Devletin Kökeni ile İlgili Görüşler Nelerdir? Devletin kökenini açıklamak, bir bakıma, devletin tanımlanması, amaç, görev ve sorumluluğunun belirlenmesi ile yakından ilgilidir. Tarih boyunca devletin kökeni konusunda, çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Örneğin, bunlar içinde en eski olanı, devletin ailenin çoğalmasından meydana geldiği görüşüdür. Bir diğeri, devleti tamamen güce dayandırır. Buna göre, güçlülerin zayıfları egemenlikleri altına almaları ile devlet oluşmuştur.
Bir diğer görüş, devleti bir «olgu» olarak görür. Kimine göre bu biyolojik, kimine göre toplumsal, ya da doğal bir olgudur. Bir başkası, devletin kökenini toplumsal sözleşmeye dayandırır.
Marksist görüş ise, devletin kökenini toplumun yapısında arar. Buna göre devlet, ekonomik çıkarları çatışma halinde bulunan toplumlarda, üretim araçlarını elinde bulunduran güçlü sınıfın, diğerlerini sömürme aracıdır. Sınıflı toplumların ortadan kalkması ile devlete de gerek kalmayacaktır.
Devletin kökenini açıklayan kuramlar, başlıca iki kümede toplanabilir. Bunlardan biri, devleti bir olgu olarak görenler, diğeri ise, devleti insan iradesinin bir ürünü sayanlardır.
Olgu kuramları
Devleti bir olgu olarak gören kuramlar arasında, devleti «biyolojik», «toplumsal» ve «doğal» olgu olarak gören kuramlar yer alır. Biyolojik kurama göre, nasıl insan biyolojik bir olgu ise, devlet de öyledir, devletin de organları, işlevi ve yaşamı vardır. Toplumsal kuram ise, ilkel toplumdan devlete ulaşmayı, toplumsal gelişmelerle açıklar. Doğa olgusu yandaşları, devleti insan iradesinin dışında, bir doğa olgusu olarak görürler. Bu görüş yandaşlarından bazıları, devletin ilkel toplumlarda bir grup insanın, diğerlerine egemen olması sonucu ortaya çıktığını ileri sürerler. Buna göre devlet, kümeler arasındaki çatışmalardan doğmuştur. Kimilerine göre, bu siyasal bir farklılaşmadır; devlet, yönetenler ve yönetilenler farklılaşmasının bir sonucudur. Devlet, doğal bir olgudur.
İrade kuramları
Devleti insan iradesinin bir ürünü olarak gören kuramlar arasında, «kuvvet», «aile», «toplumsal anlaşma» gibi çeşitli kuramlar yer alır. Bunlar arasında ilginç olanı, toplumsal anlaşma kuramıdır. Bu kuramın çeşitli açıklamaları yapılmıştır. İnsan, insanın kurdudur diyen Hobbes’a göre, birbirleri ile savaş durumunda olan insanlar, bu felaketten kurtulmanın yolunu, güvenlik ve barış içinde yaşamanın aracı olarak devleti oluşturmakta bulmuşlardır. Hobbes’a göre, devleti meydana getiren toplumsal anlaşmadır. Bu anlaşma, insanlar arasındaki karmaşayı önlemiş ve devlet kurulmuştur.
Locke ise, toplumsal anlaşmayı açıklarken insanın doğuştan özgür olduğunu, insanların özgürlüklerinden fedakarlık etmeleri, ancak devlet toplumunun getireceği yükümlülüklere katlanmaları ile olacağını söyler. Bunun amacı da, herkese iyilik, güven ve barış sağlanmasıdır. Toplumsal anlaşma ile herkes, toplumun diğer bireylerine karşı, çoğunluğun karma uymayı kabul etmiştir. Kısaca belirtmek gerekirse, siyasal toplumun oluşmasına, toplumu oluşturan özgür insanlar razı olmuşlardır. Siyasal toplumu insan iradesi oluşturmuştur.
Toplumsal anlaşmayı, Rousseau ise, aşağıdaki gibi açıklar. İnsanlar toplum halinde yaşamaya karar verdiklerinde, hakları ile birlikte topluma girmiş olurlar. Her ortak, bütün haklarıyla birlikte, kendisini topluluğa devreder. İnsan topluluğa girerken, haklarından vazgeçmiştir; hakları ile birlikte toplumun üyesi olmuştur. «Herkes kendini, herkese vermekle, hiç kimseye vermemektedir». Bu nedenledir ki, egemenlik toplulukta, başka bir deyişle halktadır. İşte, insanın hakları ile birlikte topluma girmesine, toplumsal sözleşme denir. Bu üstükapalı (zımni) bir sözleşmedir.
Gerek olgu, gerek irade kuramları, tarihi gelişim içerisinde çeşitli amaçlar için kullanılmıştır. Örneğin, devleti bir doğa olgusu olarak gösteren kuram, totaliter devlete olanak hazırlamış ve mutlak monarşiyi yasal gösterme amacı için kullanılmıştır. Buna karşılık, devleti insan iradesinin ürünü sayan kuramlar ise, insanı üstün bir değer olarak kabul etmiş ve özgürlüklerin gelişmesine yardımcı olmuşlardır.
Görülüyor ki, bu görüşlerden birine, ya da diğerine üstünlük verilmesi, devletin çeşitli amaçlar için kullanılmasına olanak sağlamıştır.
Son Yorumlar