Kendi yörenize veya ülkemizin çeşitli yörelerine ait destan, efsane, halk hikayeleri ile ilgili araştırma yapınız. Ülkemizde çok sayıda, efsane ve halk hikayeleri ağızdan ağıza dolaşmaktadır.
Bunlardan bazılarını özet olarak verelim.
Gordion
Polatlı çevresinde Gordion adlı bir kentin kalıntıları vardır. Bu mitolojik kentle ilgili bir çok efsaneler anlatılır: Lidya Kralı Midas zamanında geçen efsanede kentin yönetici seçimi vardır. O zamanın Gordion kentinin ünlü alimi bir kehanette bulunur. Kentin ve ülkenin gelecekte kralı olacak kimse bu gece yarısına doğru saman yüklü bir arabayla kente girecektir. Kâhinin bu kehaneti üzerine bütün kent halkı gece uyumaz, sabaha kadar kente gelecek yeni kralı beklemeye başlarlar. Gordion adındaki çiftçi, hazırladığı samanını kentte satmak için sabah erkenden yola çıkar. Gecenin karanlığında yolculuğunu sürdürerek kente gelir. Bu çiftçi ünlü Kral Midas’ın babasıdır. diye efsane devam ediyor.
Anadolu
Tarihteki bir çok medeniyetin beşiği olan Anadolu, çeşitli uygarlıklara yurt olmuş cennet bir ülkedir. Anadolu adının nereden geldiği sorulduğunda şöyle bir efsane anlatılmaktadır:
Ankara’nın Kızılcahamam ilçesine bağlı Taşlıca Köyü’nde geçer bu efsane. Taşoluğun önünde güzel bir çeşme vardır. İşte bu çeşme efsanenin ana kaynağıdır.
Asırlar önce çeşmenin bulunduğu yerler hayli ıssızdır. 15. yy. da bir Türkmen subayı, ordusunun önünde seferden dönmektedir. Ordusu o kadar yol katetmiş ama su bulamamıştır. Bitkin haldeki askerlerin susuzluktan dudakları kavrulmuş, neredeyse ölmek üzeredirler. Koca ordu nice zaferler kazanmış, bayrağını yere değdirmemiş, başı dik ordu neredeyse susuzluğa yenilmek üzere.
Ümitler kaybolmak üzere iken, bir Türkmen kadını belirir uzaktan. Elinde kocaman bir ayran bakracı. Önüne çıkan askerlere elindeki tası doldurur verir. Kimisinin matarasına doldurur. Bütün askerlere ayran içirir, yine de ayranı bitmez. Kocaman orduda ayran vermediği asker kalmaz. Matarası dolu olan askerlere bir daha seslenir;
“Oğlum uzat mataranı doldurayım,” diye.
“Ana doludur,” derse de askerler.
“Ana doludur.”
“Ana doludur.”
Ana dolu, diye cevap veren askerler mataralarında ayran dolu olduğunu belirtirler.
Böylece günümüzde yaşadığımız bu toprakların adı, o günden sonra Anadolu olarak anılmaya başlanır.
Kırk Yıl Sırtında Odun Taşıyan Şair
Yoksul Yunus sırtıyla kırk yıl dağdan odun indirdi. Kırk yıl sabretti yüreğine aydınlığın doğacağı günü bekledi.
Sivrihisar’a bağlı Sarıköy derler bir köy vardı. Burada Yunus adında genç bir adam yaşıyordu. Taptuk Emre adında bir yol göstericinin kapısına sığınmıştı. Başka insanlarda vardı burada. Taptuk Emre Yunus’u dağdan odun getirmekle görevlendirmişti.
Yunus her gün dağa gitti, odun getirdi. Bunlar öyle odunlardı ki oklava gibi dümdüzdü. “Niçin hep düzdün odun getiriyorsun? Ormanda hiç eğri odun yok mu?” diye soranlara “Taptuk’un kapısına eğri odun yaraşmaz,” karşılığını verirdi.
Bir yıl değil, beş yıl değil, yoksul yunus tam kırk yıl hergün dağdan odun taşıdı. Durumundan kimseye yakınmadı, yazıklanmadı.
Diğer Efsanelerin sadece adını yazalım.
Nilüfer Hatun Efsanesi
Karacadağ efsanesi
Dağ başını bekleyen kız (sarı kız efsanesi)
Afyonkarahisar Efsanesi (Şahitler kayası efsanesi)
Şahmaran efsanesi
Egeden bir çingene efsanesi
Hep büyük diye öten kuş efsanesi
Peribacalarının perileri efsanesi
bence güzel şeyler var
Biraz kısa yazın ve internete yerleştirin
off güzelde çooooooook uzun yaa öğretmen 7 tane destan yazın dediiiiii
efsane destan demek zaten
galiba