Kökboyasıgiller (Rubiaceae) ailesinin Coffea cinsinden ağaç.
Afrika’nın nemli ormanlarında kendiliğinden yetişen, orta boyda (5-7 m) bir ağaç olan kahvenin yaprakları her zaman yeşil renkli, kaygan ve parlaktır. Yaprakların koltuk bölgesinde yuma- cık biçiminde bir arada bulunan çiçekler, parlak beyaz renkte ve kokuludur. Kahvenin kiraza benzeyen meyveleri, yumurta ya da küre biçiminde zeytinsi meyvelerdir (drupa), olgunlaştıklarında erguvan kırmızısı rengini alırlar; her meyvenin içinde, bir yanı tümsekli, öbür yanı yassı, boyuna derin bir çizgiyle çukurlaşmış ve sulu ya da lifli bir öz içinde iki tohum (kahve tanesi) bulunur. Her tohum, bir kılıf içinde bulunan gümüş renginde bir zarla kaplıdır.
Kahve ağacı, 3 ya da 4 yaşında meyve vermeye başlar. Meyvenin büyümesi yavaş olur, olgunlaşması, çiçeklenmeden 8-12 ay sonra gerçekleşir; bir kahve ağacının çoğu kez hem çiçek, hem de meyve taşıdığı görülür. Meyve verimi, hektar başma 2-51 arasında değişir. Kahve tohumları, çimlenme yeteneklerini çok kısa sürede yitirirler. Birçok kahve ağacı türü, ticarete yönelik, nitelikli kahve verir. Bunların arasında en çok tanınanı, arananı ve yetiştirileni Arabistan kahvesidir (Coffea arabica); Etyop- ya’nm yüksek vadilerinde (1 000-2 500 m arasında) kendiliğinden yetişir ve Yemen’deki yüksek vadilerde (500-1 500 m) de yetiştirilir.
Kendiliğinden yetişme alanı, ağaçlarla kaplı gölgelik ve nemli kütlelerin dar ve derin boğazlarıdır. 1880’e kadar ekimi yapılan .tek tür olan Coffea arabica özellikle dağlarda yetiştirilirdi. Daha sonraları, Afrika’nın ekvator bölgesindeki ovalara kadar çok daha alçak yerlerde yetiştirilebüen, çok nemli ve çok sıcak bir iklimde iyi gelişebilen ama Arabistan mokasından daha az nitelikli kahve veren türler bulundu; bunlardan, Coffea canephora (“robusta ” kahvesini verir) Afrika’nın ekvator bölgesindeki bütün sık ormanlarda yetişir ve dünyada Arabistan kahvesinden sonra en çok yetiştirilen kahve ağacıdır; Coffea Liberica ya da Liberya kahve ağacı (“Iiberia” kahvesini verir), Gine’de Kongo ırmağı ağzında kendiliğinden yetişir; Coffea excelsa Kamerun ve Ubangi Şari’de yabani olarak yetişir.
Kahve Ağacı Yetiştiriciliği
Kahve, Etyopya’da uzun süre bir hasat ürünüydü; XVIII. yy’m başında Yemen hâlâ tek kahve üreticisi durumundaydı. 1700’e doğru Hollandalı gemiciler, Yemen’deki Moka kahve ağaçlarım Asya içlerine taşıdılar; bu ağaçlar Sri Lanka. Cava ve Sumatra’daki büyük tarım işletmelerinin kökenini oluşturdu. Kahve ağacı, 1720’ye doğru Martinik, Guadeloupe ve Guyana’da yetiştirilmeye başladı; daha sonra Antiller’de büyük bir gelişme gösterdi ve XVIII. yy. sonunda kahve üretimi Avrupa’nın gereksiniminin dörtte üçünden fazlasmı karşılıyordu. Aynı dönemde, kahve ağacı bir yandan Maskarene adalarına,
öbür yandan da Brezilya’ya götürüldü.
XIX. yy. ve daha sonra XX. yy’da dünyadaki kahve ağacı yetiştirilen bölgelerin dağılımında büyük bir değişiklik oldu. Hemileia vastatrix’in yol açtığı pas hastalığının etkisiyle Sri Lanka’daki kahve ağaçlan yok oldu; kahve güney Asya adalarına yayıldı; Antiller’deki üretim geriledi, buna karşılık Brezilya’daki kahve üretimi gelişti. Aynı zamanda, Afrika ormanlarında yetişen yabani türlerden elde edilen kahve çeşitleri (excelsa, Iiberia, robusta] “arabica " kahvesinin üstünlüğüne son verdiler. Günümüzde “arabica ”, Doğu Afrika ve Güney Asya’daki (özellikle Hindistan’da) dağlarda yetişir. Afrika’da, Fildişi Kıyısı, “robusta” tipi kahvede en büyük üretici durumundadır; onu Uganda ve Angola izler; yalnızca “arabica” kahvesi üreten Amerika en büyük kahve dışsatımcısıdır. Dünyadaki en büyük
kahve ağacı dikili alanlar, Brezilya’nın ünlü “kırmızı toprakları”nda, 500-1 000 m arasındaki yüksekliklerde bulunur.
