Işık verme ve aydınlatmada kullanılan aygıt.
Aydınlatmada kullanılan lambalarda yüksek sıcakhğa getirilmiş kaü cisimlerin akkorluk durumundan, ya da elektrik arkından, bir elektrik boşalmasındaki iyonlaşmış gazların flüorışı (floresans) ve gazışısından (luminesans) yararlandır.
Akkor Lamba
Bu lambada, Joule olayı ile akkor hale getirilen bir iletkenin ışınımı söz konusudur. Sıcaklık ne kadar yüksek olursa, ışık verimi o kadar çok artar ve yayınlanan ışık da mavi ışınım bakımından daha zenginleşerek, güneş ışığına yaklaşır. Bu durum, lamba içindeki filamamn (ısıtıcı tel) sıcaklığının olabildiğince yükseltilmesinin nedenini açıklar; bununla birlikte, sıcaklık çok fazla yüksek olursa tel buharlaşabileceğinden, lambanın ömrünün yeterli uzunlukta olmasını sağlayan bir çözüm aranmıştır. Bu özelliklerin sonuçları, İngiliz kimyacısı Swan (1828-1914) ile A.B.D’li fizikçi Edison’un 1879’da başlattıkları çalışmalardan bu yana lambalarda görülen gelişmeyi açıklar. Edison lambasında, filaman, karbonlaşmış bitkisel liften (dikiş ipliği, kâğıt, bambu, vb.) oluşuyordu ve 1600°C’ın üstünde bir sıcaklığa dayanamıyordu. Işık verimi düşük olup, watt başına 5 lümene yakındı.
Karbon filamamn yerini, daha yüksek sıcaklığa dayanıklı bazı metal filamanlar olan osmium (1903, Kari Auer), tantal (1905) ve tungsten (1906)alınca bu alanda bir ilerleme oldu: Tungstenin önce güç olan kullanımı, 1910’da çok ince bir tungsten filamanını elde eden A.B.D’li fizikçi Coolidge’in madencilik bilgisiyle ilgili çalışmaları sayesinde kolaylaştı. Aynı dönemde, bir başka A.B.D’li fizikçi, İrving Langmuir (1881-1957), ampulün azot ya da argon gibi soy bir gazla doldurulması durumunda filamamn buharlaşmasının yavaşladığını fark etti. Böylelikle filamamn 2 200°C’a dayanıklılığı sağlandı, daha sonra ampulün içindeki ısı yitimini önlemek için tel, tek ya da çift olarak, sarmal duruma getirildi. 1930’a doğru, ampul içindeki konveksiyon akımlarım azaltmak için argon ya da azot yerine molekül kütlesi daha yüksek olan bir soy gaz (kripton ya da ksenon) kullanılarak, çahşma sıcaklığı daha da artırıldı.
O zaman sıcaklık 2 500°C’a erişti, ışık verimi de watt başına 16 lümeni geçti. Akkor filamanlı modern lambaların çoğu böyle yapılmaktadır. Sonuncu bir gelişmeyi halojen lambası oluşturmaktadır. En iyi bilineni, filamanı 2 600 °G sıcaklığa dayanan, kuvars iyotlu lambadır.
Ark Lambası
Kömürler arasmdaki elektrik arkı, akkor filamanlı lambanın bulunmasından çok daha önce, ışık kaynağı olarak kullanılıyordu. Bu lamba, özellikle genel aydınlatma için, büyük bir gelişme gösterdi, ancak kömürlerin sık sık değiştirilmesi zorunluğundan dolayı bir kenara itildi. Bununla birlikte, ark lambası çeşitli gelişmelere yol açtı; günümüzde de, ışıma gücü yüksek bir kaynak gerektiren bazı uygulamalarda bu lambadan yararlanılmaktadır.
