Irksal ya da etnik özelliklere göre değil de konuştuğu bir Hint-Avrupa diline göre adlandırılmış olan ve Orta Avrupa kökenli olduğu sanılan topluluk. Konuştukları dil yazılı geleneğe dayanmadığı için Keltlerin kökenlerini tam anlamıyla belirlemek güçtür. Bazı uzmanlar Keltlerin kökenini. Birinci Demir devrini oluşturan Hallstatt çağı uygarlığına, hatta Tunç devri insanlarına kadar götürürler, dolayısıyla da Keltlerin İ.Ö. II. binyılda ortaya çıktıklarını söylerler; bazılarıysa Kelt topluluğunun İ.Ö. VII. yy’a doğru oluştuğunu öne sürerler.
Yayılma Ve Yerleşme
Kelt halklarının beşiğini Bavypra yaylası oluşturur. Bu insanlar söz konusu yörede kendilerini, Hallstatt çağı aristokrasisinin egemenliğine karşı çıkarak kabul ettirmişlerdir. Yayılmalarında başlıca iki özellik göze çarpar: Bunlardan biri, aralarında hiçbir bağ kurmayan dağınık gruplar oluşturmalarıdır; gerçekten de hiçbir zaman bir Kelt imparatorluğu kurulmamıştır. Bu grupların askeri alandaki üstünlüğü Keltlerin her zaman önder durumunda olmalarını sağlamıştır; bu durumda da türdeşliklerini korumayı bilmişler ve egemenlikleri altına aldıkları halkları bir bakıma köleliğe zorlamışlardır; sayıları çok az olduğunda, yerli halkların direnmesiyle karşılaştıkları zaman da onlarla karma bir topluluk oluşturmuşlardır (sözgelimi, İspanya’daki Keltiberler). Keltlerin yayılması doğrudan doğruya Bavyera’dan değil de iki ayrı noktadan gerçekleşti: Batıda Marne-Ren kesimi İ.Ö. VI. yy’da büyük ölçüde Keltleşmişti bile; doğuda, Bohemya-Pannonia bölgesine yerleşme de aynı sıralarda gerçekleşmişti. Bu iki merkez, güçlü bir kaleler ağıyla küçük güvenlik bölgelerine ayrılmıştı. Keltler buradan üç yöne doğru hareket ettiler. Marne-Ren’den batıya yönelerek Galya’ya, İspanya’ya, ardından da İ.Ö. III. yy’da İngütere ve İrlanda’ya yerleştiler.
Başlıca iki Kelt üssünden, Galya’mn kuzeydoğusunda yer alanında Treveruslar, orta kesimde bulunanda da Arverniler ve Biturigesler yerleşmişlerdi. Bunun dışında kalan alanlara Keltler daha seyrek bir biçimde gelmişlerdi; öyle ki, bazen Keltler öncesi halklara karışarak eridikleri de olmuştu (Galya’nm güney kesimi, İspanya). Keltler söz konusu olduğunda ilk akla gelen bölgelerden olan Britanya adaları ve İrlanda’daysa Kelt yerleşmesi genel olmaktan çok karma bir özellik gösterir.
Bohemya’dan kalkan Keltler doğuya doğru ilerleyerek Tuna boyunu izleyip Balkanlar ve Ukrayna’ya ulaştılar. Ama, üslerinden uzak düşünce yerel halklara karışmak zorunda kaldılar. (Belgrad çevresinde Scordiscuslarm Kelt-İllyria krallığı). Bu doğuya yönelen kol, üçüncü göç ekseniyle (güneye, Akdeniz’e doğru) birleşti. Keltlerin bu kesimdeki yayılmaları, Latinler ve Yunanlılardan kalma belgeler sayesinde çok iyi bilinmektedir. Kuzey İtalya’ya İ.Ö. 390’a doğru gelen Keltler, Etrüsklerden sonra buraya yerleştiler. Arkadan gelen yeni gruplar, İ.Ö. 295’e (Roma bu tarihte Sentinum’da kesin bir zafer kazanmıştı) kadar ilk gelenlere katılarak onlara destek oldular. Öte yandan çeşitli Kelt grupları Sicilya’daki Yunanlı tiranların paralı askerleri oldular; oradan da Makedonya krallarının hizmetine girdiler; bunlardan “büyük Galat bölüğü”, bir ayaklanma sonucunda Anadolu’nun orta kesimine yerleşerek Galatia Kelt devletini kurdu.
