XIX. yy’ın sonlarına doğru Avrupa’ya kaçarak Abdülhamit II yönetimine karşı mücadeleye girişen, meşrutiyetin yeniden yürürlüğe girmesi için çalışan Osmanlı aydınlarının genel adı. Jöntürkler (jeunes Turcs) adı, Halil Ganem’in çıkardığı Fransızca bir gazete olan La jeune Turquie’den kaynaklanır. Kimi araştırmanlar Tanzimat döneminde, Âli ve Fuat Paşaların Avrupa karşısında ödün veren bir siyaset izlemesine, Osmanlı Devleti’nin birliğini koruyamamasına karşı mücadeleye girişen Namık Kemal, Ziya Paşa, Ali Süavi gibi Tanzimat dönemi aydınlarına da jöntürk adını vermişler, Abdülhamit II’ye karşı mücadele eden aydınların eyleminiyse, jöntürklerden ayırmak için İkinci jöntürk Hareketi diye adlandırmışlardır. Ancak genel olarak, jöntürk terimiyle Abdülhamit II’ye karşı mücadele eden aydınlar anlaşılır.
XIX. yy’ın son çeyreğinde Osmanlı İmparatorluğu iktisadi ve siyasal açıdan bir sarsıntı geçirmekteydi. Tanzimat döneminde hızlanan savurganlık nedeniyle 1854’te başlayan borçlanma süreci, 6 Ekim 1875’te Osmanlı İmparatorluğu’nun borçlarını ödeyemeyeceğini resmen ilan etmesiyle sonuçlandı. Gene aynı dönemde, Balkanlar’da Osmanlı İmparatorluğu aleyhine yer yer ayaklanmalar başladı. Bu durum Çarlık Rusyası’nın işine yaradı ve 1877-1878’de yeni bir Osmanlı-Rus savaşı patlak verdi. Osmanlı orduları bu savaşta yer yer bazı başarılar göstermekle birlikte, yenilgiye uğradı. Çarlık orduları batıda Ayastafanos’a (Yeşilköy) kadar ilerledi, doğuda Erzurum, Çarlık ordularının eline geçti. Savaş sonunda önce Ayastafanos anlaşması, daha sonra da Berlin anlaşması imzalandı; Berlin anlaşması gereğince Osmanlı İmparatorluğu hem büyük toprak yitimine uğradı, hem de ağır bir savaş tanzimatı ödemek zorunda bırakıldı. Zaten ağır bir borç yükü altında olan Osmanlı İmparatorluğu, 1881’de Düyuni Umumiye’nin kurulmasını kabul etti. Borçlarına ve savaş tazminatına karşılık olmak üzere önemli vergi kaynaklarını Düyuni Umumiye’ye bırakmak zorunda kaldı. Bu olaylar sırasında Abdülhamit II, meşrutiyet yönetimine son vererek mutlakiyet yönetimini kurdu. Bu yönetimin Osmanlı toplumu ve devleti için bazı yararlı yanlarına karşılık, Abdülhamit II ile Osmanlı aydınları arasında hiçbir zaman olumlu ilişkiler kurulamadığından, bir süre sonra Osmanlı aydınları ile Abdülhamit II yönetimi arasında mücadele başladı, jöntürkler terimi de bu mücadeleler sırasında ortaya çıktı. 1889’da Askeri Tıbbiye öğrencüerinden İshak Sükûti, Mehmet Reşit, Abdullah Cevdet, İbrahim Temo, Hüseyinzade Ali, gizli İttihat-ı Osmani Cemiyeti’ni kurdular. Bu arada Abdülhamit II dönemi bürokratlarından Ahmet Rıza Bey, aynı yıl içinde Paris’e kaçtı ve 1895’te Türkçe ve Fransızca Meşveret (Mechveret) gazetesini çıkararak Abdülhamit II yönetimiyle mücadeleye başladı.
