İspanya Bourbonları
Çocuğu olmayan Carlos II, Louis XIV’ün torunu Felipe V’i vasiyetnameyle mirasçısı olarak tanıdı. İspanya Bourbonları krallığın durumunu düzeltmeye çalıştılar (aydın despotluk siyaseti); İspanya’ya hoşgörüyü getiren, tarım ve sanayiyi geliştirerek halkın zenginleşmesini sağlayan yetenekli bakanlardan yararlandılar. Dıştaysa, krallığın parçalanması sürmekteydi. İspanya Veraset savaşlarında Fransa’nın müttefiki olan İspanya, İtalya’daki iki bölgesini ve Hollanda’yı kaybetti; ayrıca kendi topraklarına bağlı olan iki küçük bölge de elden çıktı: İngiltere’ye bırakılan Minorca adası ve Cebelitarık (1713-1714 Utrecht ve Rastatt anlaşmaları). Felipe V’in bakanı Alberoni’nin kalkınma siyaseti başarısızlıkla sonuçlandıysa (1720) da, daha soma Felipe V oğulları için İtalya’da bazı haklar elde etti: Bir oğlu için İki-Sicilya Krallığı (1738); öbür oğlu için de Parma ve Piacenza dukalığı (1748). Fransa’nın müttefiki olan ve 1763’te (Paris anlaşması) yenik düşen İspanya, Florida’daki sömürgesini kaybetti; ama buna karşılık Fransız Louisianası’nın bir bölümünü elde etti. 1783’te (Versailles anlaşması) İngiltere’ye karşı Fransa ve A.B.D’yle birleşerek, Florida ve Minorca’yı ele geçirdi. Carlos III’ün (1759-1788) oğlu ve halefi olan Carlos IV (1788-1808), Fransız Devrimi’ne karşı kurulan Avrupa koalisyonuna katıldı (1793); ama yenik düşünce bu koalisyondan ayrıldı ve San Domingo sömürgesini Fransa’ya bıraktı (1795 Basel anlaşması). Daha sonra Napolyon’la birleşip, onunla birlikte Trafalgar’da (1805) yenildi. İspanya’nın müttefikliğiyle yetinmeyen Napolyon, Carlos IV’ü tahttan vazgeçmeye zorladı ve yerine kardeşi Joseph Bonaparte’ı İspanya kralı (1808-1813) yaptıysa da, İspanyollar Fransızlara ve Napolyon birliklerine karşı ayaklandılar ve çete savaşlarından yıpranan Fransız birlikleri 1814’te İspanya’dan çekilmek zorunda kaldılar.
Carlos IV’ün oğlu Fernando VII tahta getirildikten sonra 1812 Anayasası’nı kaldırdı; mutlak krallığı ve Engizisyon da içinde olmak üzere Eski Rejim kurumlarını geri getirdi.
Sürekli karışıklıklar
1820’ de çıkan bir askeri pronunciamiento (askeri ayaklanma) sonucu, Fernando VII, 1812 Anayasası’nı kabul etmek zorunda kaldı. Kutsal İttifak’a bağlı olan Fransa, Fernando VII’yi mutlak hükümdar olarak koruyan bir ordu gönderdi (1823) ve liberallere karşı katı bir baskı uyguladı. Öte yandan, birbiri ardından bağımsızlık isteyen İspanya’mn Amerika’daki sömürgelerinde ayaklanmalar patlak verdi. Fernando VII’nin kızı İsabel II’nin (1833-1868) taht üstündeki haklarına amcası don Carlos karşı çıktı. Carlos yanlılarıyla Cristina yanlıları (Cristina’nın naipliğini isteyenler) arasında bir iç savaş patlak verdi. 1840’tan başlayarak pronunciamiento’lar birbirini izledi; generaller kendi diktatörlüklerini kabul ettirmek ve iktidarı ele geçirmek için birbirleriyle savaştılar. 1868’de amiral Topale ile general Prim ve general Serrano’nun giriştikleri pronunciamiento sonucunda, 1854’ten beri iktidarı elinde tutan İsabel II devrildi. İspanya tahtına çıkmak isteyen Savoialı Amedeo’nun kısa süreli yönetiminden ve tahttan vazgeçmesinden sonra, cumhuriyet ilan edildi; ama cumhuriyetçiler arasında bölünmeler başladı ve federalistlerle kantoncuların siyasal birliği sağlamak için giriştikleri çatışmalar arasında, İspanya parçalanma tehlikesiyle karşı karşıya geldi. Sonunda mareşal Serrano askeri bir diktatörlük kurdu (1874); ama bir süre sonra, mareşal Martinez de Campos’un pronunciamiento’suyla yeniden krallık rejimine dönüldü: İsabel II’nin oğlu Alfonso XII tahta çağrıldı ve yeni bir Anayasa, Cortes’ler (siyasal meclis) tarafından kabul edildi (1876). Dıştaysa ülke, Amerika’daki son sömürgelerini de (Küba; Filipinler, 1868) kaybetti.
