Siyasal ve iktisadi nedenlerle, insan ırkları arasında bir aşama sırası kuran, bir ırkın öbür ırklara üstünlüğünü öngören ve üstün denilen ırkın korunması gerektiği sonucuna varan Avrupa kökenli bir ideoloji.
Doğa Olayları Ve Kültür Olayları
Günümüzde ırkçılık, özellikle, kısa bir tarihsel dönemde dünyaya egemen olan Batı siyasal blokuna bağlı beyazlarda kökleşmiştir. Şimdiki biçimiyle ırkçılık, yalnızca beyaz insanın değer yarattığı, öbür ırklardan insanların olsa olsa edilgen olarak, alma yeteneğine sahip oldukları düşüncesini yaymaktadır. Büyük buluşlar ve keşifler, teknik donanımlar, siyasal güç, ırkçılık açısından beyazların üstünlüğünün göstergeleridir.
Irkçılığın kaynağım, sınıflara bölünmüş toplumların yarattığı iktisadi ve siyasal sorunlarda, sömürgeci ya da emperyalist egemenlik sistemlerinde aramak gerekirse de, ırkçılığa gerekçe ve propaganda araçları oluşturan sözde bilimsel düşüncelerle de savaşmakta yarar vardır. Irk önyargısına sözde kuramsal temel sağlayan yanılgı, doğa olayları ile kültür olaylarının, daha açık bir deyişle insanın etnik kökenleri nedeniyle doğuştan edindiği özelliklerle içinde yetiştirildiği ortamdan kazandığı özelliklerin birbirine karıştırılmasından kaynaklanmaktadır. Gerçekten de çoğu kez, bilerek ya da bilmeyerek, ırksal kalıt toplumsal kalıttan ayırt edilmemektedir.
Tip Kavramı
Irksal kalıt belli bir gruba (ırk) özgü fiziksel niteliklerin başkalarına aktarılabilir olması ve Homo sapiens türünün bitkibilimde “çeşitler” olarak adlandırılan kavrama eşdeğerdeki ırklara dağıtılmasıdır. Yapay düzlemde, beyaz, sarı ve siyah ırkın insanları, birbirlerinden ayrılabilirler ama, bu üç grup içinde raslanan fiziksel özelliklerin ayrışıklığı alt-gruplar oluşturulmasını gerektirirken, ırk kavramı bu ilk ayrımın ötesinde tüm anlamını yitirmektedir. Bu zorluk, ırk ve ona bağlı biyolojik kalıt kavramının, bir İngilizi bir İtalyandan, bir Senegalliyi bir Togoludan, bir Çinliyi bir Birmanyalıdan, vb. ayıran özellikleri dikkate almasından gelmektedir. Biyolojik kalıt, ana ve babadan gelen çok sayıda niteliklerden oluşmaktadır. Bu nitelikler, “su ile mürekkebin birbirine karışması gibi değil de, her kişi için yeni bir biçimde düzenlenecek olan inci dizisi olarak değerlendirilmelidir”.
Şu ya da bu ırkm fiziksel özellikleri, gerçekten belirli bir grupta çok büyük bir sıklıkla görülen düzenlemeler bütünüdür. Ayrıca, ırkı belirlemek durumunda olan özellikler, gözlemcinin keyfi olarak seçtiği özellikler olduğundan, aynı ırkın iki uç bireyinin fiziksel özellikleri arasında, iki farklı ırka bağlı sıradan iki birey arasındakinden daha fazla fark olabilir. Bu nedenle, “ırk” kavramı yerine tip kavramı yeğlenir. Tip kavramı her şeyden önce istatistik bakımından önem taşıyan bir kavramdır ve bir ulustan olmanın ötesinde bütün dünyada Taslanabilecek belirgin özellikler bütününün sildiğim belirtir.
Hiç Bir Irk Üstün Değildir
Yanlış olarak “ırk” adı verilen çeşitli istatistik gruplara giren bireyler arasında hiçbir zekâ farklılığı olmadığı, psikoloji testleriyle kanıtlanmıştır. Aynı biçimde, bir ırka özgü olabilecek hiçbir “zekâ geni” bulunmadığını genetik kanıtlamıştır. Zekâ ya da kişiliğin, keyfi olarak belirlenen bir grubun fiziksel özellikleriyle hiçbir ilişkisi yoktur. Fiziksel görünüşü, başka bir deyişle “ırk”ı ne olursa olsun, her insanın kişiliği, insan türünün bütün normal bireyleri için aynı olan öğrenilmeyen davranışlardan, bireysel deneyimlerin sonucunda ortaya çıkan davranışlardan ve özellikle toplumsal grup içinde ya da bireyin yaşamı boyunca tanıyabildiği farklı toplumsal gruplar içinde öğrenilen davranışlardan oluşur.
Kültür Kalıtı
İşte bu son öğe, kültür kalıtı olarak adlandırılır. Kültürler birbirinden farklıdırlar ve aralarında bir aşama sırası yoktur. Uygarlığın Batı uygarlığıyla aynı şey olduğunu ileri sürmek, bencilliğin göstergesidir. Bir toplumun kültürü,toplumda yer alan sınıflardan birine özgü bir saygınlık bilgisi değil, toplumu oluşturan grupların davranışını yönlendiren az ya da çok tutarlı düşünceler, mekanizmalar, kurumlar ve nesneler bütünüdür.
Bir toplumda kültür çocuğa ailesi tarafından aktardır ve genel kural olarak her aile ortamının kültürünü, ana-babanın toplumda aldığı yer ve toplumlarının dünyada aldığı yer belirler. Tutarsız düşünceler bütünü olan ırkçılık için de durum aynıdır. Irkçılık bazı toplumlarda ve bazı ailelerde kuşaktan kuşağa aktardır, bazıarındaysa varlığı söz konusu bile değildir. Bununla birlikte, ırkçlık bu toplumlarda yayılıyorsa, bunun nedeni, söz konusu toplumu oluşturan insanların doğuştan ırkçı olmaları değil, yaşam için gerekli malları üreten insanların içinde yer aldığı düzenin yapısında, bazı insanların ayrıcalıklardan yararlandığı yerlerin bulunmasıdır. Düzen bu ayrıcalıkları, ortak bir yazgıyı paylaşan insanları, bazılarının titizlikle savunduğu farklı statülerle donatılmış eşitsiz “ırklar”a bölerek, korumaktadır.
Gelişmiş ya da gelişmemiş bazı devletlerde ırkçılık görülüyorsa (sözgelimi, bazı ülkelerde, bir göreve personel alırken bir beyazın bir siyaha yeğlenmesi) da hiçbir yasa bunu onaylamamakta, hatta bu uygulamalar yasadışı sayılmaktadır. Yalnızca ırk ayrımı yasal duruma getirildiğinde bir siyasal düzenin ırkçı olduğu söylenir. Nitekim Nazi Almanyası böyleydi; günümüzde de Güney Afrika Cumhuriyeti’nin durumu budur.
ırkçılık insanlar arasında ayrım yapmak demektir
Ten renklerine veya kavimlerine bakarak ayrım yapmaktır.