Karikatür, belirli bir kişinin, kişiler topluluğunun ya da insan tipinin değişik fiziksel ya da ruhsal niteliklerini ayrıntılara girmeden, abartarak, çizgi yoluyla sergilemeyi amaçlayan sanatsal anlatım biçimi.
Karıkatürün Dünyadaki Evrimi
İ.Ö. V. yy’da Yunanlılara kadar da- yandırılabilecek olan karikatür (İtalyanca caricare "yüklemek” sözcüğünden) sanatının izlerine Mısır’da ve Pompei’deki duvar resimlerinde de raslanabilr. Daha sonraları, Ortaçağ resim örneklerinde görülmekle birlikte gerçek anlamda karikatüre, XVI. yy. sonlarından önce pek raslanmaz. Gerçekten de XVI.-XVII. yy’larda İtalya’da yaygınlaşan ve beğeni kazanan, karikatüre yakın ilk resimler, belirli bir çevreye yönelik olan, Carracci’ninkilerdi; ayrıca Bernini’nir taslakları ve Arcimboldo’nun portreleri de aynı doğrultuda yer alıyordu. Ama karikatür bir tür olarak kendini XVIII yy’da kabul ettirdi; Fransa’da ve İngiltere’de, Aydınlanma çağının kuşkucu ve tartışmacı düşünce biçiminden yararlanarak yaygınlaştı ve çoğunlukla seçkin kişileri konu aldı. XIX yy’da, basın ve taşbaskı alanlarında görülen ilerleme, karikatürün hızla ilerlemesini, buna bağlı olarak da aşırı bir ilgi görmesini sağladı. Fransa’da La Lune (1830) ve le Charivari (1832) gibi yüksek tirajlara ulaşan yayınlarla Diogene, le Trombinoscope, les Contemporains gibi yergi gazeteleri büyük beğeni kazandılar. Tapies,Grandvüle,Henry Monnier.Daumier yergi öğesini çok iyi kullandılar. Ancak, 1835’ten sonra Fransa’da Louis-Philippe siyasal nitelikli karikatürü yasakladı. 1880’de töre yergisine doğru, oldukça farklı bir anlayış içinde gelişen karikatür alanında Forain, Willette, Caran d’Ache, Steinlein, Robida, İbels ve Hermann Paul’ün oluşturduğu yeni bir karikatürcüler kuşağı belirdi. Bu kuşağın ele aldığı, beğeni kazanan konuları, özellikle moda ve kadın oluşturdu. Çoğu karikatürcüler de La Vie Parisienne’nin ortaya attığı erotizme, hatta pornografiye kaçan açık saçık türlere saplandılar. Fantastik türe yönelen Steinlein ve Robida yeni bir kur- gubilim gülmecesi ortaya attılar. Karikatür resmi, Sem, Toulouse-Lautrec, Cappiello İbels’in çalışmalarıyla anlatım güzelliğine erişirken, Dreyfus davası, siyasal anlatım biçimine yeni bir canlılık getirdi.
Abel Faivre, Albert Guillaume, Valloton, jossot, Van Dongen, Kupka da karikatürde alay öğesini kullanarak XX. yy’ın ilk yıllarının gülünçlüklerini ortaya koydular.
İki dünya savaşı arasında karikatür bütün gücünü yitirdi ve gerçek karikatürün yerini, hiçbir dayanağı olmadan eğlendirme amacı güden gülmece resmi aldı. Ama karikatür geleneği le Canard enchaîne, le Figaro gibi gazetelerde özellikle Cabu ve Lennep tarafından sürdürüldü. Daha sonraki yıllarda da siyasal eğilimli Hara Kiri, Charlie Hebdo yayımlandı. İngiltere’de, XIX. yy da Monthly Sheets of Caricature (1830’dan sonra) ve Punch’ta Robert Seymour, Richard Doyle, Charles Keene, Du Maurier ile bir yergi basını doğdu. A.B.D’nde karikatür dalında uzmanlaşmış gazeteler ancak Ayrılık savaşından sonra ortaya çıktı; Nast, Claypole Johnson gibi karikatürcüler ün yaptı. 1878’de kurulan Puck dergisi Keppler ile Gillain’in taşbaskısı karikatürlerini yayımladı. İtalya’da (Torino’da yayımlanan İl Fiaschietto) ve Almanya’da (Münih’te yayımlanan Punsck ve Berlin’de yayımlanan Kladderadatseh) da karikatüre yer ayıran yayınlar ortaya çıktı, ancak karikatür sanatı bu ülkelerde, özellikle de başlangıçta Fransa’da ya da İngiltere’deki gelişme aşamasma ulaşamadı. Ama 1896’da kurulan Simplicissimus dergisi Almanya’da karikatürün yayılmasında etkili oldu. Birinci Dünya savaşından sonra da Georg Grosz bu derginin en ünlü karikatürcüsü olarak adını duyurdu.
