Meksika, Kuzey Amerika’nın güney kesiminde ülke.
Otuz bir eyaletten (her birinin bir valisi ve seçimle iş başına gelen bir meclisi vardır) ve bir federal idare bölgesinden (Mexico) kurulu federal bir cumhuriyet olan Meksika, kuzeyde A.B.D., kuzeybatıda Kaliforniya körfezi, güneyde Büyük Okyanus, doğuda Meksika körfezi, güneydoğuda Guatemala ve Belize ile çevrilidir.
Coğrafya
Meksika her biri başlıbaşma bir coğrafi birim oluşturan sayısız küçük bölgeye ayrılır. Bununla birlikte, söz konusu coğrafi birimler üç büyük bütün halinde öbeklendiri- lebilir: Kuzeyde çöl ya da bozkır bölgesi; orta yaylanın yüksek toprakları; güneyde tropikal iklimli, yağışlı Meksika.
KUZEYİN KURAK TOPRAKLARI. Meksika yüzölçümünün % 60’ını kaplayan, ama üstünde nüfusun ancak % 25’inin yaşadığı bu bölgeler, A.B.D’nin komşuluğundan yararlanarak canlanmaktadır.
Orta yayladan Aguascalientes’in ve San Luis Potosi’nin kuzeyine uçsuz bucaksız, yarı-çöl toprakları uzanır. Güneyden kuzeye doğru ilerlendikçe yağışlar azalır, ama yüksekliğe bağlı olarak, özellikle Chihuahua dağlarının ön yamacında artar.
Kuzeydoğuda da kuraklık azalır (Tamaulipas, Nuevo Leon ve Coa- huila’nın doğu kesimi). Bu bölge,’ dorukları 3 500 m’ye ulaşan Doğu Sierra Madre’nin (Doğu Madre dağları) kuzeyinin bir bölümünü içerir. Körfez ovalarında genellikle iklim daha yağışlıdır; ama A.B.D’nden gelen soğuk dalgalan da etkili olur.
ORTA YAYLA. Bu yaylanın yüksekliği sık sık değişir; gerçekten de doğudaki yüksek havzalar (Mexico, Puebla, Toluca, Queretaro, Doğu Bajio) 2 200 – 2 600 m arasında yer alırken, batidakiler (Batı Bajio, Ameca, İxtlan del Rio, Tepic) 1 000 – 1 500 m arasındadır. Bu yaylada, yanardağ kütlelerinden ya da alüvyon birikintilerinden oluşmuş verimli topraklarla, yakınlardaki yanardağlardan fışkırmış akıntıların oluşturduğu taşlı tarlalar yan yanadır. Başlıca yanardağlar Oriza- ba tepesi (5 700 m), Malinche (4 460 m), Cofre de Perote (4 110 m), Nevado de Colima (4 330 m), Tan- zitaro (3 845 m), Popocatepetl (5 452 m), İztaccihuatl (5 326 m) ve Nevado de Toluca’dır (4 558 m). Batı Sierra Madre (Batı Madre dağları) 200 km genişliği, 1 200 km uzunluğuyla büyük bir yüksek yayla sayılabilir. Buna karşılık, Doğu Sierra Madre, Matehuala’nın çölsü yüksek yaylalarını kıyı ovalarından ayıran bir dizi yüksek dağdan (Monterrey’in güneyinde 3 000 – 4 000 m arası) oluşur.