Kelt Uygarlığı
Orta Avrupa’ya yayılan ve çoğunlukla önderlik görevini üstlenen Kelt gruplarına bir aristokrasi egemendi. Başlangıçtaki siyasal düzen olan krallık, giderek gücünü yitirdi ve İrlanda dışında her yerde ortadan kalktı. Siyasal kadrolar belli bir bölgede, bir sitede sınırlı kaldı. Galya ve Galatia bir yana bırakılacak olursa, belli bir yönetimle ilgili hiçbir ize raslanmamıştır. Kelt toplumu üç düzeyden oluşuyordu: Kelt olmayanlar, hemen hemen köle durumundaydı; ambactes olarak adlandırılan özgür Keltler, aristokratlara hizmet ederlerdi; aristokratlarsa hem siyasal hem de toplumsal açıdan sitelere egemendiler, güçleri çevrelerindeki adamlarının sayısından kaynaklanırdı; aristokratlar, adamlarını karşüıklı armağan alıp vermeye dayanan bir yönteme göre toplarlardı; toprak mülkiyeti ortaklaşa olduğu halde, gelirden en büyük payı aristokratlar alırdı.
Keltlerde ordu da, Kelt devletlerinin siyasal biçimi değişirken, evrim geçirdi: Krallık döneminde önem taşıyan savaş arabaları ve piyade erlerinin yerini, aristokrasi iktidara geçtiği zaman süvari sınıfı aldı. Kelt savaşçıları, hiçbir zaman paralı askerler olarak çalışmaktan kaçınmamışlardır. Kuşkusuz, Keltler öncesi halklarla kaynaşma olmuş ve karma bir aristokrasi doğmuştur.
Keltlerin Avrupa’nın iktisadi gelişmesine de büyük katkıları olmuştur. Hallstatt çağı insanları gibi demir uygarlığına bağlı olan Keltler, bunlardan farklı olarak demiri tarım araçları yapımında kullanmışlardır. Ama bu alana teknik açıdan getirdiklerini pek abartmamak gerekir: Bu insanlar ne tekerlekli sabanı, ne art arda hayvan koşumunu, ne de bildikleri, ama pek uygulamadıkları atların nallanması işlemini bulmuşlardır. Ama bu, ormanları büyük ölçüde ağaçsızlandırmalarını ve Avrupa’nın görünümünün belirlenmesinde etkili olmalarını engellememiştir. Sözgelimi, Sezar’m ordusu kendisine gerekli bütün besini sağlayabilecek kadar zengin bir Galya’ya girmiştir.
Tahıl tarımı ve büyükbaş hayvan yetiştiriciliği en yaygın tarım etkinlikleridir; bahçecilik ve bağcılıksa pek önemli değildir. Tarım ve demir sanayisinden başka Keltler bir ağaç sanayisi geliştirmişler (fıçıyı Keltlerin bulduğu sanılır), özellikle Akdeniz dünyasına yönelik önemli sayılabilecek ticari etkinliklere girişmişlerdir. Keltler parayı kullanmasını da biliyorlardı; para Bohemya’da olduğu gibi Galya’ da da İ.Ö. IV. yy’da basılmıştı. Yalnız İrlanda’daki Keltler, adalı olmalarından ötürü öbürlerinden farklı olarak para kullanmayı bilmiyorlardı. Keltler çoğunlukla, ya tek tek ya da köyler halinde, ama açık bir kırsal yerleşme biçimim yeğliyorlardı; bu nedenle ancak çok gerekli olduğu zamanlar tahkimli sitler kurmuşlardı. Kelt dini pek iyi bilinmez; bütün Keltler tarafmdan benimsenen bir tanrılar bütününün varlığı ve kahramanlaştırma ayininin uygulandığı kanıtlanmıştır; dolayısıyla, Keltlerde de Yunanlılarda olduğu gibi doğaüstü bir ikilik vardır; bu Eski Yunan’da tanrılar ve yarı-tanrılar (kahramanlar) üstüne dayanıyordu. Druidlik bütün Keltlerin değil de, gerileme döneminde Galyalılarm diniydi. Çeşitli Kelt grupları İ.Ö. III. ve I. yy’lar arasında bağımsızlıklarını yitirdiler, Avrupa’ nm kuzeyinden gelen protogermanik grupların ve Roma’nm etkisi altında ezildiler. İtalya’daki Kelt topluluğu III. yy’da boyun eğmek zorunda kaldı. İ.Ö. 150’ye doğru, Belçikalılar Kuzey Galya’daki Keltleri, güneye doğru püskürtmeye başladılar; 120’de Kimberler ve Tötonlar Bavyera’deki Kelt odağım yerle bir ettiler. Artık direnme gücü kalmayan Kelt aristokrasisi her yerde çökmeye başladı. Bunun üstüne Roma duruma müdahale etti ve Keltiber İspanya’yı, ardından Galya’ yı fethetti. Yalnızca İrlanda ve bir ölçüde de Britanya bağımsız kalabildiler. Britanya adaları Anglosaksonlar tarafından işgal edilince, Keltler İ.S. V. yy’da bu adalardan kalkarak Galya’daki Armorik’i Keltleşmiş bir Bretagne haline getirdiler.
