İstanbul’un Fethedilmesi
Mehmet II’nin tahta ilk çıktığı günlerde Karamanoğulları bu saltanat değişikliğini fırsat bilerek harekete geçtilerse de başarı kazanamayınca anlaşma yapmak zorunda kaldılar. Öte yandan, Balkan devletleri krallarıyla da barış anlaşmaları imzalayan Mehmet II’nin asıl hedefinin İstanbul’u fethetmek olduğu, daha o zaman anlaşılmıştı. Nitekim, 21 Mart 1452’de yapımına başlanan Rumelihisarı, İstanbul kuşatmasının ilk temel hazırlığı oldu. Daha henüz 20 yaşında bir genç olan Mehmet II’nin kuşatma için gereken bütün önlemleri alması, bu arada planlarını kendisinin çizdiği büyük topları döktürmesi ve özellikle kuşatma sırasında gemileri karadan (Hunbaracı yokuşu-Asmalı Mescit- Tepebaşı ve Kasımpaşa) Haliç’e indirmesi, onun fetih için gerekli tüm yeteneklere sahip olduğunu gösterir. 23 Mart 1453’te, ordusuyla birlikte Edirne’den yola çıkarak 5 Nisanda Topkapı önüne gelen Mehmet II, kuvvetlerini zekice hazırladığı plana uygun olarak yerleştirdikten sonra 6 Nisanda top ateşiyle kentin fethedilmesi hareketini başlattı. 29 Mayısa dek süren kuşatmadan sonra Bizans düştü.
İyi bir komutan ve padişah olan Mehmet II İstanbul’u fethederek tüm dünya ve Türk tarihinin akışım değiştirdi, Ortaçağ’ı kapatıp Yeniçağ’ı başlattı. Bu büyük fetih sonrasında Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’daki yayılması hızlandı.
İstanbul’un Fethedilmesinden Sonraki Saltanat Yılları
İstanbul’un fethinden hemen sonra, daha babasının sağlığında kendisini istemediğini belli eden Çandarlı Halil Paşa’yı önce Yedikule’ye hapsettiren Fatih Sultan Mehmet daha sonra da öldürttü. Aynı zamanda yeni seferlere çıkmak için orduyu hazırlayarak ilk Sırbistan seferine çıktı (1454). Bu sefer sırasında alman kalelerin Firuz Bey tarafından Macar Hunyadi Yanoş’a karşı korunmaması nedeniyle Sırbistan’a yeniden sefer açan Fatih, yalnız kalan Sırp despotu ile, alman kalelerin Osmanlılarda kalması ve yıl otuz bin florin verilmesi koşuluyla anlaşma yaptı. Ancak bir sınır sorunundan ötürü çıkan anlaşmazlık üzerine Fatih bir kez daha Sırbistan seferine çıkarak Noboberda’yı aldı (1455). Firuz Bey’e karşı başardı olan Hunyadi Yanoş’un koruduğu Belgrad üzerine de sefer yapan Fatih, kaleyi kuşatmasına karşm çok sayıda asker şehit olduğu ve kendisi de yaralandığı için kuşatmayı kaldırmak zorunda kaldı (1456). Bununla birlikte, Mora seferine çıkan Fatih, Mahmut Paşa komutasında gönderdiği bir kuvvete Sırbistan’ın kesin olarak fethedilmesini emretti ve Mahmut Paşa, başta Semendirek olmak üzere bütün Sırbistan’ı alarak burasım Osmanlılara bağlı bir sancak haline getirdi. Öte yandan, Bizans imparatorunun kardeşlerinin (Thomas ve Demetrios) elinde bulunan Mora’daki iç karışıklıklardan yararlanmak isteyen Fatih, Demetrios’un da yardım istemesi üzerine Mora seferini düzenledi ve başta Tesalya olmak üzere bütün Mora’yı ülkesi şuurları içine kattı (1458). Balkanlardaki bu fetihler sürerken Ege denizinde de üstünlük kurmak isteyen Fatih’in ele geçirdiği başta Enez olmak üzere İmroz, Taşoz ve Semendirek’i Limni, Midilli vs