İspanya Cumhuriyetin Yeniden İlanı
1886’da, Alfonso XIII, babasının yerine geçti. Parlamenter rejim görünüşte iktidara birbiri ardı sıra gelen muhafazakâr ve liberal bakan yürümekteydi; ama, her iki grup kırsal kesimi kalkındıracak ve kentlere çekidüzen verecek güçte değildi. Siyasetten bıkan halk hiçbir direniş göstermeksizin 1923’te general Primo de Rivera’nın askeri diktatörlüğünü benimsedi. Bununla birlikte general, ulus tarafından desteklenmiyor ve iktidarını ancak güce başvurarak koruyabiliyordu. 1930’da iktidarı bıraktı; bu diktatöre karşı hoşgörülü davranan kral da gözden düştü. Büyük merkezlerdeki toplumsal çalkantı sürekli arttı; para değer yitirdi; rejime karşı ardı arkası kesilmeyen komplolar başlatıldı.
Alfonso XIII’ün 1931’de İspanya’dan ayrılmasıyla cumhuriyet yeniden ilan edildi. Yeni bir Anayasa hazırlandı ve büyük güçlüklerle uygulamaya konacak olan çeşitli reformlar önerildi. Devlet din ve mezhep özgürlüğü ile Kilise’ye yapılan yardımların kaldırıldığını ilan etti. Bu yüzden, hoşnutsuz grupların çevresinde toplandıkları Katoliklerin desteğini yitirdi. 1933 seçimlerinde başarı sağlayan sağ kanat, bütün özerklik yanlısı ve toplumsal ayaklanmaları bastırdı. 1936 seçimlerinde sol kesim sağ kesim karşı karşıya geldi. Seçimleri Halk Cephesi’nde (Frente Popular) birleşmiş olan sol kesim kaza ve iktidara gelir gelmez, cezaevindeki devrimciler için genel af çıkarıp Katalonya’ya özerklik tanıdı. Mayıs 1936’da Konsey başkanı Azana, Coortes’ler tarafından iktidarı elinden alınan Alcala Zamora’nın yerine cumhurbaşkanı oldu. Ne var ki aşın uçların giriştikleri taşkınlıklar, şiddet hareketleri ve suikastlar, Temmuz 1936’da askeri ayaklanma biçiminde bir tepkiye yol açtı.
General Franco tarafından başlatılmış olan bu ayaklanmanın hareket noktası, İspanyol Fası’ydı. Eyleme katılan pek çok general Franco’yu İspanya hükümetinin ve devletinin başkanı olarak tanıdılar. Madrid Barselona’da bu hareket cumhuriyetçilerin direnişiyle karşılaştı ve başarısızlığa uğradıysa da, general Franco, yerli birliklerin ve yabancı lejyonların yardımıyla yarımadanın gün kesimini tümüyle egemenliği altı aldı. Böylece İspanya, her şeyden önce ideolojik bir savaş olan bir iç savaşla bölündü: Bir yanda kendileri ulusçu olarak niteleyen ve ulusal yenilikten yana olan kralcılar, carlosçular, falanjistler (Jose Antonio Prin de Rivera’nm partisi) ve Katolikleri içeren başkaldırıcılar; öte yanda Halk Cephesi’ne bağlı değişik grupların toplandığı hükümet yanlıları karşı karşıya geldi. Çarpışmalar her iki cephede de şiddetli bir biçimde sürdürüldü. Yabancı güçler de, her iki tarafa malzeme ve gönüllü göndererek bu iç savaşa katıldılar. Mart 1939’da hükümet yanlılarının direnci kırıldı.
Son Yorumlar