TROPİKAL MEKSİKA. Meksika’nın güneydoğusunda, birbirinden ayrı üç bütün ayırt edilir: Batıda Guerrero ve Oaxaca dağlık kütleleri; doğuda Chiapas dağları; Yucatan yarımadası. İlk bütün, havzaları ve yamaçları çoğu yerde aşınım yüzünden parçalanmış kurak bölgelerden oluşur. Koşulların tarıma elverişsiz olmasına karşın, kı- zılderili halkın önemli bölümü buralarda yaşar (Oaxaca dağlarında yaklaşık 400 000 kişi). Büyük San Cristobal havzasının çevresinde, 2 800 m’ye kadar yükselen Chiapas kütlesinin Büyük Okyanus cephesi daha kuraktır; doğu ve kuzey yamaçlarındaysa yağışlı tropikal iklim görülür. Bölge, kuzeyde, Ta- basco’nun zengin ovalarıyla Meksika körfezine doğru uzanır. Yucatan, ülkenin kalan bölümünden geniş bir orman şeridiyle ayrılan ki- reçtaşlı bir yarımadadır. Günümüzde, Meksika’nın öbür kesimleriyle fazla bağlantısı bulunmayan bu bölgenin 758 000 kişilik nüfusunun yarısı eski Mayaların dilini konuşur.
Tarih
Ülkeye İsa’dan yaklaşık on bir bin yıl önce Asya’dan göçebe kavimle- rin geldiği kanıtlanmıştır. Buraya yerleşmelerinin başlıca nedenlerinden biri de iklim koşullarının mısır üretimi için elverişli olmasıydı. Gerçekten de bu bitki, İ.Ö. 1500’den başlayarak Meksika’nın her yanında yetiştirilmiş, hattâ beş yüzyıl sonra kutsallaştırılıp tapınılmaya başlanmıştır. Meksika’da Asya kökenli bir dizi büyük uygarlığın (Tlatilco, Ölmekler, Totonaklar, Çiçimekalar, Hu- akstekler, Zapotekler, Mikstekler, vb.) izlerine raslanır; ama nasıl ortaya çıktıkları ve neden apansızın yok oldukları bilinmez. Burada gelişmiş uygarlıkların en çok tanınanları, ilk Ispanyol sömürgecileriyle karşı karşıya gelmiş olan Mayalar, Toltekler ve Azteklerdir.
İlk Maya uygarlığı İ.Ö. IV. ve III. yy’lar arasında Meksika’nın güneyinde, Palenque ve Bonampak bölgesinde doğdu. Mayalar daha sonra bu bölgeleri terk ederek Yuca- tan’da uygarlıklarını sürdürdüler; ama burada da Toltekler karşısında tutunamadılar.
Toltekler Mexico bölgesinde, 1000 yıllarında ortaya çıktılar. Başkentlerini Tula’da kurarak, Yucatan’a kadar olan toprakları ele geçirdiler. Toltekler Texcoco gölündeki bazı adaları, kuzey çöllerinden gelen bir kavime (Aztekler) bırakmak zorunda kaldılar. Aztekler 1325’te başkentleri Tenochtitlan’ı (Mexico) kurdular. Büyük rahip Tlacaelel’in etkisiyle, Aztek kralları günümüzdeki Meksika’nın tümünü egemenlikleri altına aldılar.
1519’da Heman Cortes 500 adamıyla Meksika’nın doğu kıyısına ayak bastığında (Vera Cruz’un bulunduğu yere), kral Montezuma onu, kehanetlerde bir gün geri döneceği söylenen Tola’nın efsanevi rahip-kralı Quetzalcoatl sandı. Cortes gerek bu efsane, gerek İspanyol silahlarının üstünlüğü, özellikle de Azteklerden bıkmış toplulukların (Aztekler her yıl kendilerine ağır işlerde kullanılmak ve tanrılara kurban edilmek için tutsaklar verilmesini istiyorlardı) kendi yanına geçmesi sayesine Mexico’yu ele geçirebildi (Ağustos 1521).