Kelt Sanatı
Kelt sanatı, Batı Avrupa’ya giren ilk “barbar” sanatlardan biridir. Fransa’da ve Britanya adalarında birinci binyılın ikinci yarısında gelişmiştir: Son Kelt istilası dalgasından burada, özgün bir sanatla türdeş bir üslubun, yani La Tene üslubunun izleri kalmıştır. Günümüze kadar hiç kimse bu uygarlığın bütünsel bir tablosunu oluşturamamıştır. Sanatı, temelde Akdeniz halklarının gerçekçi estetik anlayışından ayrılır. Başlıca özelliği, süsleme alanındaki aşırılığı, soyutlamaya yönelmesi, hayvan figürlerinde üsluplaştırmaya gitmesi, insan figürlerini de son derece yalınlaştırmasıdır Keltler ne mimarlık, ne de resim alanına gelişme getirmediklerinden, özellikle taşınabilir eşyaların (araç gereç, süah, kap kacak, mücevher) süslemesine ve maden işlemeciliğine yönelmişlerdir.
Mimarlık
Mimarlık etkinlikleri oppidum ‘lara (kaleler) indirgenmiştir. Provence’ta tek tük raslanan üçtaş sütunlu tapınak kalıntıları (Entremont, Roquepertuse, Mouries) kahramanların mezarlarına saygı gösterüdiğini kanıtlar; gene bu kalıntılardaki, içlerine kafataslarının konması için açılmış petekler ve gözleri kapalı kesik baş heykelleri biçiminde yontulmuş anıtlar, kesik başlar dinine tanıklık eder. Kelt tapınaklarının büyük bölümü ahşap bir dua yerinin çevresinde yer alırdı: Bohemya’da, Middlesex’tc (İngiltere), Elst’te (Hollanda). Fransa’da Tremblois. Genainville, Châtelard- les- Lardiers, Cars’da bulunmuş olan kalıntıların hiçbirinde büyük heykellere raslanmamış, buralarda yalnızca taşınabilir nitelikte sanat ürünleri bulunmuştur.
Heykelcilik
Geç ve az gelişen heykelciliğin başlıca özelliği, biçimleri aşın derecede yalınlaştırmasıdır. Daha çok kesik başlar, büstler ya da kahramanlaştırılmış Provenceh savaşçıların tek tük heykelleri vardır. Bütün bu insan betimlemelerinde Saint-Chaptes savaşçısı, Roquepertuse ikibaşlı Hermes’i ya da Bohemya’daki Mesecke- Zehrovice büstünde olduğu gibi aynı yüz tipi işlenmiştir.
Madenleri İşleme Sanatı
Keltler madenleri işlemede son derece ustaydılar. Bu alanda ortaya çıkarılmış eşyalar arasında tunçtan yapılmış ya da büyük bir incelikle oyulmuş mücevherler, koşum takımı parçaları vardır. Tunçtan mücevherler özellikle tokalar, bilezikler, topluiğneler, Kelt gerdanlıkları olarak bilinen sert kolyelerden oluşuyor ve bunların üstü, eğri çizgili geometrik süslerle bezeniyordu (özellikle İ.Ö. V. yy.). Soyut motiflere kimi zaman son derece yalınlaştırılmış figürlerle bir arada yer veriliyordu (aralarında işlenen en eski temalar ördek, at ve yılandır). Aynı teknikler altm ve gümüş işlemeciliğinde de uygulanmıştır; ancak bu madenlerden yapılma eşyalar pek yaygın değildir, en güzel örneği de Amfreville başlığıdır. Las Graisses veFenouillet bilezik ve halkaları La Tene devri sonunda ortaya çıkan barok üslubu yansıtırlar. Her ne kadar geç ortaya çıkmışlarsa da paralar, bu süsleme alanındaki hareketliliğin bir başka görünümünü sunarlar.
Son Yorumlar