Eğriboz gibi adalarm alınması izledi. Ege’deki bu başarı sonrası Karadeniz’i bir Türk gölü haline getirmeyi amaçlayan Fatih, Karadeniz kıyılarındaki kentlerin fethi için şaşırtıcı bir plan hazırladı. Buna göre Amasra, Sinop ve Trabzon üzerine yapılacak olan üç sefer birbiri ardından bir mevsimde gerçekleştirilecek ve plan gizli tutulacaktı. Nitekim, Zonguldak’m batısmda küçük bir yarımada üstünde kurulan Amasra, Cenevizlilerin elindeydi. Osmanlı Devleti’ne vergi vermekle birlikte gemileriyle çevreyi tedirgin eden Cenevzililer üzerine 150 parçalık bir donanma gönderdiği gibi, kendisi de karadan Amasra üzerine yürüdü. Ceneviz beyine yapılan teslim önerisi olumlu karşılandığı için kale, savaşılmadan ele geçirildi. Bu sefer sırasında Çandaroğlu İsmail Bey’in elinde bulunan Bakırkılresi’nin geliri istendi ama bey bu isteğe uymayınca, Fatih bunu yeterli bir savaş nedeni sayarak Mahmut Paşa’ya Sinop’un alınması emrini verdi. Paşa emir uyarınca Sinop’a çıkıp Çandaroğlu beyliğine son verdi (1461). Bu sırada, dördüncü Haçh seferi sonrası İstanbul’u ele geçiren Latinlerin elinden kaçarak Trabzon’da bir imparatorluk kurmuş olan Aleksios IV Komnenos’un soyundan gelen David II Komnenos İmparator olarak bulunmaktaydı. Fatih’in Karadeniz’de izlediği fetih siyasetinden kuşkulanan David, bir yandan akrabası uzun Haşan Bey’e, bir yandan da papaya başvurarak yardım istedi. Durumu tehlikeli gören Fatih, bu imparatorluğa son vermek amacıyla kara ve denizden Trabzon üstüne yürüyerek, kaleyi kuşattı. Beklediği yardımın gelmemesi üzerine, ileri sürülen barış koşullarına uyan David’e, Serez taraflarında bir has verildi ve böylece 158 yıl süren imparatorluk da OsmanlIların eline geçmiş oldu (26 Ekim 1461).
Osmanlı sarayında yetişen ama ülkesine döndükten sonra Osmanlılara vergi vermeyen İskender Bey’in, Balaban Bey ile Arnavut Yakup Bey’i yenmesi üzerine Fatih Arnavutluk seferine çıkmaya karar verdi (1465). Arnavutluk’a girdikten sonra bölgeyi daha da iyi denetlemek için Elbasan Kalesi’ni yaptırdı. Fatih’in çekilmesinden sonra papa ve Napoli Krallığından yardım alarak Elbasan’ı kuşatan İskender Bey üzerine ikinci bir sefere çıkıldı (1467). Bir yıl sonra, İskender Bey ölünce, Arnavutluk sorununun kolay çözümlenir bir duruma gelmesine karşm başta İşkodra olmak üzere, önemli kaleler 1479’a kadar kendilerini korudular. Bu tarihte Fatih’e teslim olan İşkodra, önemli bir üs haline getirildi. Balkanlar’daki krallıkları tamamen ortadan kaldırmayı planlayan Fatih, tıpkı İskender Bey gibi Osmanlı saraymda yetişen ve ilk zamanlar dostça bir siyaset izleyen Vlad III Çepeş’in daha sonraları düşmanca hareketlere başlaması ve hatta Osmanlı kuvvetlerine karşı ani tuzaklar kurarak askerleri tutsak ettikten sonra kazığa oturtması ve Macarlarla, Osmanlılar aleyhinde gizli anlaşmalar yapması üzerine artık Kazıklı Voyvoda adım alan Vlad III üstüne sefer düzenlemeye karar verdi. Kazıklı Voyvada’nın direnmesine karşın sefer başarılı geçti; Kazıklı Voyvoda Macaristan’a kaçmak zorunda kaldı ve bölgede yeniden barış sağlandı (1462).