Yeni İspanya’ya (Meksika) yeni bir toprak köleliği durumu yaratan en- comienda’nın (yurtluk) getirilişine Chiapas piskoposu Bartolome de Las Casas (1474-1566) karşı çıkarak, Şarlken’in (Kari V), Leyes Nuevas (Yeni Yasalar) fermanını imzalamasını sağladı (Barselona, 1542); böylece Amerika kızılderililerini de tıpkı İspanyollar gibi İspanya tahtının uyruğu oldukları ilan edilmiş oldu. Çok geçmeden de iki ırk ve iki uygarlık hızla kaynaştı (bağımsızlık öncesinde ülkedeki İspanyol-kızılderili kırması melezlerin oranı % 29,4’tü). Ülke
XVI. yy’ın sonlarında ve XVII. yy’da, özellikle altın, gümüş ve dokumadan kaynaklanan bir iktisadi bolluğa erişti. Ama criollo’laı (İspanya’dan gelen göçmenler) yalnızca merkezden gönderilen görevlilerin eline bırakılmış olan sömürge hükümetinin dışında tutuldukları için durumlarından hoşnut değillerdi. Nitekim, İspanya’nın Na- polyon ordusu tarafından istila edilmesi üzerine, Dolores papazı Miguel Hidalgo’nun önderliğinde bir halk ayaklanması başgösterdi (16 Eylül 1810). Devrimcilerin 1811 ve 1815’te yenilgiye uğramalarına karşın, 24 Ağustos 1821’de ülke bağımsızlığını elde etti. 1846’da, A.B.D. ile Meksika arasında Texas yüzünden patlak veren savaşın sonunda, ) Meksika Texas’tan başka; Kaliforniya’yı, Arizo- na’yı, New Mexico’yu, yani Amerika kıtasındaki topraklarının yarısına yakınını A.B.D’ne vermek zorunda kaldı, dolayısıyla yeraltı zenginliklerini (altın, petrol, vb.) de yitirdi. Fransızların Meksika seferi sırasında, A.B.D’nin etkisini altedebilmek için, Avusturya imparatoru Maximilian’dan yardım istendi; ama, hükümdarın 1867’de ölümü üzerine bir sonuç elde edilemedi. Zaferi kazanan kızılderili kökenli Juares 1867’den 1872’ye kadar ülkeye egemen oldu. Porfirio Diaz rejimi sırasında (1876-1911) iktisadi alanda bir gelişme oldu: ama çok sayıda köylünün topraklarının ellerinden alınarak, A.B.D. tarım şirketlerine devredilmesi ve fiyatların yükselmesi, 1910 devrimi- ne yol açtı; hareketin lideri Francisco Madero 1911’de başkan seçil- diyse de, 1913 Şubatında general Huerta’nın karşı-devrim hareketi sonunda görevinden uzaklaştırılarak, öldürüldü. General Huerta’nın bozguna uğramasından sonra da Carranza ve Obregon önderliğindeki anayasacı yandaşları ile köylü ayaklanmasının önderleri Pancho Villa ve Zapata arasında bir iç savaş patlak verdi. Ayaklanma önderleri öldürüldüler; ama, hareket, sonunda bir dizi köklü reforma yol açtı. Bu reformlar 1934-1940 yılları arasında, Meksika Devrim Partisi önderi general Cardenas tarafından tamamlandı (örgüt 1948’de Devrimci Kuruluş Partisi [Partido Revolucionario İnstitucional] adını aldı). Söz konusu reformların arasında en önemlileri 17 milyon ha toprağın köylülere dağıtılması ve petrolün ulusallaştırılmasıydı (1938). Rejimin temelleri artık kesinlikle belirlenmişti: Cardenas’m altı yıl süren iktidarı sırasında iktisadi alanda bir bağımsızlık ve modernleştirme hareketi izlendiği gibi, dinsel alanda başgösteren bazı çatışmalar da bastırıldı. Ülke bu dönemden başlayarak, altı yılda bir değişen, Devrimci Kuruluş Parti- si’nden bir cumhurbaşkanı tarafından yönetilmeye başlandı. Çeşitli dönemlerde değişikliğe uğratılan 5 Şubat 1917 Anayasası’na göre, yürütme gücü altı yıllık bir süre için seçilen (aynı kişi ikinci kez seçilemez) ve aynı zamanda başbakan olan cumhurbaşkanının elinde, yasama gücüyse, seçimle iş başına gelen iki meclisten (Senato, Millet Meclisi) oluşan Kongre’nin elindeydi. Söz konusu anayasanın kurallarına uygun olarak Cardenas’ın altı yıllık iktidar döneminin bitiminde cumhurbaşkanlığına getirilen Avila Camacho, A.B.D’yle iyi ilişkiler kurdu ve İkinci Dünya savaşı yıllarından yararlanarak, sanayileşmeye ön planda yer verdi. Bu siyaseti sürdüren Miguel Aleman (1946-1952) özel kesime, yabancı sermayeye, tarıma yöneldi. Ancak, Aleman’m izlediği siyasetin yarattığı enflasyon, ödeme dengesindeki açık, vb. güçlükler Ruiz Cortines (1952-1958) tarafından çözülmeye çalışıldı. 