Alman felsefecisi (Oldenburg, 1883 – Basel, 1969).
Bilim adamı olarak yetişen Karl Jaspers, Allgemeine Psychopathologie (Genel Psikopatoloji, 1913) adlı kitabıyla kendini tanıttı ve bu yapıtında pozitivizmin savlarına karşı çıktı, jaspers’e göre, evrensel olarak geçerli bir bilgi ortaya koyma, olayların belirsiz yanlarını anlaşılabilir şeyler haline getirme ve bilginin birliğini kurma amacı güden bilim, bu başarıyı gösterememiştir. Zaten felsefe de, bilinçli öznenin, bilim tarafından irdelenen nesneler dünyasının ve felsefemle dinin mutlaklarının karşısına kendini koyduğu anda, bu başarısızlığın ortaya çıktığı yerden başlar.
İki Kutup Arasında Gidip-Gelme
Jaspers’in Kierkegaard üe Nietzsche’ ye ve onların, “hegelci sistem”deki bütünselleştirici ya da totaliter savlara karşı çıkışlarına dayandığı sık sık söylenmiştir ve bunu kendi de belirtir. jaspers’in bu başkaldırıyı, tutarlı bir varoluşçuluk doğrultusunda geliştirdiği söylenebilir. Gerçekten de, Jaspers’in diyalektiği, Pascal’ınkine çok yakındır. Tıpkı Pascal gibi Jaspers de, insanoğlunun kendini yitirmeden hiçbir zaman ulaşamadığı İki çelişkin kutup arasında gidip geldiğini söyleyerek “varoluşu aydınlatmaya” çalışır. Sözgelimi, toplumsal düzenin kökten reddedilmesi bireyi bir hiç haline getirir, ama birey tepeden tırnağa bu düzenin malı olursa, kendini gene aynı biçimde yitirmiş olur. Gerçek varoluşsal özgürlük de, bütün edimlerimizin belirlenmiş olduğunu ileri süren bir “doğalcı etik” ile doğayı reddeden “kahramanlığa dayanan etik” arasında yer alır. İletişim sorununu inceleyen Jaspers, insanlar dünyasının reddedilmesi ile başkalarını yenmeye, zorlamaya ya da baştan çıkarmaya dayanan tutumlardan birine düşmeden iletişime varılabileceğini ileri sürer. Gerçek iletişim, herkesin ötekine karşı kendi tekilliğini ortaya koyduğu, ama gene de onunla birleştiği bir “sevgiye dayanan çatışma”dır.
Dört “Sınır Durum”
Bu açıklamalar, jaspers’in sınır durumlar kavramı için de geçerlidir. Sınır durumlar, hiçbir zaman içine girmeyebileceğimiz durumlara (sözgelimi, evlenme ya da siyasal yaşam) karşıt olarak insanın varlığına içten ilişkin olan durumlardır. Bu dört “sınır durum” şunlardır; Ölüm, acı çekme, mücadele ve hata. Burada da aynı diyalektik geçerlidir. Ölümdeki iki kutup, bir yandan maddeci boyun eğiş, öbür yandan kişisel ölümsüzlüğe inanarak ölümü reddediştir. Acı çekmenin iki aşırı ucu, tam anlamıyla mutlu bir dünya üstüne kurulan ütopik bir düş ile mutsuzluk içindeki umutsuzluk dolu bir hoşgörüdür; mücadelenin kutuplarıysa, dinsel karşı koymayış ile nietzscheci güçlü olma isteğidir. Bütün bu kutuplar, en son iki sınırda gruplandırılabilir: Gizemcilerin ulaştıklarını söyledikleri ve anlatmaya çalıştıkları “öte-dünya”ya ya da aşkınlığa yönelmek ve bilimin açıkladığı gizemsiz bir dünyada pozitivist bir anlayışla yaşamaktır. Gerçek felsefe bunların her ikisini de reddeder. Jaspers pozitivizmi reddetmektedir, ama bir “mutlak sen”le iletişim kurduğunu ileri süren dinsel davranışı ve onun yaşama boğuntusuna karşı çare olarak ileri sürdüğü dogmatik kesinlikleri de reddetmektedir. “Yüce bir din sapkını” olan felsefeci, elinden her zaman kaçan bir aşkınlığın “şifresini çözmeye” çalışmakta; bilinçli ve uzlaşmaz bir tedirginliği temel tutum olarak benimsemektedir.
Karl Jaspers’ın Başlıca Eserleri
Allgemeine Psychopathologie (Genel Psikopatoloji, 1913); Psychologie der Weltanschauungen (Dünya Görüşünün Psikolojisi, 1919); Die geistige Situation der Zeit (Çağımızın Ruhsal Durumu, 1931); Philosophie (Felsefe, 1932); Vernunft und Existenz (Akıl ve Varlık, 1935); Eristenzphilosophie (Varoluş Felsefesi, 1938); Philosophie und Welt (Felsefe ve Dünya, 1958); Die Atombombe und die Zukunft des Menschen (Atom Bombası ve İnsanlığın Geleceği, 1958); Die İdee der Universitat (Üniversite Düşüncesi, 1961 ; Der philosophische Glaube angesichts der Offenbarung (Dinsel İnanç Karşısında Felsefi İnanç, 1962 ; Kleine Schule des philosophischen Denkens (Felsefi Düşüncenin Küçük Okulu, 1964); Hoffnung und Sorge (Umut ve Kuşku, 1965); vb.
Son Yorumlar