Gazneliler Kuluşu Sulatanları Yönetim ve Uygarlık, X. – XII. yy’lar arasında Batı Asya’da hüküm süren Türk İslâm devleti.
GAZNE DEVLETİNİN KURULUŞU: ALP TİGİN DÖNEMİ
Samanoğulları devleti ordusunda bir Türk komutanı ve Horasan genel valisi olarak görev yapan Alp Tigin (Alp Tekin de denir), Samanoğulları hükümdarı Mansur ile arası açılınca genel valiliği bırakıp Belh kentine çekildi. Mansur’un gönderdiği güçlü birliği burada bozguna uğrattıktan sonra Gazne kentini kuşattı ve emîr Lavik’i yenerek Gazne’de bağımsızlığını ilan etti ve Gazne devletini kurdu (963).
Alp Tigin kısa bir süre sonra ölünce yerine oğlu Ebu İshak İbrahim geçti; Alp Tigin’in hem ordu komutanları, hem de manevi oğullan olan Bilge Tigin, Piri Tigin ye Sebük Tigin, iktidarın Ebu İshak İbrahim’e geçmesinden hoşlanmadılar. Bilge Tigin Gazne’de, Sebük Tigin Fervan’da İbra-him’e karşı çıktılar. Bu kez, yalnız kalan Piri Tigin, önce Gazne’ye saldırarak Bilge Tigin’in egemenliğine son verdi; sonra, Lavik’le ve Hindu Şahîlerle birleşip Sebük Tigin’e başkaldırdı. Kısa bir süre için iktidarı yitiren Sebük Tigin, hemen toparlanıp Pirî’yi ve müttefiklerini yenilgiye uğrattı ve böylecfe Gazne devletinin tümünü egemenliği altına almış oldu.
SEBÜK TİGİN DÖNEMİ
Gazne emîri olan Sebük Tigin, akıllı ve örgütçü bir adamdı. Alp Tigin’e köle olarak satılmış, onun tarafından çok iyi yetiştirilerek önemli devlet hizmetlerinde bulunmuştu. İktidara geçince, Batı’da sınırlarını sağlamlaştırmak için Kusdar ve Büst kentlerini yönetimi altına aldı, Hindu hükümdarı Caypal’la Gazne’nin güneyinde Kuram ırmağı yöresinde savaşarak onu yenilgiye uğrattı (979). Bu savaş sonunda, Kâbil, Samgan ve Celalabad, Gaznelilerin egemenliğine geçti. Bu arada Halaç Türkleri ve Afganlar da Gaznelilerin egemenliğini benimsediler. Ardından Bamyan, Toharis- tan ve Gur bölgeleri de Gazne devletinin topraklarına katıldı.
O tarihlerde gücünü iyice yitirmiş olan Samanoğlu hükümdarı Nuh, Horasan valisi Ebu Ali Muhammed Simcuroğlu’na karşı Sebük Tigin’den yardım istedi. Samanoğlu orduları Gaznelilerin yardımıyla Horasan’a gidip Horasan valisini yenilgiye uğrattılar. Bunun üzerine Samanoğlu hükümdarı Nuh, Sebük Tigin ile oğlu Mahmud’a çeşitli unvanlar verip, Mahmud’u Horasan valisi ve başkomutan yaptı.
Sebük Tigin 997’de ölünce, komutanları, vasiyetini yerine getirerek tahta, üç oğlundan (Mahmud, Yusuf, İsmail) en küçüğünü, yani İsmail’i geçirdiler. Ama Mahmud, kardeşi İsmail’e, tahtı kendisine bırakmasını bildirdi. İsmail bu isteğe uymayınca, Mahmud, Gazne üstüne yürüyüp kenti ele geçirdi, bir süre sonra da Samanoğullarıyla olan bütün bağlarını koparıp tam bağımsızlığını ilan etti (999).
GAZNELİ MAHMUD DÖNEMİ
Gazneli Mahmud, devletin başına geçer geçmez,yıkılmaya yüz tutmuş Samanoğulları devletinin topraklarına egemen oldu; Bağdat Abbasi halifesi El-Kadir Billâh’a biat ederek (egemenliğini tanıyarak) ondan bir hilat aldı ve halife, Mahmud’un ele geçirdiği yerlerin hükümdarlığını tanıdığını bildirdi.
Ayrıca çeşitli unvanlar da alan Mahmud’un iktidarının İslâm halifesi tarafından tanınması, gücünü tartışmasız duruma getirdi. Bundan yararlanan Mahmud, devletini büyütmek ve sınırlarını genişletmek amacıyla bir yandan askeri ve siyasi etkinliklerini sürdürürken, bir yandan da şiiliğe karşı Sünniliği tutarak İslâmın kurtarıcılığını üstlendi. Böylece, İran cephesinde sünnilerden büyük destek sağlarken, Hindistan’da da başarılar kazandı. Özellikle Somnath ve Mathura tapınaklarını yağmalatarak halk arasında ününü bir efsane kahramanı haline getirdi. 1000 yılında Peşaver’e giderek, Hindistan’ın kuzeybatısına ulaştı. Ardından 42000 kişilik bir orduya ve 300 fillik bir güce sahip olan Hindu ordusunu yenilgiye uğratarak Pencap’ı ele geçirdi. Daha sonra da Ganj vadisine ve Gucerat’a egemen oldu.
Gazneliler artık dönemin en güçlü devletini gerçekleştirmişlerdi. Bunda, az sayıdaki Halaç Türkü’nün de büyük etkisi vardı ama, bu etki imparatorluğun gücünü sürdürmek için kuşkusuz yeterli değildi. Bu nedenle, imparatorluğunu oluşturan çeşitli kavimler arasında kültür yoluyla da bağlantılar sağlama siyasetini güden Mahmud, İran kültürünü destekledi. Yeni farsçanın doğuşuna katkıda bulunup bazı edebiyatçıları ve sanatçıları destekledi.
