Roma uygarlığından kaynaklanan, latince yazılmış yapıtların oluşturduğu edebiyat.
Latin edebiyatının tarihi, latincenin Roma devleti ve kültürüyle özdeşleştiği dönemle sınırlanır. Günümüze ulaşan yazılı kaynaklara bakarak Latin edebiyatının yaklaşık yedi yüzyıl (Î.Ö. III. yy – İ.S. IV. yy) .sürdüğü, bir Roma kültürü olgusu olarak Roma’nın düşüşü ve Roma İmparatorluğu’nun çöküşüne karşı koyamadığı kanıtlanabilir.
Latin Edebiyatındaki Efsaneler
Kartaca zaferiyle güçlenen ve siyasal gücüne güvenen Roma, İ.Ö. III. yy’da Helen kültürü istilasına karşı kendi kültür özerkliğini kanıtlamaya yöneldi. Yunan örneklerinin etkisinden kurtulamayan ilk Latin edebiyatı yapıtları, oluşum halindeki bu kültürün özgünlüğünü, kendine özgü nitelikler içerdiği ölçüde dile getirmeye yöneldiler.
İlk metinler, sözlü Roma geleneğini yazıya dönüştürme eğilimini ortaya koyarlar: Geleneksel olarak, bayram ve şölenler, yalın şiirler biçiminde ağızdan ağıza aktarılan, Latium halkının tarihi, mitleri ve törelerini konu alan şarkı ve ezber parçalarına olanak veriyordu. Bu ana temellerden önemli üç edebiyat türü belirdi:Tarih, destansı şiir ve trajedi. Helen destansı şiirinden (Homeros) ve efsanevi Roma tarihi anlatılarından kaynaklanan destan, III. yy’dan başlayarak hızlı bir gelişme gösterdi (Livius Andronicus’un yaptığı Odysseia uyarlaması, Naevius [İ.Ö. 270- İ.Ö. 201] ve Ennius’un [İ.Ö. 239- İ.Ö.169] tarihsel Roma anlatılan).
Tiyatro da aynı olgularla karşı karşıya kaldı: Homeros efsanelerinden, Sophokles ve Euripides’ten alınma konular, kır bayramlarının gösteri oyunlarında etkili oldular. Plautus ve Terentius (İ.Ö. 190- İ.Ö. 159), tiyatroya Romalılara özgü bir nitelik kazandırdüar; tiyatro yapıtlarında Romalılardan kaynaklanan olaylar işlendi; Plautus, sözgelimi, ailelerin karşı çıktığı bir aşk gibi genellikle çok basit bir olay örgüsüne, içeriğindeki şaşırtmacalar, düzenbazlık ve dalaverelerle âşıkların olayların üstesinden gelmelerini sağlayan çok hareketli bir ritim kazandırdı; Terentius da kuşaklar arası kavgaları ve eğitim sorunlarını dile getirmek amacıyla benzer konulardan yararlandı. Bu eski edebiyatın üçüncü bir biçimi
de, hızla yergiye doğru gelişim gösteren töre şiiridir. Bu, Yunanlıların aşırdığına karşılık Roma sağduyusunu ve bilgeliğini dile getirdiği için daha çok Roma’ya özgü bir tür oldu. Biçim açısından çok serbest olan yergi, Ennius ve Lucilius’a (İ.Ö. 150’ye doğru) geleneksel ahlak değerlerini savunma (yurt,aile, birey) ve bu dönem halkının yaşamım küçük tarih öyküleriyle aktarma olanağmı verdi.
Düzyazının Doğuşu
İ.Ö. II. yy’da Latin düzyazı türü doğdu. Özellikle Anibal’in tarafını tutan,yunanca kaleme alınmış tarih olayları yazılarına Pön savaşlarının latince
anlatımıyla karşı çıkmak amacında olan tarihi düzyazı türü gelişti.İhtiyar ya da Censorius diye tanınan Cato (İ.Ö. 234- İ.Ö. 149) düzyazıya önemli bir yer kazandırdı: Tümüyle Romalılara özgü ve varlığının bilincinde olan bir kültürün önemli temalarını kesin biçimde geliştirdi ve Romalılara söylev biçiminde Latin kültürünü geliştirmeyi, Doğu kökenli düşünce ve tekniklerin istilasına karşı çıkmayı önerdi. Cato’nun ölümü üstüne Yunanlı yazar Polybios (İ.Ö. 200’e doğru – İ.Ö. 125’e doğru) ile helenizme geri dönüldü.
İ.Ö. II. yy’ın sonundaki siyasal bunalım, yoğun bir söylev etkinliğine yol açü. Retorik, Yunan etkilerine karşın gerçek bir Roma sanatı olarak gitgide kendini gösterdi. Siyaset ve estetik sınırında söylev, bu dönemin büyük siyaset adamlarına (Cicero, Pompeius, Hortensius, Sezar) özgü bir türdü. Düzyazı, Cicero ile tümüyle siyasal bir güç olarak belirdi; Cicero, söylev sanatını eyleme dayandırdı. Önemli yapıtları sayesinde Romalı düzyazı yazarları arasında ilk sırada yer aldı. Sezar (İ.Ö. 101-İ.Ö.44) ve Sallustius (İ.Ö. 86-İ.Ö.35) olayların anlatımına evrensel nitelikli bir düşünce katmaya çalıştılar.