1954’te pesonun devalüe edilmesi Meksika iktisadını belli bir süre için düzenlediyse de, toplumsal açıdan hoşnutsuzluğa yol açtı. Lopez Mateos (1958-1964), başgösteren grevleri bastırdı; işgal edilen topraklardan köylüleri çıkarttı; aynı zamanda da elektriği ulusallaştırıp, A.B.D’nin karşı koymasına karşın Küba’yla bağlantı kurdu. Yerine geçen Diaz Ordaz döneminde (1964-1970), özellikle 1968’de öğrenci ayaklanmaları baş- gösterdi; öğrencilerin bu hareketine ayrıca, işçilerin ve orta sınıftan kişilerin gösterileri eklendi. Ayaklanmaların bastırılması sırasında yüzlerce kişi öldü. Luis Echever- ria’nın (1970-1976) iktidara gelmesiyle ülke siyasetinde sola doğru bir yöneliş oldu. Echeverria, bir önceki cumhurbaşkanına bağlı kişileri görevinden uzaklaştırıp, daha köklü bir siyaset izleyerek, yeni bir toprak reformu başlattı; bakırı ulusallaştırdı;- Küba’yla iyi ilişkilere girdi; Çin’le diplomatik bağlantılar kurdu (1972). Ama Echeverria’nm cumhurbaşkanlığı dönemi, iktisadi açıdan kötü bir biçimde son buldu: Peso % 30 oranında devalüe edildi. Jose Lopez Portillo (1976- 1982), iş çevrelerinin güven duymalarını sağlayıp, A.B.D. ile ilişkileri yeniden düzenledi ve enflasyonu durdurmak için önlemler aldı. Bu önlemler, satmalma gücünü azalttıysa da, dış ticaret açığını da önemli ölçüde kapattı. 1977’de Devrimci Kuruluş Partisi’nin sol kanadına bağlı bakanların görevden uzaklaştırılmasıyla, siyasal rejimde sağa doğru yeni bir dönüş başladı. 1977 Anayasa reformuyla siyasal alanda bir değişiklik oldu ve Temmuz 1979’da yapılan seçimlerden sonra üç siyasal parti (Komünist Partisi, Sosyalist İşçi Partisi, Meksika Demokrat Partisi) yasal olarak tanındı; Millet Mecli- si’ndeki milletvekili dağılımında da değişiklik oldu (100 milletvekilliği azınlık partilerinin eline geçti). Bu arada yeni petrol yataklarının bulunması Meksika’nın petrole sahip en önemli ülkeler arasında yer almasını sağladı. Ama, Lopez Portillo’nun cumhurbaşkanlığı döneminin son aylarında iktisadi durumda apansız gerilemeler görüldü: Petrol gelirleri azaldı; sermaye yabancı ülkelere gitmeye başladı; enflasyon başgösterdi; borçlanma giderek arttı. Eylül 1982’de hükümet bankaları ulusallaştırdı’. Aralık 1982’de cumhurbaşkanlığına gelen Miguel de la Madrid, daha önce alınmış önlemleri kısmen hafiflet- tiyse de, toplumsal gerilimi artıran katı bir iktisât siyaseti izledi. Meksika dış siyasette de, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’ne üye olmayı kabul etmemesiyle, Nikaragua’da sandinist rejiçıi ve Salvador’daki Devrimci Demokratik Cep- he’yi desteklemesiyle dikkati çekti. 1988 Temmuzunda yapılan başkanlık seçimlerinde cumhurbaşkanlığına seçilen Kurumsal Devrimci Parti’nin adayı Carlos Salinas de Gortari, sert bir siyaset uygulayarak, ülkenin önde gelen bütün sendika yöneticilerini tutuklattı ya da görevden uzaklaştırdı. Bu arada Lopez Portillo döneminde alman önlemleri sürdürmesi (özellikle devlet kuruluşlarının özelleştirilmesine hız verilmesi) sonucunda, iktisadi durumu önemli ölçüde düzeltmeyi başardı. Uluslararası siyasette de, A.B.D. siyasetine körükörıne bağımlılıktan belirli bir ölçüde uzaklaşıp, 1991’de Şili’yle bir “serbest-mübadele” anlaşması imzaladı.
