ve Bordel des Muses (Leiden, 1663) adlı yapıtında dini ve iktidarı alaya aldığı için Greve alanında yakılan tanrıtanımaz Claude Le Petit’yi (1639-1662) bu arada saymak gerekir. Bu iki örnek, Louis XIV döneminde özgür düşünceye karşı, dinden ve devletten gelen tepkilerin ne kadar şiddetli olduğunu gösterir. Bununla birlikte, liberten edebiyat gerçek boyutlarını, XVIII. yy’da düzyazı alanında kazanmıştır. Biçim değişikliğinden geçen bu edebiyat, büyük ölçüde gelişmiş; müstehcenliğin yerine ima, meydan okumanın yerine ince bir diyalektik ve tensel gerekimlerin açıkça ortaya konmasının yerine düşüncenin haklarını koymuştur. Buna koşut olarak da liberten edebiyat, XVIII. yy’daki aristokrat törelerini kapsayıcı bir biçimde eleştirmiştir.
Liberten Kahraman
Fransızca yazan îrlandalı yazar Antoine Hamilton( 1646-1720) “akıl,egemenliğini yitirmedikten sonra her şeye izin vardır,” diye yazıyor ve şöyle devam ediyordu: “Özgürlük ya da sefihlik, hazların kullanılma biçimine bağlıdır.” Bu söz. Aydınlanma çağının libertenliğini, felsefe tartışmasının merkezine yerleştirmiş oluyordu. Libertenlik, yasaklamaları bir yana iten ve içgüdülere egemen olmaya dayanan bir tutum olarak ortaya çıkıyordu. Ama böyle bir diyalektik, liberten kahramanın da değişikliğe uğramasını içeriyordu. Toplumsal, iktisadi ve cinsel üstünlüğünü küstahça ileri süren Don juan’ın yerine, yalnızca eylemlerde bulunmakla yetinmeyen ve düşünen bir bilinç olmak isteyen bir yeni baştançıkarıcı tip geçiyordu. Bu tipte, duygunun yeri daha da azdı kuşkusuz. XVIII yy. liberten yazarların en ünlüsü Küçük Crebillon’un(1707-1777), Godard d’Aucour’un (1716-1795), Charles Duclos’nun (1704-1772) ve özellikle Choderlos Laclos’nun (1741-1803) kahramanları bu türdendir. Liberten kahraman, eleştirel bir tutum benimser. Kurulu ahlakı ve toplumsal kuralları olumsuzlayan bu tutum, erotik davranışlarda dile gelir. Kahramanın sözleri, yaptıkları, her zaman bir kanıtlama değeri taşır. Baştan çıkarmayı okuyup izleyen okura, bu kahraman kendini açar ama aşk serüvenlerindeki ortaklarına, ahlakdışılığını kimi zaman gözden kaybettirerek ya da abartarak “çarpıtılmış” bir biçimde gösterir kendini. “Heyecansız bakışlı” liberten, hazzm ötesinde, düşüncenin acımasızlığını arar. Sade da, devam ettirdiği ve genişlettiği libertenlik anlayışı içinde yer alıyor gibi görünmektedir. Onun “acımasız” kahramanlarının söyledikleri, birtakım davranış modellerini apaçık biçimde dile getirir.
Son Yorumlar