1889’da İstanbul’da Askeri Tıbbiye’de kurulan İttihat-ı Osmani Cemiyeti üyeleri 1895’te Ahmet Rıza Bey ile ilişki kurarak cemiyetin adını Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti biçiminde değiştirdiler. Ahmet Rıza Bey, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Paris şubesi başkanı oldu. İstanbul’ dan Mizancı Murat, İbrahim Temo, İshak Sükûti, Tunalı Hilmi, İzmirli Refik Nevzat, Akü Muhtar, Selanikli Nazım gibi İttihat ve Terakki üyeleri Paris’e kaçtılar. 1895 yılı, Abdülhamit yönetiminin içte ve dışta jöntürkler üstündeki baskısının arttığı, Abdülhamit’e karşı olanların da eylemlerini artırdığı bir yıl oldu. Avrupa’da jöntürkler’in sığındığı ülkelere uygulanan çeşitli baskılarla jöntürklerin etkinlikleri durdurulmaya çalışıldığından Fransa’dan İsviçre’ye taşınmış olan Meşveret, bir ara Belçika’da yayımlanmak zorunda kaldı. Bu arada Abdülhamit II güvendiği Ahmet Celalettin Paşa’yı, jöntürklerle görüşmeler yapmak, onları kendi lehine kazanmak için Avrupa’ya gönderdi. Ahmet Celalettin Paşa’nın çabalarıyla, siyasal tutukluların salıverilmesi karşılığında Mizancı Murat, Hikmet, Rahmi, Süleyman Nazif, Binbaşı Ahmet, Doktor Hasan ve Haşim Bey gibi jöntürkler İstanbul’a dönmeyi kabul ettiler. Mizancı Murat, Şûrayı Devlet üyeliğine atandı. Buna karşılık Ahmet Rıza, Doktor Nazım, Tunalı Hilmi, Halil Ganem gibi jöntürkler Avrupa’da kalarak mücadelelerini sürdürdüler. 1 Aralık 1897’de Tunalı Hilmi, İshak Sükûti, Abdullah Cevdet, Nuri Ahmet, Reşat, Halil Muvaffak, Âkil Muhtar ve Refik Bey gibi jöntürkler, Ahmet Rıza’nın çevresinde toplanarak Cenevre’de Osmanlı gazetesini çıkarmaya başladılar. Bu gazete 1899 sonlarına kadar yayımlanabildi. 1899’da da bazı jöntürkler, Abdülhamit ile anlaşarak ya İstanbul’a döndüler ya da Avrupa’daki Osmanlı elçiliklerinde görev almak zorunda kaldılar.
Avrupa’daki jöntürkler hareketi 1899’da çözülürken, Mısır’da, büyük olasılıkla İngiltere’nin desteğiyle, bir canlılık kazanmaktaydı. l888’de Deutsche Bank’ın yapım iznini aldığı Haydarpaşa-İzmit demiryolu 1893’te İşletmeye açılmıştı. Almanlar, 1893’te de hattın Eskişehir-Konya kesiminin yapım imtiyazını almayı başardılar. Alman imparatoru Wilhelm II’nin 1898’de İstanbul’a, oradan da Filistin ve Suriye’ye yaptığı gezi sonunda, Abdülhamit II yönetimi ile Alman İmparatorluğu arasında yakın dostluk ve işbirliği ilişkileri doğdu. Bu durum İngiltere’nin işine gelmediğinden, Abdülhamit II’ye karşı olan jöntürkleri desteklemekte kendi çıkarları açısından yarar gördü. 1899’da Tunalı Hilmi, Mehmet, Emin, Faik, Nazmi, Haydar, Fahri Rıza, Ahmet ve Cemil Beylerin katılmasıyla jöntürklerin Mısır şubesi kuruldu (o tarihlerde Mısır’ın İngiltere’nin denetiminde olduğu düşünülürse, bunun İngiltere’nin izniyle gerçekleşmiş olduğu anlaşılır). 