Ekonomisi ve Geçim Kaynakları
Meksika’da etkin nüfusun % 36’sının (1992) çalıştığı tarım, katışıklı ulusal ürünün % 9’unu temsil eder. Ekili alanlar ülke yüzölçümünün % 14’ünü kaplar. Başlıca ürünler, şekerkamışı (1991’de 42 Mt), mısır (1991’de 12 Mt), ve hintdansıdır (1991’de 5,5 Mt). Öteki ürünlerin üretimi de gelişmiştir: Kahve; portakal; hindistancevizi; susam; soya: kakao; muz; pamuk; keten; tahıl; kurutulmuş baklagiller; meyve.
Ülkede hayvancılık önemlidir. Çoğunluğunu sığırların (1991’de ,31 milyon baş) oluşturduğu hayvan varlığı 54 milyonu aşar.
Meksika’nın zengin maden yatakları vardır. Ülke, gümüş (1991’de 2 600 ton), çinko (1991’de 289 000 ton), bakır (1991’de 250 000 ton) ve demir (1991’de 5,5 Mt demir filizi) çıkarımında dünyanın ilk yirmi üreticisi arasında yer alır. Ayrıca, altın, manganez, kükürt, kurşun yatakları da işletilmektedir. Sanayi etkinlikleri düzenli bir büyüme göstermekte, otomobil montaj sanayisi (Volksvvagen, Ford, Renault) ve dokumacılığın yanı sıra bütün öbür kesimler de gelişmekte, özellikle çelik, çimento, balıkçılık ve tarımsal besin sanayileri yaygınlaşmaktadır.
Ülkenin önemli zenginlik kaynağı petrol ve doğal gazdır. Petrol üretimi 1991’de 920 milyon varili aşmıştır. Petrol rezervleri önemli sayılacak ölçüdedir: Meksika petrolünü üretmek ve piyasaya sürmekle görevli devlet kuruluşu olan Pemex’in (Petroleos mexicanos) yöneticileri ulusal rezervleri 1978’de 30 milyar t olarak hesaplamışlardır. Doğal gaz üretimi 1991’de 23 milyar m3 olarak gerçekleşmiş, rezervlerinse 849 milyar m3 olduğu hesaplanmıştır.
Barajların (Papaloapan, Balsas, Gri-Jalva, vb.) yapımı sayesinde elektrik üretimi yılda 101 milyar kWs’i (1992) geçmiştir.
Ayrıca turizm (1992’de 25 milyar dolar döviz getirdi) ulusal gelirin önemli bir bölümünü karşılamaktadır.Özet olarak, Meksika, 1980 yıllarının sonunda iktisadını belirli ölçüde toparlamayı başararak, 1990’da yeniden % 2,5 oranında bir büyüme hızına ulaşmış, üstelik, uluslararası kuruluşlarla yaptığı görüşmeler sonucunda, dış borçlarını 80 milyar dolara düşürmüştür. Ülkedeki A.B.D. Ve Japon yatırımlarının günden güne artması, geleceğe daha güvenle bakılmasını sağlamaktadır.
Son Yorumlar