Tıpkı öteki Balkan prenslikleri gibi, Boğdan da Osmanlılara vergi vermek koşuluyla yan bağımlı durumunu 1455’ten beri koruyordu. Ancak daha sonraları iş başına geçenStefan Cel Mare, İşkodra’mn fethiyle görevlendirilen Hadım Süleyman Paşa’mn kuvvetlerine karşı harekete geçerek bozguna uğratmıştı. Durumu haber alan Fatih, kuvvetli bir ordunun başmda sefere çıkınca, Stefan Cel Mare, papadan ve Avrupa krallarından yârdım istedi. Osmanlı ordusunun Fatih yönetiminde sınırı geçtiğini haber alan Boğdan prensi, Osmanlılara karşı çıkmayarak savunma önlemleri aldı. Ancak Fatih’in komutasmdaki Türk kuvvetleri prensin kuvvetlerini dağıttıkları gibi, kendisini esir aldılar ve Boğdan, Osmanlılara bağh bir sancak durumuna getirildi.
Bosna kralı Stefan Tomaseviç de vergisini vermediği için aynı biçimde Osmanlı ordusu tarafından cezalandırılarak, toprakları iki kez yapılan sefer sonrası Osmanlılara katıldı. Fatih gerek Bosna, gerekse Boğdan işlerini çözümledikten sonra Stefan Kosaroviç yönetimindeki Hersek üstüne yürüdü, kralın dayanamayarak Osmanlı egemenliğini kabul etmesi üzerine Hersek de alındı.
Fatih’in Balkanlar’da sürdürdüğü bu başarılı seferler sırasında, Anadolu’ da Osmanlılara bağlanmayan Karamanoğulları üstüne de sefer düzenlendi. Buraya gönderilen Mahmut Paşa’ dan sonra, Rum Mehmet ve Gedik Ahmet Paşalar Karaman ülkesini tamamen Osmanlı topraklarına katmayı başardılar ve böylece Anadolu’da Fatih’e bağh olmayan beylik kalmadı (1471). Bu başarılardan sonra Fatih, doğuya dönük bir fetih siyaseti izlemeye koyuldu. Doğuda Karakoyunlularm yerine kurulmuş olan Uzun Haşan Bey yönetimindeki Akkoyunlular, zaman zaman Fatih’in fetih siyasetine ters düşen bir siyaset gütmeyi, bu arada gerek Anadolu beylikleri, gerekse Hıristiyan krallıklarıyla ittifak kurmayı sürdürmekteydiler. Tutumu ve kazandığı bazı başarıları Fatih tarafından izlenen ve huzursuzluğu giderek artan Uzun Haşan Bey sonunda kendisini en büyük Asya sultam sayarak 1472’de Osmanlı topraklarına kuvvet gönderip, Tokat’ı yağmaladı ve Karamanoğullarımn topraklarım ele geçirdi. Onun bu tutumuna karşın Fatih, 10 Mart 1473’te hazırladığı orduyla Üsküdar’dan yola çıktı. Cem Sultan ile Bayezit’in de kuvvetleriyle katıldığı Osmanlı ordusu, Tercan’da Uzun Haşan Bey’in kuvvetlerinin yaklaşması üzerine, özellikle Has Murat Paşa’ nın kuvvetlerinin harekete geçmesiyle öncü savaşım başlattıysa da, paşa şehit düştü ve askerleri yenilgiye uğratıldı. Bu durum üzerine hareket emrini veren Fatih, Uzun Haşan ile savaşı Otlukbeli (başkent) denen yerde yapmayı kabul etti. Osmanlı tarihlerine “şehzadeler savaşı” olarak da geçen bu savaşta, Osmanlı ordusunun merkezinde Fatih, sağ kolunda şehzade Bayezit, sol kolundaysa şehzade Mustafa’nın yönetiminde kuvvetler bulunmaktaydı. Buna karşın Uzun Haşan Bey’in merkezdeki kuvvetleri yönettiği Akkoyunlu ordusunun sağ kolunda oğlu Zeynel Bey, sol kolunda ikinci oğlu Uğurlu Mehmet Bey yer almışlardı. 11 Ağustos 1473’te başlayan savaşta Akkoyunlularm merkezine saldıran Fatih, kısa zamanda Uzun Haşan Bey’in kuvvetlerini dağıtmayı başardı; böylece Fatih kendisinden başka güçlü bir sultan bulunmadığını, bu savaşı kazanarak bir kez daha kanıtlamış oluyordu.