Kahvenin Tarihçesi
Kahve, Arabistan ve Etyopya’da çok eski zamanlardan beri bilinmekteydi;
XIV. yy’da Aden’de ve Moka’da kahve içiliyordu; Araplar kahvenin bir içecek olarak kullanılmasını Doğu’da (Mısır, îran, Ortadoğu ülkeleri), daha sonra Batı’da yaygınlaştırdılar. Ortadoğu ülkeleriyle etkin biçimde ticari ilişkilerde bulunan Venedikliler kahveyi Avrupa’ya soktular; ilk kahve tohumları 1615’te Venedik’e, 1644’te Marsilya’ya, 1657’de de Paris’e ulaştı. XVÜI. yy’m ilk yıllarından başlayarak da kahve içimi bütün Avrupa’da yaygınlaştı.
Türkiye’ye kahve Afrika’dan Yemen yoluyla Kanunî Sultan Süleyman döneminde getirildi ve o tarihten başlayarak da halkın içtiği bir madde haline geldi.
Kahve Üretimi
Kahve ağacının, yetiştirilme olanaklarını önemli ölçüde sınırlayan, oldukça kesin çevresel gereksinimleri vardır. Sözgelimi, sıcaklığın 17°C-23°C arasmda olması gerekir; gece donlarına dayanamayan bitki, sekiz aya dağılan, yılda ortalama 1 500 mm’lik bir yağış ister. Tropikal nemli iklime kolayca uyum gösterir; anakaralardaki yaylalardan çok, adaların kıyı kesimlerinde, dağlık bölgelerin orta derecedeki yüksekliklerinde kolayca yetişir. Ekvatorun altındaki bölgelerde, kahve ağacı dağ ikliminin egemen olduğu 800-2 400 m yükseltide daha sağlıklı gelişir. Bir orman ağacı olan kahvenin ekimi genellikle ormanlardan arındırılan alanlarda yapılır; bu ağaç, buğdaygillerle kaplı alanlardan ve yangınlarla zarara uğramış topraklardan hoşlanmaz. Fideliklerde çimlendirilen tohumlardan elde edilen fideler toprağa dikilir; ağaçların aralarındaki açıklık 2-5 m arasında değişir. Kahve ağacının, doğal ağaçlıklı yerleri anımsatan biçimde, yapay bir gölgelikle korunması gerekir; bunun için hızla büyüyen ağaçsı baklagillerden (akasya, gülibrişim, sinameki, vb.) yararlanılır.
Meyveler, olgunlaştıklarında genellikle elle toplanırlar; daha sonraki işlemlerde kahve taneleri ıslatılarak ya da kurutularak kabuklarından ayrılır. Çekirdekleri ortaya çıkarılan tohumlar daha sonra kurutularak ve elekten geçirilerek satışa hazır duruma getirilir; “yeşil” kahve satışa sunulmadan önce özel aygıtlar içinde 200°C-250°C arasında kavrulur. Bu çeşitli işlemler sırasında verimi giderek düşer; sıcaklığın etkisiyle ağırlıklarının % 20-25’ini yitiren tohumlar, taze meyvenin ağırlığının % 35’ini oluştururlar. Bütün bunlar değerlendirildiğinde, kahve ağacı ekili bir alanın, satışa sunulmuş kahve olarak üretimi hektar başına 250-500 kg arasmda değişir; bu ürün en iyi bakılan alanlarda 500-1 000 kg’a ulaşır; Brezüya’ daki bazı alanlardansa 5-6 t’a kadar ürün alınmaktadır.
Kahve, kalbi kuvvetlendiren ve sinir sistemini uyaran bir maddedir; uyanık kalma durumunu uzatır, dikkati yoğunlaştırır, zihinsel etkinliği artırır, beyin ve kasların yorgunluğunu azaltır. Kahvenin bu özel etkisi, yapısında kafein adı verilen bir alkaloyitin varlığından kaynaklanır; kahve tanesindeki kafein oram “arabica”da % 8-1,2 arasmda değişir, “robusta davsa % 2,8’e ulaşır. Kahvenin fazla miktarda içilmesi sağlığı bozar ve organizmanın yıpranmasına yol açar; bu tehlike, kafeini alınmış kahve içilerek önlenir. Günümüzde, suda eriyebilen kahveler de üretilmektedir, bunlar daha önceden toz haline getirilmiştir ve sıcak suda hemen erirler.
Son Yorumlar