İmge Nedir?

Ruhbilimde daha önceki bir algının zi­hinsel olarak tasarımlanması (canlan­dırılması) ya da zihnin algıdan ödünç aldığı öğelerden kurduğu özgün bir bi­leşim.

İmge, birinci anlamda, anı-imge ola­rak algının karşıtıdır; ikinci anlam­daysa, kendi öz nesnelerini yaratarak aştığı gerçeklikten apayrı bir şeydir. Zihinsel imgenin ruhbilimdeki kavranışının tarihi, oldukça kesin bir evrim çizgisi izlemiştir: Nitekim, imgede, git­tikçe daha az maddesellik görülmüş ve gittikçe daha karmaşık bir işlev bu­lunmuştur. Bu, klasik çağın mekanist anlayışına karşıttır.

Deneyimci Görüş

Deneyimcilere göre imge, hem canlandırdığı nesneden, hem de onu algılayan zihinden apayrı olan gerçek bir şeydir. Algının kopyasıdır ve düşüncenin gerecidir. Zihin yaşamıysa, benzerliğe, zaman ve uzamda bitişik­liğe, neden ve etki ilişkisine (Hume) dayanan imge çağrışımı yasalarının sonucudur. Sinir fizyolojisinin ilerle­mesiyle zenginleşen bu mekanist gö­rüş, Taine’in De l’intelligence (Akıl Üstüne, 1870) adlı yapıtındaki açıkla­masıyla yaygınlaştırılmıştır. Taine şöyle der: “Bedenimiz nasıl, karşılık­lı bağımlılık içindeki hücrelerden olu­şan bir polip öbeğiyse, etkin zihin de karşılıklı bağımlılık içindeki imgelerin kurduğu bir polip öbeğidir ve birinde olduğu gibi ötekinde de birlik, bir uyum ve etkiden başka şey değildir.”

İçebakış Ruhbilimi

Modern imge ruhbilimi, bu mekanist anlayışa tümüyle karşı çıkar. William james’ten sonra Bergson Bilincin Do­laysız Verileri’nde (Essai sur les don­nées immédiates de la conscience, 1889) şey imge görüşünün, ayırt etme­lere ve sınıflamalara düşkün olan ve tüm manevi gerçekliği, maddeyi mo­del olarak alıp yorumlayan zekâmızın bir aldanışı olduğunu söyler. Bergson’un ileri sürdüğü yeni sezgici yön­tem, imgenin daha çok bükülgen, çok hareketli ve kişiliğin tümüne bağlı ol­duğunu gösterecektir. Bergson şöyle der: “Bilincin art arda gelen durum­ları bile birbirinin içine geçer ve en basitlerinde bile ruh bütünüyle yan­sıyabilir.” Bergson, Matière et Mémoi­re ‘daysa (Madde ve Bellek, 1896) anı- imge konusunda daha statik bir görüş ortaya koymuştur.

Fenomenoloji

Ama bu konudaki en karşıt düşünce, Husserl’in kurduğu fenomenoloji oku­lundan gelecektir. Husserl, Logische Untersuchungen’de (Mantık Araştır­maları, 1900), imgeyi küçük bir düşün­ce gibi gören descartesçı geleneğe ge­ri dönmek gerektiğini söyler. Ruhbi­limcilerin açıkladıkları bilinç “içerikleri”nin ötesinde, düşüncenin canlı gerçekliği vardır ve imge, bunun bir billurlaşmasıdır. Watt’ın, Messer’in ve Bühler’in bağlı olduğu Würzburg okulu, deneysel içebakış çalışmalarıy­la bu görüş açısını doğrulamaya yö­nelmişti. Bu çalışmalar, bilinç, anlam, katışıksız bilgi ve kural bilinci geriliminden doğan imgesiz bir düşünmenin varlığını ortaya çıkardı. Bu gerilimde düşünme, hiçbir aracı olmaksızın doğ­rudan doğruya ortaya çıkıyordu. Bu durumda zihni, bükülgen ve hareketli de olsalar bir imgeler öbeğine indir­gemek olanaksız görünüyordu. Üste­lik imge de, soyut düşünmeye oranla değerini yitirmiş bulunuyordu. Deneyimcilerden sonra gerçekleştiril­miş ilerlemeleri sonuna kadar götürmek ve imgeyi tümüyle maddesizleştirmek işi, Sartre tarafından gerçek­leştirildi. Sartre’a göre, bilincin içe­riği olarak imge diye bir şey yoktur; ama bilincin yönetimsel yapısı olarak imge vardır. Deneyimciliğin öne sür­düğünün tersine, bir imgeyi bir algıy­la karıştırmamamızın nedeni nedir? Bunun nedeni, imgenin, bilincin bir içeriği olmaması ve bir nesne ortada bulunmadığı zaman, bilincin yönelimsel olarak kendine bir nesne sunuş bi­çimi olmasıdır. Algıda, nesneye, bulu­nan bir şey olarak bakarız; imgedey­se bilinç, nesneyi kendisi için bulunan bir şey olarak ortaya koymakla birlik­te, gerçeklikte bulunmayan bir şey olarak, bir hiçlik olarak ortaya koyar.

Deneysel Ruhbilim Ve Psikanaliz

Deneyimsel görüşe dönmemekle bir­likte, çağdaş deneysel ruhbilim, bu ka­dar aşırı bir tutum da benimsememektedir. Özellikle psikanaliz, bilinç dışında anı-imgelerin saklandığını ve düşlerde, imgenin bir dizi karmaşık dönüşüme uğradığını göstermiştir. Bunlar yoğunlaşma, yer değiştirme, bastırım gibi olgulardır ve etkilerin belirlenmesinin sonuçlarıdır. Gerçi zihin bir imgeler bileşimine in­dirgenemez, ama imge de bir ruhsal gerçeklikten başka bir şey olarak düşünülemez ve ancak, bilinçli ya da bilinç dışı kişiliğin tümüne olan iliş­kisi içinde kavranabilir.

Hadi Paylaş!Share on FacebookTweet about this on TwitterShare on Google+Share on RedditPin on Pinterest

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.