Cebrail Meleği Nedir? Görevleri Nelerdir? Cebrail veya Cibril. Kurân’da zikredilen meleklerden biri. Allah ile peygamberleri arasında elçilik yapar, Allah’ın emir ve vahiylerini tebliğ eder. Müslümanlıkta, görevleri dolayısıyla kutsal sayılır.
Kendisi, herkes gibi, bir beşer, okuyup yazması olmayan, kitabı ve imanı bilmeyen bir ümmi olduğu halde, şahsiyetine mucizevi bir fevkaladelik veren vahiylerin bu melek vasıtası ile geldiğine inanan peygamber, Mekke yanındaki Hira Dağı mağarasında yalnız başına tefekkür ve ibadetle meşgul iken, ilk defa olarak, ondan: Oku emirlerini telakki etmiş ve şu ilk vahyi almış idi. Oku, rabbinin adı ile; O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku, o keremine son olmayan rabbindir. Kalem ile öğreten odur.
İnsana bilmediğini bildiren odur. Rivayete göre, bu vakadan sonra vahiy kesildi; fakat peygamber onu derin bir iştiyakla bekliyordu. Peygamber bir gün yine Hiradaki itikafından dönüşünde, yukarıdan bir ses duydu; başını kaldırarak bakınca, evvelce Hira’da karşılaştığı meleği yer ile gök arasında, ufukta ve kürsü üzerinde buldu; korktu. Evine dönünce, örtünerek, yatmıştı. Bu esnada LXXIV. sûre indi. Rivayete göre, melek asıl yaratıldığı suret ile idi. Peygamber onu böyle iki defa görmüştür. Bu melek çok defa bir insan suretinde gelirdi.
Mekke devrinin 5. senelerine doğru indiği ve peygamberin ilk defa olarak Kabe’nin hareminde ve müşriklerin önünde okuyup, ilan ettiği kuvvetle rivayet edilen LIII. surenin başında 4-11. ayetlerinde bu görünüşün tasvir edildiğine hükmolunabilir:
… Onun sözü, ancak kendisine verilen vahiydir. Ona kuvvetleri şedid ve kudret sahibi olan öğretti. O da hemen kemale erdi ve on en yüksek ufukta idi. sonra o yanaştı ve sarktı. Araları iki yay boyu veya daha az kaldı. O da Allah’ın vahyettiğini, kuluna vahyetti. Kalbi (Peygamberin), gözünün gördüğünü tekzip etmedi. Şimdi siz onun gördüğünü münakaşa mı ediyorsunuz? Muhakkak onu, bir kere daha inişinde, Sidrat ülmüntaha yanında görmüş idi… Burada kuvvetleri şedid, kudret sahibi ve kemale eriştiricilik vasıfları ile bildirilen zatin vahiy meleği olduğu anlaşılıyor. Mekke devrinin başlarında inen LXXX1, 19-22, âyetlerde: Kurân’ın kuvvetli ve arş sahibinin önünde mekanetli, aynı zamanda muta ve emin olan resul-i kerimin sözüdür deniliyor. Bu devrenin ortalarına doğru inen XXXI, 193. âyetinde, Rabb ül-alamin’in vahyini peygambe rin kalbine indiren bu meleğin ruh ül-emin olduğu bildiriliyor.
Mekke devresinin son surelerinden biri sayılan XVI. (102)’da bu meleğe ayrıca ruh ülkuds sıfatı da veriliyor. Kuran’da Arapça’nın nefis, hayat ve hareket menşelerini ifade eden ruh kelimesi, bazen saygı manası tazmin edilmek üzere de kullanılır. Bu itibarla Kurân’a ve meleklerin ileri gelenlerine de ruh denilmiştir. Manevi temizlik manasına gelen kuds kelimesine izale edilerek, istimali de muhataba bir saygı telkini içindir Hazreti Peygambere Allah’ın vahyini getiren meleğe ruh ülkuds sıfatının verilmesi de bu istimale göre olacaktır. II, 87. ayetinde İsa’nın kendisi ile teyit olunduğu bidirilen ruh ül-kuds’ten de bu melek kasdolunduğu anlaşılıyor.
Son Yorumlar