Kuzey Afrika’da ülke.
Kuzeybatıda Tunus, batıda Cezayir, güneyde Nijer ve Çad, güneydoğuda Sudan ve doğuda Mısır ile sınırlı olan Libya’nın Akdeniz’e uzun bir kıyısı vardır ve ülke öbür Kuzey Afrika ülkeleri ile Yakındoğu arasında bir köprü durumundadır.
Coğrafya
Aşağı yukarı bütün nüfusun üst üste yığıldığı dar Akdeniz kıyı şeridi bir yana bırakılırsa, Libya, kuzeyde, taşlık yaylalar ve geniş kum tepecikleri görünümüyle, Sahra çölünün bir uzantısıdır. Yaşam koşulları, yağışların seyrekliği ve düzensizliği (Sirenaik ya da Trablus’taki pek yüksek olmayan tepelerde 300-500 mm, Fizan’da 15 mm), yaz mevsiminde 30-45°C’a ulaşan çok yüksek sıcaklıklar yüzünden son derece çetindir. Bu durum kuru güney rüzgârı estiğinde daha da kötüleşir.
Kışın arasıra yağan yağmurlar sayesinde kuzeyde Akdeniz tipi (kocayemiş, ardıç, ılgın ağacı), hatta Trablus ve Sirenaik’te yer yer orman görünümündeki bitki örtüsü, yeraltı su kaynaklarıyla beslenen Fizan vahalarında, hurma ağaçlarına indirgenir. İç kesimlerdeki yaylalardaysa alfalardan oluşur.
Yalnızca denizin ve kentlerin durdurabildiği bu çölde, toprağın ancak 1/10’i normal olarak tarıma ayrılabilir, bu alanlar Trablus (Ceffara) ya da Sirenaik’teki ekilebilir birkaç toprak parçasından oluşur. Libyah için yaşamak, yiyeceğini elde etmek, her şeyden önce çölle savaşmak demektir. Ancak, bu çöl 1959’dan bu yana Libya’ya umulmadık bir zenginlik kaynağı olan ve gelişme olanağı sağlayan petrolü kazandırmıştır.
Tarih
Bir yandan Akdeniz ve Afrika dünyası, öte yandan Kuzey Afrika ve Mısır arasında bir kavşak noktası olan Libya, tarih sahnesinde erken göründü: etnik açıdan ve kültür bakımından karışımlara yol açan pek çok istilaya uğradı. Bununla birlikte, gene de en işlek kesim kıyı kesimi oldu. İki zengin ve kalabalık bölgeyi birleştiren bu çöllük ve ıssız ülke, hemen her zaman çeşitli ülkeler tarafından paylaşılmaya çalışıldı.
Eskiçağ’da Trablus, sırasıyla Fenikeliler ve burada Leptis Magna, Trablusgarp Sabrata’yı geliştiren Kartacalılar tarafından işgal edilirken, Sirenaik’te Yunanlıların kurduğu beş kent (Pentapolis), Mısırlı Ptolemaios sülalesinin boyunduruğu altında yaşadı. Romalılar ülkede birliği sağladılar; ama yönetim bölgelerini olduğu gibi bıraktılar; imparator Septimius Severus’un doğduğu kent olan Leptis Magna’daki anıtların da kanıtladığı gibi barış ve zenginlik getirdiler. Ülke daha sonra çölde yaşayan Berberi kabilelerinin eline geçti. Amr İbn Ül As’ın 643 tarihli seferinde Araplar tarafmdan fethedilen Libya eyaletlerinde barış sağlanarak, bölge yavaş yavaş İslâmlaştırıldı; ancak eyaletler gene ayrıldılar: Trablus, İfrikiye’nin (günümüzde Tunus) bir parçası olurken, Sirenaik Mısır’a bağlandı. XI. yy. ortalarında Fatımiler tarafmdan Ziriler üstüne gönderilen Beni Hilal ve Beni Süleym kabileleri Trablus’u yakıp yıktılar; ama çölde nüfus yoğunluğunun artmasına da katkıda bulundular.