MESUD DÖNEMİ
Mahmud’un ikiz oğullarından Muhammed Cüzcan’da, Mesud İsfahan’ da valilik yapıyordu. Mahmud 1030 yılında ölünce, oğlu Muhammed’in Gazne’deki yandaşları onu hemen başkente çağırıp emîr ilan ettiler. Ama ordunun Mesud’u tutması nedeniyle Muhammed’in emirliği kabul edilmedi ve Mesud Gazne’ye yürüdü. Muhammed’in birlikleri onu durduramadı ve Mesud Herat’a ayak basınca,yetkili bir Gazne heyeti tarafından hükümdarlığı ilan edildi. Gözleri kör edilen Muhammed bir kalede tutuklandı. Babasının güttüğü siyaseti iyi bilen ve bütün gücünü bu siyaseti sürdürme yolunda harcayan Mesud, Maveraünnehir’de Selçuklu baskısının artması nedeniyle daha çok Hindistan’la ilgilendi. 1040 yılında Dandanakan’da Selçuklular karşısında ağır bir yenilgiye uğrayınca Gazne’ye dönüp, ailesini ve hâzinesini toplayarak Lahora doğru çekildi. Oğullarından Mecdud daha önceden Lahora gönderildi; Mevdud ise Belh savunmasıyla görevlendirildi.
Mergale geçidine girdiği zaman kendisine karşı olanların eyleme geçmesi sonucu tutuklanan Mesud, bir süre sonra yeğeni Ahmed tarafından Girî hapishanesinde öldürüldü (1041).
MESUD’DAN SONRAKİ DÖNEM
Daha önce Belh savunmasıyla görevlendirilmiş olan Mevdud, babası ölünce Gazne’ye yürüdü. O sırada amcası Muhammed, ikinci kez hükümdar ilan edilmişti ama Mevdud, Negrehar’da amcasının kuvvetlerini yenilgiye uğratıp, babasının katillerini öldürdü; Celalabad yakınlarında Fethabad kentini kurdurup, 1041- 1049 yılları arasında saltanat sürdü. İkiz kardeşi Mecdud’un başkaldırmasını fırsat bilen Hindular (Delhi racası) doğuda Lahor kapılarına dayandı. Batıdaysa Selçuklular bazı kentleri yağmalayıp Gazne üstüne yürüdüler. Mevdud’un orduları Büst yöresinde Selçukluları bozguna uğ- rattıysa da istilayı ancak bir süre için durdurabildi.
Mevdud, 1049 yılında ölünce, yerine küçük bir çocuk olan oğlu Mesud II geçirildi ama, kısa süre sonra Mesud II de tahttan indirildi. 1049-1052 yılları arasında Gazneli iktidarı sürekli el değiştirdi. Sonunda, Nuş Tigin’in desteğiyle hükümdar ilan edilen (1052) Ferruhzad’ın saltanatı sıra-sında Selçuklu tehlikesi durduruldu, ülkede düzen sağlandı. Ferruhzad 1059’da ölünce, yerine geçen kardeşi İbrahim, hemen Selçuklularla bir anlaşma yaptı ve oğluna Melikşah’m kızını aldı.
Hindistan’a yapılan akınlarla Ganj ırmağına kadar inen bölgeyi ele geçiren İbrahim’e “sultan” unvanı verildi. İbrahim döneminden sonra tahta çıkan hükümdarlar zamanında ülke iç karışıklıklarla sar-sıldı. O sıralarda bir başka Türk devleti kurulup gelişmekteydi: Büyük Selçuklu Devleti. Nitekim Gazneliler sonunda, Selçukluların egemenliğini tanımak zorunda kaldılar ve 1187 yılına kadar Selçuklulara bağlı küçük bir devlet olarak yaşadıktan sonra, bu tarihte Gurlular tarafından ortadan kaldırıldılar.
GAZNELİLERDE YÖNETİM VE UYGARLIK
Ortaçağ’ın bu önemli Türk-İslâm devletinde yönetim dört ayrı divan tarafından yürütülüyordu: 1. Divanı Vezaret; 2. Divanı Arz; 3. Divanı Riyaset ya da İnşa; 4. Divanı İşraf.
1. divan, maliye ve genel yönetim işlerini, 2. divan askerlik ve ordu işlerini, 3. divan yazışmaları, 4. divansa haber alma ve güvenlik işlerini yürütürdü.
Ordunun büyük çoğunluğunu Türkler oluşturuyordu; bu arada birçök İslâm ülkesinden de asker alınmıştı (Gazneli Mahmud’un ordusunun yüz bini geçtiği biliniyordu). Ülkenin resmi dili arapçaydı ama özellikle Mahmud döneminde kültür dili farsça oldu. Ülkede türkçeye ve Türk kültürüne de önem veriliyordu: Ünlü
Türk dil bilgini Fahreddin Mübarek- şah bu dönemde yetişti.
Gaznelilere ait anıtsal mimarlık yapıları arasında en önemlisi, Güney Afganistan’da, Büst kentindeki Leşgeri Bazar Sarayı’dır. Gazne’deki ve Sengbest’teki türbeler de mimarlık açısından ilgi çekicidir. Ayrıca son kazılar önemli bazı cami kalıntılarını ortaya çıkarmıştır. Tuğlalar, pişmiş topraktan kabartmalar, renkli çini levhalar, özellikle kûfi yazı örnekleri, Gazneli sanatının kendinden sonraki dönemlerde Hindistan ve Selçuklu sanatını etkilediğini gösterir.
Son Yorumlar