İstanbul kentinin çevresinde yapılan kazılar sonucu, kent topraklarına çok eski tarihlerde yerleşildiği anlaşıldı. Nitekim Fikirtepe’de yapılan kazılarda Kalkolitik döneme ilişkin İ.Ö. 3000 yıllarına uzanan bir kentin varlığı ortaya çıkarıldı. Daha yakın bir döneme ilişkin olan Kâğıthane ve Alibey derelerinin kavşağında, Traklara ait bir yerleşmenin izlerine rastlandı. Günümüzdeki Kadıköy’ün yerinde de Kalkedon adlı bir kentin varlığı bilinmektedir.
Bugünkü İstanbul kentinin ilk kuruluş yeri Sarayburnu ile Sultanahmet arasındadır. İ.Ö. 658 yılında Byzas başkanlığında Megaralı asker göçmenler tarafından kuruldu ve kente kurucusunun adı verilerek Byzantion dendi (sonradan Bizans oldu). Kentte bu dönemde yapılmış olan surlar Sarayburnu’ndan başlayıp Ayasofya’yı içine alarak, Yerebatan Saıayı’nda da bir kavis yaparak Ahırkapı’da denize uzanıyordu. Bir ara Perslerin, daha sonra da İskender’in komutanlarının egemenliği altına giren kentte, Bithynialılar da bir süre güçlerini sürdürdüler. Bithynia kralı ülkesini Roma’ya bırakınca kent de Roma egemenliğine girdi. Roma imparatoru Septimius Severus, imparatorluğun doğusunu elde etmek isteyen Romalı general Pescennius Niger’le savaşırken ona yardım eden Byzantion halkından intikam almak için kenti, İ.S. 193’te kuşatıp surlarını yıktırdı. Daha sonra yaptırdığı surlarla kentin alanını genişletti. Bu surlar Eminönü’nden Kumkapı’ya kadar uzanıyordu. İ.S. 330’da Roma imparatoru olan Constantinus I kentin alanını iki katına çıkardı. Haliç kıyısında Cibali’den, Marmara denizi kıyısında Samatya arasında uzanan surları yaptırdı. Onun adını alarak Konstantinopolis olan kent, bu dönemde yeni yapıtlarla süslendi ve Hıristiyanlığın en önemli kültür, sanat, siyaset ve iktisat merkezi oldu.
Roma İmparatorluğu İ.S. 395’te ikiye ayrılınca, Doğu Roma’nın merkezi oldu. Daha sonraki Roma imparatorları zamanında genişledi ve yeni yapıtlarla süslendi. Günümüzde kalıntıları görülen ve imparator Theodosius II (İ.S. 408-450) tarafından yaptırılmış olan surlar Marmara denizi kıyısında Yedikule’den, Haliç kıyısında Ayvansaray’a kadar uzanan kara surlarıydı; 1.000 yıl süreyle çeşitli kuşatmalara dayandı. Gerçekten de kentAvarlar, Araplar, Ruslar tarafından kuşatıldı ama alınamadı. İ.S. XII. yy’da, bir süre Latin Haçlılarının eline geçti. Osmanlılar tarafından ilk olarak Bayezid I (Yıldırım Bayezid) tarafından, 1394’te kuşatıldı, ama bu kuşatmada Bayezid I ordusunu savaştırmayıp kentin teslim olmasını bekledi. Avrupa’da kente yardım için gönüllü bir ordunun hazırlanması üstüne de kuşatmayı kaldırdı. Bayezid I, kenti ikinci kez 1396’da kuşattı. Ancak doğuda başlayan Timur tehlikesi yüzünden anlaşma yoluna gitti. Ama Timur’a yenilince bu anlaşma bozuldu. Kent, Murat II zamanında 1422’de yeniden kuşatıldı. Ama kendisi Şehzade Mustafa’nın çıkardığı ayaklanmayı bastırmaya gidince kuşatmayı kaldırdı. İstanbul son olarak 1453’te Mehmed II (Fatih Sultan Mehmed) tarafından kuşatılarak fethedildi. İstanbul’un fethi, dünyada Ortaçağ’ın sonu, Yeniçağ’ın başı olarak kabul edilir. İstanbul fetihten sonra Müslüman olmayanların haklarının da korunduğu, İslâm dünyasının önemli bir kenti oldu, birçok Osmanlı padişahına başkentlik yaptı. Özellikle Süleyman I (Kanuni Sultan Süleyman) zamanında değerli yapıtlarla donatıldı.
Osmanlı devletinin yükselme, duraklama ve gerileme devirlerini yaşadı. Birinci Dünya savaşından sonra yabancı kuvvetler tarafından işgal edilen İstanbul kenti, Kurtuluş savaşının kazanılması üstüne işgal kuvvetlerinden temizlendi. 6 Ekim 1923’te İstanbul’a giren Türk ordusu törenlerle karşılandı. 1924’te Halifeliğin kaldırılmasıyla da İstanbul, Cumhuriyet Türkiyesi’nin bir kenti oldu.
Son Yorumlar