Fatih’in Akkoyunlu, Karaman, Arnavutluk, Bosna, Hersek, Boğdan, Mora ve adalardaki başarılan yanında Çandaroğulları ile Trabzon Rum İmparatorluğuma karşı elde ettiği başarılar özellikle Batı tarafından kuşkuyla izleniyordu; ayrıca yeni yeni ittifaklar da ortaya çıkmıştı. Fatih’in kurmuş olduğu gizli haberalma örgütleri durumu günü gününe kendisine haber vererek onun hazırlıklı olmasına yardım ediyorlardı. Başta Papalık olmak üzere Venedikliler, Rodos şövalyeleri ve Macaristan, birbirleriyle yardımlaşmaya dayalı ittifaklar yapmışlardı. Bosna seferi sırasında Macar ilerleyişi durdurulmakla birlikte, Venediklilerin deniz kuvvetleri Taşoz, İmroz ve Semendirek adalarım alarak Atina’yı işgal ettiler, ancak az sonra Türk ilerleyişi karşısında geri çekildiler.
Bununla birlikte,Fatih, 1475’te Venediklilerle anlaşma yapmayı devletin çıkarma daha uygun buldu. Buna göre, iki taraf da birbirlerine saldırmayacaklardı. Ancak verilen üç yıllık süre tamamlanmadan Venedikliler Anadolu kıyılarına karşı saldırıya geçtiler. Bunun üzerine, Fatih Osmanlı donanmasını da harekete geçirerek Kroya’ yı aldı (1478). Fatih’in bu başarısından sonra İstanbul’a gelen Venedik elçisi, Venedik Cumhuriyeti’nin barış isteğinde bulunduğunu bildirdi, fethedilen yerler Osmanlılarda kalmak üzere 16 yıllık bir anlaşma imzalandı (1479). Venediklilerin savaşı başlatmalarının asıl nedeni Kırım Hanlığı’ nın Osmanlılara bağlanmasıdır. Müslüman tacirlerin yardım istemesi üzerine Gedik Ahmet Paşa komutasında gönderilen bir Osmanlı donanması Kırım’ı alarak Osmanlı topraklarına katmıştı. Venediklilerle yapılan anlaşma sonrası boş kalan Osmanlı donanması, gene Gedik Ahmet Paşa komutasında İtalya seferi için görevlendirildi. Bunda, Roma’mn fethedilmesi için bir hazırlık planı da sezmek olasıdır. Nitekim Fatih, yaşamının sonuna dek bu planının gerçekleşmesi için çalışacaktır (25 Temmuz 1480’de Otranto’yu kuşatan Gedik Ahmet Paşa,
11 Ağustos 1480’de bu liman kentini fethederek kuzeyde İtalya’ya sarkmak için Fatih’in emirlerini beklemeye başladı. Ancak Fatih’in Mayıs 1481’de ölümü üzerine yerine geçen Bayezit II tarafından geri çağrıldı. Gedik Ahmet Paşa’nm kardeş kavgalarından sonra öldürülmesi üzerine, Fatih’in başlatmış olduğu bu büyük fetih tasarısı sona erdi).