Flüorışıl (Floresan)Lamba
Bir maddenin, önceden bir ışınımla uyarılmış olan atomları, art arda aşamalarla normal durumlarına döndüklerinde flüorışı oluşur. Bu durumda yeniden yayınlanan dalgaların frekansları, uyarüma ışımmmmkinden çok daha küçüktür (dolayısıyla, dalga boyları daha büyüktür). Flüorışıl bir madde, böylelikle bir ışınım frekansı dönüştürücüsü gibi davranır. Sözgelimi, gözle görülemeyen kısa dalga boylu morötesi ışık, flüorışıl özelliği olan bir katı cisim üstüne düşürülerek, görülebilir ışık elde edilir. Flüorışıl lambada da işte bu özellikten yararlanılır.
Bu tür bir lamba, genel olarak, iç yüzü flüorışıl maddeler karışımıyla kaplı, düz bir cam tüp biçimindedir, bu flüorışıl madde karışımı (kadmiyum ya da çinko silikat, magnezyum ya da kalsiyum tungstat, vb.) istenen ışık rengine göre oluşturulur. Havası boşaltılmış olan bu tüp cıva ile bir soy gaz (genellikle argon) içerir. Çahşma sırasında cıva buhar haline dönüşür ve iç yüzün üstündeki maddede flüorışı oluşturan morötesi ışınımı yayınlar. Yüksek ışık verimi (watt başma 35-40 lümen) daha düşük bir elektrik tüketimine yol açar. Renk, gün ışığı gibidir; lambanın ömrüyse akkor filamanlı lambanınkinden beş altı kez daha uzundur. İkili bir montaj bunların
Halojen Lambası
Bu lambalar filamamn yüksek sıcaklıkta buharlaşmasından oluşan tungsten moleküllerinin, iç yüzeyde, giderek artan birikintilerinin yol açtığı, ampuldeki kararmanın önlendiği akkor filamanlı lambalardır. İyot içeren halojen lambalarında iyot, iyodür oluşturmak için buharlaşmış tungstenle birleşir. İyodür ampulün camı üstünde toplanmayarak filamana temas edince ayrışarak tungsteni serbest hale geçirir. Bu çevrim, filamanı çok yüksek bir sıcaklığa eriştirerek öbür akkor filamanlı lambalardan daha yüksek bir ışık veriminin elde edilmesini sağlar.Çalışmalarına bağlı hafif titreşimlerin yok edilmesini sağlar.
Boşalmalı Lamba
Soy gazlar özellikle elektrogazışıya (elektrolüminesans) elverişlidir; elektrotlar arasmdaki gerilim yeterli olunca, meydana gelen boşalma (deşarj) gaz atomlarının iyonlaşmasına yol açar ve gaz ışık verir. Bu tüpler genel aydınlatmada (kentlerde) ve havaalanlarının işaret lambalarında kullandır: Neonlu tüpler (kırmızı); argon ve cıva karışımlı neonlu tüpler (mavi); helyumlu tüpler (uçuk pembe); vb. Bazı tüplerde gazışı, metal buharımn uyarılmasından kaynaklanır. Sodyum lambalarıyla cıva buharlı lambalar böyledir.
Sodyum buharlı lambalar neonla doldurulmuş ve içinde, normal sıcaklıkta cam üstünde yoğunlaşmış katı sodyum parçacıkları da bulunan özel camdan bir tüp içerir. Boşalma, önce, neon sayesinde oluşur ve yayınlanan ışık kırmızımsıdır. Yaklaşık on dakika sonra, tüpün iç yüzünün sıcaklığı 200°C’a çıkar ve uyardan sodyum atomları, sodyumun güçlü ve belirgin sarı ışınımım yayınlar. Yüksek bir ışık verimi (watt başma 170 lümen) olan bu lambalar yolların ve yeraltı geçitlerinin aydınlatılmasında kullandırlar.Cıva buharlı lambalar, yeşdimsi ışıkları nedeniyle artık kullanılmamaktadırlar. Bununla birlikte, metal iyodürlerin birleşimi (sezyum, lityum, talyum) renklerin uygun, ışık veriminin de yüksek olmasını sağlar. Bunlar büyük alanların (stadyumların) aydınlatılmasında ve renkli televizyon çekiminde kullandır.
Son Yorumlar