Gene aynı dönemde yıllık olayların, geleneklerin ve biyografilerin dökümünü yapıp düzenleyen Atticus ve Cornelius Nepos’un (İ.Ö. 99 – İ.Ö. 24) temsilcileri oldukları, derin bilgilere dayanan tarih türü belirdi. Düzyazının bu kadar önem kapanması karşısında, İ.Ö..1 yy’da şiir türünde büyük bir gerileme görüldü. Tiyatronun yeni ve üst düzeyde biçimlere doğru gelişmesi, halkın duyarsız kalmasına yol açtı. Yalnızca Catullus (İ.Ö. 87 – İ.Ö. 54) estetik arayışlarının niteliğiyle kendini kanıtlamayı başardı. Bütün bu akımların dışında, Lucretius’un felsefe kuramlarım açıklamak için destansı şürden yararlandığı Evrenin Yapısı’ın (De natura rerum) da belirtmek gerekir.
Şiirin Altın Çağı
Güçlü fetihler yapan ve zaferler kazanan bir imparatorluğu siyasal bunalım ve iç savaş izledi; siyasal düzyazıdan sonra imparator Augustus ve dostu Maecenas’ın (İ.Ö. 69 – İ.Ö. 8) desteklediği başarılı bir şiir türü ortaya çıktı. Vergilius (İ.Ö. 70 – İ.Ö. 19) kır yaşamım dile getirmeyi yeğlemesine karşın (Bucolica, İ.Ö. 37; Georgica, İ.Ö. 29) zamanının gelişmelerine de duyarsız kalmadı. Roma İmparatorluğu’na, tarihinin görkemli destan biçiminde yeni bir anlatımını kazandırdı; Aeneis’de (İ.Ö. 19) Roma’nın geçmişinde Augustus’u anlattı. Horatius, Tibullus (İ.Ö. 50 – İ.S. 19), Propertius (İ.Ö. 47 – İ.Ö 15) ve Ovidi- us (İ.Ö. 43 – İ.S. 17 ya da 18) ise şiirlerinin çokluğu ve yeniliğiyle Roma İmpar a torluğu’ mm ç>aygmi\ğm\ geliştirmeye katkıda bulundular. Barış ve huzur, ozanlara, Latin şiirinin özgünlüğünü sağlama olanağı verdi.Ama Roma İmparatorluğu, siyasal özgürlüğü sınırlayarak söylevin gerilemesine neden oldu. Retorik; bir söylev teknik ve estetiğine indirgendi;söylevin biçimindeki bu düzenleme, çok sayıda retorikçi okulunun doğuşundan kaynaklandı. Bilgece yazılan düzyazı, siyasal düzyazı türünün gerilemesi karşısında gitgide önem kazandı. Varro (Î.Ö. 116 – İ.Ö. 27} ilk ansiklopedi yazarı oldu; önemli yapıtı, kendinden sonra gelen Büyük Plinius gibi bazı yazarlara resmi “kaynak” oluşturdu. Titius – Livius’un tarih türündeki yapıtı, geleneksel ahlak gözlemlerini imparatorluk Roma’sınm yüceltici bir görünümüyle birleştirdi.
Akedemicilik
Retorikçi okullarının gelişmesiyle söylev, julia-Claudia sülalesi döneminde (İ.S. I. yy.) kültürün temelini oluşturdu. “Klasik” örneklere (Cicero) ve ünlü ustalara (Seneca [İ.Ö. 55 – İ.S. 39); Quintilianus [30-100]) başvurulması, öğretici bir süreç aracılığıyla edebi söylem biçimlerini donuklaştırdı. Roma’da stoacılığın yeniden doğması düzyazıda felsefeci Seneca’ya (İ.Ö.4- İ.S. 65), şiirde Lucanus (39-65) ve Persius’a (34-62) Latin edebiyatının en başarılı yapıtlarından bazılarını oluşturma olanağı sağladı. Buna karşılık Petronius, Satiricon adı romanında, para ve zevk uğruna geleneksel ahlak değerlerindeki gerilemeyi hızlandıran bu “görkemli senato lüksü” dönemini aşırılıklarıyla betimledi.
Trajanus’un hükümdarlık dönemi, imparatorluk rejiminin sona erişi olarak belirdi.
Edebiyat, artık bütün halkı etkilemek amacında değildi; kibar toplum tabakasıysa,giderek kapalı bir kültür çevresi oluşturdu. Tacitus’un, tarih yapıtlarında (Historiae [Tarihler,106’ya doğru]; Annales [Yıllık, 116’ya doğru]) ölçülü eleştirilerde bulunmasına karşın Tacitus ve .Küçük Plinius, kendilerine tarihte büyük bir ün kazandıracak olan, dostları Trajanus’a yönelik yapıtlar verdiler.
Tiyatro da seyirci yokluğundan dolayı, Seneca’dan sonra uzun söylevlerin yer aldığı bir edebiyat türü oldu. Şiir, bilgece bir yeni klasisizm (Flaccus, Statius [45-96]) ve gerçekçi akımının oluşturduğu yenilik arasında bir duraksama geçirdi. Martialis (40-104) ve juvenalis (60-140) eleştirileri ve betimlemeleri aşırılığa vardırdılar.
Yoksullaşan Bir İmparatorluk
İmparatorluğun geçirdiği iktisadi bunalımlar yüzünden sanatçıların yaşam koşullan güvence altına almamadı. Ama bazı zengin taşralılar, Latin edebiyatının gerilemesini geçici olarak önlediler. Roma tarih türü, artık, saraydaki entrikaların anlatımından başka bir şey değildi (Ammianus Marcellinus [330-400]). İki Afrikalı, Cornelius Fronton ve Apuleius (125-180) Latin düzyazı ve şiir türüne son bir ışık getirdiler.Roma İmparatorluğu’nun çökmesiyle, bir bölünme ortaya çıktı. Tümüyle Latin olan yapıtların bulunmamasından dolayı,Latin edebiyatı, latinceden din ya da bilim dili olarak yararlanan dış kültür akımlarının etkisine girdi.
Son Yorumlar