Hindistan çift kesimli bir iktisadi düzen benimsemiştir; kişisel girişime bırakılmış bir özel kesimin yanı sıra, devlet kesimi beş yıllık planlar izleyerek büyük çaplı yatırımları gerçekleştirir. Nehru’nun ölümünden sonra, sosyalizm ilkeleri de gün geçtikçe hafifletilmiştir. Uygulamalar büyük bir düş kırıklığına yol açmıştır; aşırı kalabalık bir başka eski uygarlık ülkesi olan Çin ile karşılaştırıldığında Hindistan zararlı çıkmaktadır: Çünkü Çin eski zihinsel, toplumsal ve iktisadi yapılarını altüst etmeyi başarabilmiştir.
TARIM, iktisadın egemen kesimidir (ulusal girdilerin % 46’sı, etkinnüfusun % 65’i) ve temel görevi halkın beslenmesini sağlamaktır; ama bunu tümüyle başarabildiği söylenemez. Çünkü köhnemiş yapılar kitlesel üretime ve verime olanak sağlamaz, iyi uygulanamayan ya da büyük toprak sahiplerince çarpıtılan toprak reformu, sonunda binlerce ortakçıyı borca batmış durumda bırakmıştır; topraklara el koymuş olan ve zamindar diye adlandırılan vergi tahsildarları sisteminin resmen ortadan kaldırılması yarar sağlamamıştır. Yatırım borçlanmalarının ve kooperatiflerin gelişmesi çok sınırlı kalmıştır. Çin’deki kadar titizlikle uygulanmayan tarım teknikleri, sulamaya ve gübrelemeye gereken önem verilmediğinden, verimin artmasını sağlamaz. Bitkisel genetiğin ilerlemesine (yeşil devrim) ve kimyasal gübre kullanımının çoğaltılmasına büyük umut bağlanmıştır. Kalkınmaya en elverişli olan bölgelere sistemli olarak öncelik verilmekte, bu da hem eyaletler, hem bireyler düzeyinde eşitsizlikleri artırmaktadır. Mevsimlerin düzeni iki tür tarıma olanak verir: Yağış mevsiminde yetiştirilen harif ürünler (pirinç, darı, jüt, pamuk) haziranda ekilir, muson yağmurlarından yararlanılır, sonbaharda da toplanır; rabi ürünlerse (buğday, arpa) sonbaharda, yağışlar dindikten sonra ekilir, ilkbaharda toplanır. Yüksek besin değerinden ötürü temel ürün olan pirinç, Hindistan’ın yağışlı kesiminde (Bengal, Malabar kıyısı) yetiştirilir. Yeni tohumluklar sayesinde hızla ilerlemekte olan buğday tarımı, yukarı Ganj vadisinde ve Pencap’ta önem kazanmıştır. Darı ve hintdarısı yalnız daha kurak olan Orta Dekkan’da yetiştirilir. Ticaret bitkileri önemli yer tutar: Yerfıstığı; şekerkamışı (gur denilen mayalanmış sıvı elde edilir); büyük bir dokuma sanayisine hammadde sağlayan jüt ve pamuk; dış ülkelere satılan baharat ve çay. Ormanlar (tek, sandal, gül ağaçları) ve balıkçılık ikinci derecede gelir kaynaklarıdır. Yeryüzünün en büyük sığır varlığına sahip olan Hindistan’da hayvancılık gelişmemiştir: Dinsel yasaklar, sığır sürülerinden yarar sağlanmasını büyük ölçüde engeller.
SANAYİ, ulusal girdilerin ancak % 20’sini sağlamakla birlikte önemli çabalar gösterilen bir alandır. Hızla gelişmekte olduğundan, son derece çeşitlenmiştir. Ama teknisyen kıtlığı, işgücünün verimindeki düşüklük ve pazarın darlığı ağır engeller oluşturur. Oysa, Hindistan, doğal kaynaklarından dolayı büyük bir sanayi gücü haline gelebilir: Büyük miktarda kömürü, demir minerali, boksiti, manganezi (dışsatımda dünya birincisi) vardır; ülkede ayrıca mika, uranyum, toryum, hattâ biraz petrol da bulunur; elektrik enerjisi, başka gelenekseli kaynakların yanı sıra, Hindistan’da yapılmış nükleer reaktörlerden elde edilir. Çok eski kökenli olan dokuma sanayisi günümüzde hâlâ başta gelir; bunun nedeni, özellikle Bombay ve Madras bölgelerinde pamuk (Hindistan dünyanın ikinci pamuklu dışsatımcısıdır) ve Kalküta dolaylarındaki jüt işlenmesidir. Ama bu arada en önemli ilerlemeler demir-çelik ve metalürji kesimlerinde gerçekleştirilmiştir. Demir-çelik tesisleri,ülkenin kuzeydoğusunda, Damodar vadisindeki demir ve kömür yataklarının yakınlarında kurulmuştur. Aralarından üçü özel kesimindir ve bölgede öncü olan ve bir dev holdinge dönüşmüş bulunan Tata şirketi tümüne egemendir; öbür kesimler devletleştirilmiştir: Alman, Sovyet, îngiliz yardımıyla gerçekleştirilmiş bulunan Rourkela, Bhilai, Durgapur, vb. şirketleri.
Çelik üretimi 14,2 milyon t’u geçer (1991). Çok sayıda metalürji sanayisi kurulmuştur: Demiryolu donanımı, takım tezgâhları, otomobil, kamyon, elektrikli araç gereçler, vb. ürünler yapan fabrikalar.
Kömür ve petrol türevlerini işleyen kimya sanayisi gübre, plastik, eczacılık ürünleri üretir. Sinema sanayisi, çevrilen film sayısı bakımından dünya birincileri arasında yer alır. Ürünleri açısından çok çeşitlenmiş ve ülkenin belli kesimlerinde toplanmış olan sanayi kesimi, besin, kösele ve kereste sanayileriyle bütünlenir. Ülkede üç büyük sanayi bölgesi seçilir: Kalküta ve Damodar havzası; Bombay bölgesi; güneyde Tamul ülkesi (Maisur [Mysore] ve Tamizhagam [eski Madras] eyaletleri). Ulaşım alt yapıları yetersizdir: Asya’nın en uzun demiryolu ağı Hindistan’dadır ama yıpranmıştır, aşırı yüklüdür.
Son Yorumlar