Birinin buyruğu altında bulunma, özgür olmama durumu.
Batı’da serflik kaybolurken, Amerika kıtasının sömürgeleştirilmesinin gerekleri ve koşulları Avrupa devletlerini en ilkel biçimiyle köleliği canlandırmaya itmiştir.
Zenci Ticareti
İspanyollar, Portekizliler, daha sonra öbür Avrupalı fatihler Amerika kıtasında işgal ettikleri bölgelerdeki halkı yerlerinden etmişler, bazılarını da öldürmüşlerdi. Geri kalanlarsa zorla çalışmaya karşı koyuyorlardı. Bunun üstüne Afrika’nın oluşturduğu çok geniş insan kaynağına başvuruldu. Ama böylesi bir işgücü aktarılması da zora başvurulmadan düşünülemezdi. Böylece Gine körfezi esir tüccarlarından Amerikan tarım işletmecilerine denizaşırı zenci ticareti başladı. 1550’den 1850’ye kadar üç yüzyıl boyunca, İspanyol, Portekiz, İngliz ve Fransız gemileri 15-50 milyon Afrikalıyı sömürgelere taşıdılar. 1650’den sonra yoğunlaşan taşıma öyle kötü koşullarda yapılmaktaydı ki, yakalanan zencilerin %15’i taşıma sırasında ölüyorlardı. Bununla birlikte, zenci esir ticareti kazançlıydı ve ana ülkede büyük servetlerin doğmasına katkıda bulunuyordu.
Zorla Çalıştırma Ve Şiddet
Karayipler’de, Brezilya’da ya da Kuzey kıyılarında karaya çıktıktan sonra, köle, satılmak için birkaç ay bekleyebilirdi. Tarım işletmelerinde satm alman zenciler zorla çalıştırılıyorlardı. Kölenin yaşamı tarla ile köle mahailesi arasında geçmekteydi. Köle mahallesinde, farklı kökenlerden gelen zenciler, efendilerinin din ve dillerinden bazı öğeler alarak özgül bir yaşam biçimi yaratmak zorunda kaldüar. Zenci kiliseleri, değişik konuşma özelliği böylece oluştu ve varlığını sürdürdü. Her işletme kendi kendisine yetmeye çalışıyordu ve köleler alt derecedeki görevlerin tümünü üstleniyorlardı: Böylece hizmetçiler ve sanatkârlar sınıfı oluşuyordu ve bunlar Avrupa kültür modeliyle bütünleşmeye isteyerek yöneliyorlardı. Aralarından özgürlüklerini ilk kazananlar örgütlü ayaklanmaları yönettiler. Gerçekten, modern köleliğin tarihi şiddetle doludur. Kölelere uygulanan çok katı disiplin beyaz efendilerin yaşadığı sürekli korkunun belirtisinden başka bir şey değildi. XVI. yy’dan XVIII. yy’a kadar Karayipler kanla bastırılan zincirleme ayaklanmalara sahne oldu. Güçler dengesinin ve yörenin coğrafyasının elverişli olduğu yerlerde (Jamaika, Küba, Haiti) kaçak köle toplulukları oluştu ve bunlar dağlarda toplanarak sömürge çiftçileriyle sürekli mücadele ettiler.
Bununla birlikte, aynı biçimde sert de olsa kölelik, İspanyol ve Portekiz sömürgelerinde radikal bir ırkçılık doğmasına neden olmadı ve yoğun olarak görülen melezleşme, özgür kılınanların oluşturduğu orta sınıflara sömürge toplumuyla bütünleşme olanağı sağladı. Ama bunun tersine Kuzey Amerika’da, ırk ayrımı güçlü bir biçimde ortaya çıktı ve zenci topluluğu boyun eğme, kaçma ya da Gabriel Prosser’in 1800’de yürüttüğü gibi başkaldırmadan başka çıkış yolu bulamadı.
Köleliğin Kaldırılması
XVIII. yy’da hümanist ve eşitlikçi bir akım Avrupa’yı kaplamıştı. 1789 Devrimi’nin coşkunluğu içinde Fransız Konvansiyon üyeleri köleliği kaldırdılar. Bu önlem kuşkusuz erken alınmıştı; nitekim 1802’de Napolyon köleliği geri getirdi. Gerçekte, kölelik düzenine son vermek gerektiği düşüncesi gelişiyordu ve 1804’te jeanjacques Desalines’in yürüttüğü balkaldırı başarı kazanıp, bağımsız ve egemen Haiti Cumhuriyeti ilan edildiğinde bu düşünce doğrulanmış oldu. 1760’tan sonra, zenci nüfusun denetimsiz artışı, İngilizleri zenci ticaretine sınırlama getirmek, sonra da tümüyle yasaklamayı denemek zorunda bıraktı. Ama yeni kurulmuş olan A.B.D’nin işgücüne gereksinmesi vardı; bu nedenle esir ticareti 1850’ye kadar sürdü. Bununla birlikte, köleliğin kaldırılması akımı yavaş yavaş edebiyat çevrelerine ve siyasal çevrelere yayılıyordu. İngiltere’de Wilberforce, Fransa’da Schoelcher ve A.B.D’nde Lincoln bu akımın öncüleri oldular. İktisat alanındaki akücı yaklaşımlar da, bunların hümanist düşüncelerini desteklemekteydi. Adam Smith’e göre, köleliğin Amerika kıtasının teknik ve iktisadi gelişmesine engel oluşturacağı açıkça ortaya çıkmıştı; doğmakta olan sanayi kapitalizmine özgür, hareketli ve rekabet kurallarıyla bütünleşmiş çalışanlar gerekiyordu. Satın alınması ve bakımı gereken köle yoğun ve nitelikli bir çalışma isteyen yeni efendiler için artık bir yük oluşturmaktaydı.
1830’dan 1860’a kadar, kölelik İngiliz sömürgelerinde (1833), Fransız sömürgelerinde (1848), İspanyol ve Portekiz sömürgelerinde (1856) resmen kaldırıldı. A.B.D’ndeyse bu adımı atmak daha zordu, çünkü kentlerin ve işletmelerin geliştiği Kuzey, köleliğin kaldırılmasını isterken, daha yoksul olan Güney’in aile ve babaerkil tarım işletmelerinde efendiler kölelerine sahip olmak istiyorlardı. Ayrüık savaşı da bu yapısal anlaşmazlıktan çıktı ve sonunda iç savaşı kazanan Kuzey, köleliği kaldırdı. Ancak bu önlem zencilerin esirliği olgusunun yarattığı sorunları çözümlemekten uzak kaldı. Medeni hakların çoğunluğu kendilerine tanınmadığına göre biçimsel bir özgürlük kazanan zencilerin artan ırkçılık koşullarında çalışmaktan başka hiçbir kaynakları yoktu. Köleliğin kaldırılışından günümüze kadar, A.B.D’ndeki zenci azınlığın tarihi, gerçek bir özgürlüğün kazanılması savaşımı oldu.
Son Yorumlar