1900’de Abdülhamit II’nin eniştesi Damat Mahmut Celalettin Paşa oğulları Prens Sabahattin ve Prens Lutfullah ile birlikte Paris’e kaçarak jöntürklerle birleşti. Bu olay, jöntürk hareketine bir canlılık getirdi; daha önce kapanmış olan Osmanlı gazetesi, Damat Mahmut Celalettin Paşa’nın desteğiyle yeniden yayımlanmaya başladı. Damat Mahmut Celalettin Paşa, 1903’te Brüksel’de öldü, ancak oğullan, özellikle Prens Sabahattin, jöntürkler için çalışmayı sürdürdü. Prens Sabahattin ve kardeşi Prens Lutfullah’ın çağrısı ile 4 Şubat 1902’de Paris’te bir jöntürkler kongresi toplandı. Birinci jöntürk Kongresi adıyla bilinen bu kongreye 40 kadar delege katıldı. Bazı incelemecüere göre İngiltere’nin parasal desteğiyle toplanan ve 9 Şubata kadar süren kongrede ilk kez Abdülhamit’in devrilmesi için askeri kuvvet kullanılmasından söz edilerek Prens Sabahattin tarafından “menfaati menfaatimize uygun, hür ve demokrat hükümetlerle” anlaşma düşüncesi ortaya atıldı. Birinci jöntürk Kongresi’nin aldığı kararlar şöyle özetlenebilir:
- Osmanlı halkları ile Abdülhamit yönetimi arasında hiçbir bağ yoktur;
- Osmanlı halkları arasında yurttaş eşitliği getiren, Osmanlı birliğini korumak için onlarda Osmanlı sülalesine karşı bağlılık duygusu uyandıran bir anlaşma sağlanacaktır.
- Osmanlı İmparatorluğu’nun bütünlüğü ile güvenlik ve barışın sağlanması için başta 1876 Kanun-u Esasisi olmak üzere, devletin temel yasalarına saygı sağlanacaktır.
- Uluslararası anlaşmaların, özellikle Berlin anlaşmasının koşullarına uyulacak ve anlaşma hükümleri ülkenin her yerinde uygulanacaktır. Kongrenin kararlarındaki, yabancıların, iç işlerine karışabileceği anlamına gelebilecek anlayıştan dolayı, Ahmet Rıza Bey ve bazı jöntürkler ile Prens Sabahattin arasında görüş ayrılığı çıktı, jöntürk hareketi iki ayrı gruba bölündü. Bu durum, jöntürk hareketinde bir durgunluğa yol açtıysa da, gerek iç sorunlar, gerekse dış ilişkilerin yarattığı ortamda Abdülhamit II’ye karşı muhalefet sürdü.
1902 ve 1903’te Makedonya’da çıkan ayaklanmalar nedeniyle büyük devletler yabancı subayların denetiminde bir jandarma gücü oluşturdular: Makedonya’nın mali yönetimi Osmanlı Bankası’na bırakıldı, denetleme görevi de bu devletlerin temsilcilerine verildi. Bütün bu olaylar jöntürklerin “Osmanlı Devleti nasıl kurtanlabilir?” sorusunu çok daha ciddi olarak düşünmelerine yol açtı. 1905’te Rusya’da, 1906’da İran’da ve 1908’de Çin’de meşrutiyet yönetiminin kabul edilmesi, jöntürkler arasında meşrutiyet düşüncesini güçlendirdi. Bu sıralarda Abdülhamit II adına jöntürklerle pazarlıklar yapan Ahmet Celalettin Paşa da jöntürklere katılınca, 1906’dan sonra jöntürklerin Prens Sabahattin kanadı, gerek basın yoluyla (Mısır’da çıkan Terakki), gerekse Osmanlı İmparatorluğu’nda kurdukları örgütlerle (Cemiyet-i İnkılabiye; bu cemiyetin yayın organı Mecmua-i İnkılabiye idi), Abdülhamit II’ye karşı muhalefetlerini artırdılar. Prens Sabahattin Teşebbüs-ü Şahsi ve Adem-i Merkeziyet Cemiyeti’ni kurdu. 