Türkiye’de Karıkatür
Bilinen ilk Türk karikatürü, 12 Kasım 1870’te Teodor Kasap’m çıkarmaya
Meşrubiyet Döneminde Karıkatür
Birinci Meşrutiyet’in ilan edilmesiyle (23 Aralık 1876) birlikte gelen görece özgürlük ortamında karikatür bir yandan meşrutiyetin savunuculuğunu yaparken, bir yandan da aksaklıkları eleştirmekten geri kalmadı. Bu yüzden Abdülhamit ITnin, gülmece dergilerini yasaklamayı öngören tasarısı Meclis’te yasallaşmasa bile, karikatür sürekli denetim altında tutuldu. 13 Şubat 1878’de meşrutiyet yönetiminin sona ermesi ve mutlakiyet yönetiminin yeniden gelmesi sonucu meşrutiyet yanlısı aydınlarla birlikte karikatürcüler Avrupa’ya gittiler. Mutlakiyet döneminde, Türkiye’de karikatür yayımlatmayan Abdülhamit II ve çevresi o yıllarda AvrupalI sanatçıların karikatürlerinde bir tip olarak yer aldı. Jöntürklerin yönlendirdiği gülmece dergilerinde bu doğrultuda çok sayıda karikatür yayımlandı. Böyle bir ortamda yetişen Cem (1882-1950), 1908’de İkinci Meşrutiyet’in ilan edilmesiyle, öbür aydınlarla birlikte yurda döndü. Çok sayıda gülmece dergisinin çıktığı bu dönemde Cem, çıkarmış olduğu Cem ve Kalem dergilerinde hem içinde bulunduğu toplumun sorunlarını, hem de İttihat ve Terakki Cemiyeti’ndeki çarpıklıkları güçlü çizgisiyle eleştirdi. Ortaya koymuş olduğu ürünlerle Batılı anlamda bir karikatürcü olan Cem, Cumhuriyet dönemine kadar ulaşan döneme damgasını vurdu ve kendisinden sonraki kuşakları da etkiledi. Cem’in yanı sıra bu dönemde adını duyuran bir başka karikatürcü de Sedat Nuri İleri oldu.
Cem gibi Avrupa’da yetişmiş bir sanatçı olan Sedat Nuri İleri çıkarmış olduğu İleri dergisinde toplumsal konuları işleyen, yergiden çok güldürü öğesine ağırlık veren karikatürler yayımladı ama. Birinci Dünya savaşının başlamasıyla karikatür etkinliğini yitirdi.
Kurtuluş Savaşı Ve Cumhuriyet Dönemi
Kurtuluş Savaşı başlangıcında siyasal içerildi iki gülmece dergisi yayımlandı. Bunlardan biri işgalcileri tutan Refik Halit Karay’ın yayımladığı Aydede, öbürüyse Mustafa Kemal’i destekleyen Sedat Simavi yönetimindeki Güleryüz dergisiydi.