Fatih. Karadeniz’den sonra Akdeniz’i de bir Türk gölü haline getirmeyi planladığı için Gedik Ahmet Paşa’yı İtalya’ya gönderirken, Mesih Paşa komutasındaki 100 parçalık bir donanmayı da Rodos’un fethedilmesi için görevlendirmişti (1479). Üç ay kadar süren Rodos kuşatması Mesih Paşa’nın kuşatmayı kaldırarak geri dönmesiyle sonuçlanınca paşa bu görevden almdı.
Fatih’in fetih tasarısı içinde olmakla birlikte uygulama alanına koyamadığı bir başka iş de Hicaz su yolları sorunundan kaynaklanan Mısır (Memluk) sorunudur. Bu sorunun zaman zaman ortaya çıkmasında hiç kuşkusuz Maraş ve Elbistan taraflarında egemenlik süren Dulkadir beyliğinin büyük payı vardır. Çünkü bu beylik, çıkarları gereği, bir yandan OsmanlIlara yakın görünmeye çalışırken, öte yandan da Mısır’a yakm bir siyaset izlemekteydi. Bunu bilen Fatih, Mısır ve Dulkadir sorununu birlikte düşünmüş olmasma karşm karısının Dulkadir Beyi’nin kızı olması nedeniyle kendisine yandaş Dulkadir beylerini işbaşına getirerek istediklerini gerçekleştirme olanağı elde etmiştir. Nitekim Mısır’a yandaş olan Şahbudak Bey’e karşı Fatih’in Alaüddevle Bozkurt’u tutması bunun en açık bir kanıtıdır. Savaş meydanlarında yıpranan ama başarıdan başarıya koştuğu için rahatsızlığını bile düşünecek zamanı olmayan Fatih kimi kaynaklara göre Mısır, kimilerine göreyse (oğlu Cem’i Suriye sınırına göndermesine karşın) İtalya seferinin hazırlıklarım titizlikle sürdürdü ve her zaman olduğu gibi yalnız kendisinin bildiği sefere çıkmak üzere 1481’in baharında Kapıkulu askerleriyle birlikte Üsküdar’a geçti. Uzun zamandan beri belirtileri görülen damla (gut) hastalığının yeniden etkisini göstermesi üzerine Üsküdar’ daki karargâhta dinlenen Fatih, biraz düzelince orduya hareket emrini verdi. Üsküdar’dan kalkan ordu yoluna devam ederken, Fatih de araba içinde orduyu izliyordu. Gebze yakınlarında Tekfurçayırı’na (Hünkârçayırı) indiği sırada rahatsızlığı artan Fatih birden fenalaştı ve burada 3 Mayıs 1481’de öldü.
Fatih Döneminde ve Sanat Yaşamı
Güçlü bir asker olmanın yam sıra felsefeye, güzel sanatlara, tarihe, edebiyata, matematik ve gökbilime de önem veren Fatih, döneminin tanınmış bilginlerini sarayına çağırarak aralarındaki tartışmalara katıldı, sanatçıları destekleyerek onların çeşitli yapıtlar oluşturmalarım sağladı. Sarayına davet ettiği yerli ve yabancı birçok sanatçının portresini yapmasma izin verecek kadar, döneminin İslam düşüncesine göre ileri düzeyde ve geniş görüşlü bir düşünce adamıydı: Venedik sarayının tanınmış ressamı Gentile Bellini İstanbul’a geldi ve Fatih’in resmini yaptı. Çok yönlü ve olağanüstü kişilikte olan Fatih, Avni mahlasıyla şiirler de yazdı. Uyrukları üstünde hoşgörüye dayalı, eşitlik yanlısı bir adalet düzeni kurarak bu doğrultuda kanunnameler hazırlattı. Ayrıca, İstanbul’da çok sayıda saray, cami, medrese ve imaret yaptırdı. Bunlardan en önemlisi de Topkapı Sarayı oldu.
Son Yorumlar