Libya XVI. yy’da Katolik İspanya ile Osmanlı İmparatorluğu arasında çatışma konusu oldu. Barbaros’un kuvvetleriyle çarpışan Kari V (Şarlken) Malta şövalyelerinin aracılığıyla Trablusgarp’ı ele geçirdi; ama Osmanlılar kenti 1551’de geri aldılar. Ülke Türk denizcilerinin bir üssü haline geldi; İstanbul’dan gönderilen bir paşa tarafından yönetildi (özellikle Turgut Reis Trablusgarp’ta etkin bir rol oynadı).
1711’de Karamanlı Ahmet’in kurduğu sülale, Osmanlılara ödenen bir vergi karşılığında ülkeyi 1835’e kadar yönetti. Bu dönemde Libya üç eyaletten (Trablus, Sirenaik, Fizan) oluşuyordu. Osmanlı İmparatorluğu 1835’te merkezî bir yönetim kurdu. Afrika’nın paylaşılmasına daha geç katılan İtalya, Libya’ya yöneldi ve burayı ele geçirmek için Osmanlı İmparatorluğu’yla bir yıl süren (Eylül 1911-Ekim 1912) bir savaş yapmak zorunda kaldı. Başlangıçta İtalyanların tam olarak egemenlik sağlamaları engellendi. Sirenaik ve Fizan boyun eğmedi. Ama Osmanlı hükümeti İtalyanlarla 15 Ekim 1912’de yaptığı barış anlaşmasında İtalya’nın Libya’daki egemenliğini tanıyıp, askerlerini çekmeyi kabul ettiyse de yalnızca Trablusgarp’tan çekildi. Sirenaik’teki askerlerini orada tuttu. Trablusgarp’ı barış yoluyla ele geçiren İtalyanlar, iç kesimlere girmeyi denedilerse de bu girişimleri engellendi (1913).
1914 Aralığı sonunda İtalyanlar Fizan’daki çarpışmalar sonunda burayı elden çıkarmak zorunda kaldılar; yerli halkın da Türkler tarafına geçmesi üstüne, 1915’te Trablusgarp’taki İtalyan birlikleri kıyı kesimine çekildi. İtalyan hükümeti güç durumda kalınca 1919’da yerli halka bazı haklar tanıdı. İtalyanlar iç kesimlere yayılma hareketi sırasında Fizan’ı ele geçirdiler. Ne var ki, Mussolini’nin büyük masraflarla dev bir sömürge devleti gerçekleştirme isteği İtalyanlara düşkırıklıklan ve umutsuzluktan başka bir şey getirmedi.
Libya, ikinci Dünya savaşı sırasında önemli bir savaş alanı oldu. İtalyanlar Rommel’i ve Afrikakorps’u yardıma çağırmak zorunda kaldılar. Ne var ki, Mısır’ın içlerine kadar zaferle giren Alman birlikleri, Montgomery tarafından püskürtüldü. Bu arada Leclerc de Fizan’ı ele geçirdi (1942- 1943). Fransa (Trablus) ve İngiltere (Sirenaik) tarafından yönetilen Libya’nın durumu 1951’e kadar belirsiz kaldı. O tarihte ülkenin bağımsızlığı tanınıp, bir anayasa kabul edildi ve İdris I kral ilan edildi. Kral İdris, İngiltere ve A.B.D. ile, yardım karşılığında havaalanlarının ve üslerinin serbestçe kullanılmasına izin veren iki anlaşma imzaladı.
1959’da petrolün bulunması iktisadın yanı sıra siyasal durumda da köklü değişikliklere yol açtı. Tutarsız kalkınma planları ortaya atılırken, öğrencilerin oluşturdukları bir iç muhalefet, üslerin boşaltılmasını ve Batılıların çekilmesini istiyordu. Altı Gün savaşı (1967), huzursuzluğu ve tutucu krallığa karşı muhalefeti artırdı. Sonunda 1 Eylül 1969’da, Türkiye’de bulunan kral İdris’in yokluğundan yararlanan genç su baylar iktidarı ellerine geçirdiler.
Son Yorumlar