Kurtuluş Savaşı’nın kazanılması ve İstanbul’un kurtarılması sonucu Aydede’yi yöneten Refik Halit Karay yurt dışma kaçınca, derginin kadrosunda bulunan Orhan Seyfi (Orhon) ve Yusuf Ziya (Ortaç), eski düzenle, ama yeni bir adla (Akbaba) derginin yayımım sürdürdüler. Sedat Simavi de Güleryüz’den sonra, Karagöz, Karikatür ve Mizah dergilerini çıkararak karikatürün gelişmesi konusunda etkili oldu. Karikatürümüzün, Cumhuriyet dönemi başlangıcındaki temsilcileri Cem, Münif Fehim (Ahmet Münif takma ‘adıyla bilinir), Ramiz, Hulki, Ra- tip Tahir oldu. Ama, Cumhuriyet dönemine damgalarını vuran sanatçılar, Cumhuriyet öncesinde de karikatür çizen ve Tombul Teyze, Sıska Dayı gibi tipleri yaratmış olan Ramiz (Gökçe) ile sürekli olarak karikatür çizmeye 1928’de Akşam gazetesinde başlayan Cemal Nadir Güler’dir. Sonraki kuşakları da büyük ölçüde etkileyecek olan bu iki kişiden Cemal Nadir, karikatür tarihimizde gazete karikatürcülüğünü başlatan ilk sanatçıdır. Gerek çizgi, gerekse içerik yönünden eski karikatür anlayışıyla bağlarım koparan Cemal Nadir, Türkiye’nin yeni toplumsal yapısını kendine konu seçti. Gülmecenin Doğu’ya ilişkin özelliklerini de çizgilerinde yansıtan Cemal Nadir, kendi dönemine adun veren bir karikatürcü oldu. Özellikle, yarattığı Amcabey, Dede ile Torun, Dalkavuk, Ak’la Kara, Yeni Zengin tipleriyle çizgi alanının şuurlarım genişletti. Orhan Ural, Necmi Rıza, vb ’nin bulunduğu bir geçiş kuşağından sonra Türk karikatüründe önemli bir dönem başladı. Gerçekten de, Turhan Selçuk, Semih Balcıoğlu, Mim Uykusuz, Nehar Tüblek, Şadi Dinççağ, Ali Ulvi, Ferruh Doğan, Mistik, Sururi, Altan Erbulak, Yalçın Çetin, Tonguç Yaşar, Yalçın Tüzercan, Suat Yalaz, Eflatun Nuri Erkoç, Süıan Bıçakçıoğlu, Bedri Koraman, Oğuz Aral, Hüseyin Mumcu, Tan Oral, Cafer Zorlu, Türk karikatürünü sağlam temeller üstüne oturttular.
Bu kuşak temsücileri, iki kişinin çizilmesi ve resimaltı yazılarından oluşan karikatür anlayışım yıkarak, gerçek ve çağdaş karikatür sayilan "yazısız” tür anlayışını yaygınlaştırdılar (“yazısız” karikatür örneğini daha önce, kendine özgü bir biçimde Cemal Nadir de denemişti). Okuyucu, düşünme ve değerlendirme yoluyla eğitilmeye yöneltildi, yerel konulardan evrensel konulara doğru bir yönelme sağlandı ve Cumhuriyet dönemi Türk karikatürü, bilinçli bir anlatım aracı durumuna geldi.
Karikatür sanatçılarımızm ürünlerindeki çizgi fazlalıklarının giderek arındırılması sonucu gerçek bir grafik düzeni taşıyan ürünler ortaya çıktı. Ustalaşan karikatürcülerimiz ülkemizde gerçek anlamıyla bir “çizgisel gülmece” okulu oluşturdular. Bunun sonucunda bazı dış ülkelerdeki yarışmalara katılmalar yanında, ülke içindeki çeşitli düzenleme ve sergilerde de yapıtlarını topluca izleyicilerine sunma olanağını buldular. Yurt içindeki bu gelişmeye koşut olarak, yurt dışındaki yarışmalara da katılan karikatürcülerimiz İtalya’da, Yugoslavya’da, Kanada’da, Belçika’da ödüller kazandılar. Türk karikatürcülüğünde anılmaya değer bir olay da her yıl Akşehir’de Nasreddin Hoca’mn anısına düzenlenen festivaldeki uluslararası boyutlu Karikatür Yarışması’dır. Bu yarışmada her yıl yerli ve yabancı pek çok karikatürcü ödüllendirilir. Ayrıca, İstanbul Belediyesi tarafından bir Karikatür Müzesi açılmıştır (1975). Günümüz Türk karikatürü Gırgır, Fırt, Çarşaf, vb. dergilerin yam sıra birçok büyük gazetede derinlemesine işlevini sürdürmektedir.
Türkiye’de yukarıda adı geçen karikatürcüler dışında, özellikle Haslet Soyöz, Selçuk Demirel, Zeki Beyner, Ferit Öngören, Semih Poroy, Engin Ergönültaş, Sinan Gürdağcık, Tekin Aral, Nuri Kurtcebe, Sait Munzur, Atilla Kanbir, Hakan Derman, Behiç Ak, İsmail Gülgeç, Fethi Develioğlu, Raşit Yakalı, Piyale Madra, vb. sayılabilir.
Son Yorumlar