1902’de jöntürklerin Ahmet Rıza Bey kanadı, Mısır’da Şurayı Ümmet gazetesini yayımlamaya başladı. İlk sayıdaki programda Osmanlı bağımsızlığını ve bütünlüğünü korumak, Osmanlı haklarını savunmak, Osmanlı uyruklarının birliğini sağlamak, hükümet başında olanları denetlemek, halka refah ve mutluluğun ancak reform hareketiyle olabileceğini anlatmak, saltanat ailesinin ulusa yararlı olacak biçimde eğitilmelerini sağlamak gibi maddeler vardı. Şurayı Ümmet dergisi, daha sonra Paris’e taşındı. İkinci jöntürk Kongresi, başta Teşebbüs-ü-Şahsi ve Adem-i Merkezi yet Cemiyeti ile Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti olmak üzere çeşitli topluluk temsilcilerinin katılmasıyla 27 Aralık 1907’de Paris’te toplandı. Çalışmalarını 29 Aralık 1907’de tamamlayan Kongre, yayınladığı bildiride Abdülhamit yönetiminin eğitimi engellediğinden, okulları kapattığından, amansız bir sansür uyguladığından, basını baskı altında tuttuğundan söz etti. Ayrıca toplanan vergilerin istibdadı ayakta tutmak için harcandığı, kimseye pasaport verilmediği, bu yüzden ticaretin gerilediği, vergilerin ağırlığı, tefecilik ve yol yokluğu yüzünden tarımın zarar gördüğü, Abdülhamit II’nin Alman yanlısı siyaseti yüzünden İngiltere ve Fransa’nın Osmanlı Devleti’ne karşı oldukları belirtiliyordu.
Osmanlı sınırları dışında bu olaylar gerçekleşirken, Osmanlı İmparatorluğunda da özgürlükçü hareketler hızlanmış, Şam’da bu amaçla bir Vatan ve Hürriyet Cemiyeti, Selanik’te de bir Osmanlı Hürriyet Cemiyeti kurulmuştu. Bu cemiyetler kısa bir süre sonra da İttihat ve Terakki Cemiyeti içinde erimişlerdi. Bu arada Makedonya sorunu, iyice büyümüş, büyük devletlerin sürekli Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışmalarına olanak veren uluslararası bir sorun durumunu almıştı. Bu olaylar sonunda Abdülhamit’in en güvendiği paşalara suikastlar düzenlendi, daha sonra da Niyazi ve Enver Beylerin açıkça başkaldırdıkları görüldü. 23 Temmuz 1908’de İttihat ve Terakki Cemiyeti Manastır’da meşrutiyeti ilan etti. Artık Abdülhamit II’nin olaylara karşı koyacak gücü de kalmamıştı. 24 Temmuz 1908’de de meşrutiyet İstanbul’da ilan edildi.
Meşrutiyetin ikinci kez ilam ile İttihat ve Terakki Cemiyeti de önce kabineleri denetimi altında bulunduran, daha sonra da doğrudan iktidara gelen bir siyasal kuruluş oldu. Ancak Ahmet Rıza Bey’in Meclis-i Mebusan başkanlığına getirilmesiyle Avrupa’daki jöntürkler, İttihat ve Terakki Cemiyeti karşısında ikinci plana ya da İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne karşı bir duruma düştüler, jöntürk adı altında Abdülhamit II’ye karşı meşrutiyet yönetimi için mücadele edenler, genellikle bürokrat kökenliydiler ve hemen hepsi de yönetici sınıftandı, jöntürkler büyük ölçüde Fransız Devrimi’nin etkisi altında kalmışlardı. Onlara göre Avrupa hak, adalet, özgürlük ve demokrasi demekti; Osmanlı toplumunda ve devletinde kötülüklerin tek sorumlusuysa Abdülhamit II’ydi
Son Yorumlar