Alman feldmareşali ve devlet adamı (Poznan, 1847-Neudeck, 1934). Harp okulunda okuduktan sonra Prusya Muhafız Alayına giren ve 1866 ile 1870-1871 savaşlarına katılan Paul von Beneckendorff und von Hindenburg, Moltke ve Schlieffen’in bakanlıkları sırasında Harbiye bakanlığında görev aldı. 1900’de tümgeneralliğe yükseldi; 1911’de de emekliye ayrıldı. Ama 1914’te yeniden göreve çağrıldı. Doğu Prusya cephesinden sorumlu olan ve komutanlık görevinde general Ludendorff tarafından yardım gören Hindenburg, Ağustos 1914’te Tannenberg’de Rus saldırısını püskürttü; gerçi bu olay Alman ordusuna kesin bir zafer sağlamadı (çünkü, Rus ordusu tümüyle yok edilememişti) ama, Hindenburg’ un vatanın kurtarıcısı olarak anılmasına da büyük katkıda bulundu. Bu başarıdan sonra feldmareşalliğe getirilen Hindenburg, 1916 yılının başlarında, Verdun önlerinde başarısızlığa uğraması nedeniyle hüküm giymiş olan Falkenhayn’ın yerine Alman orduları başkomutanlığına atandı (Ağustos 1916). Sürekli olarak Ludendorff’dan yardım gören ve Almanların doğuda, 1917 Rus Devrimi sayesinde kazandıkları başarılardan kendine yarar sağlayan Hindenburg, 1918 yılı başlarında, A.B.D’nin savaşa girip, Batı’daki güç dengesini Almanya aleyhine bozmasından önce, Batı’yı ele geçirmeye çalıştı. Ama, 1918’in mart ve temmuz ayları arasında giriştiği dört şiddetli saldırı, birbiri ardınca başarısızlığa uğradı ve’ ağustos ayında Alman orduları geri çekilmeye başladı.
Durumun ciddiliğinin bilincinde olan Hindenburg, hükümeti ateşkes isteme konusunda sıkıştırdı: Böylece, hem son başarısızlığın sorumluluğundan kurtulmuş oluyor, hem de Alman ordusunun savaş alanlarında yenik düşmeyip, ateşkes anlaşmasını imzalayan sivil görevliler tarafından bu duruma düşürüldüğü görüşünü doğrulatmış oluyordu. 1919’da ordudan ayrıldığında, Almanya’daki saygınlığı en üst noktaya varmıştı.
Hindenburg görevinden ayrılmasından altı yıl sonra 1925’te monarşi yanlısı olmasına karşın cumhurbaşkanı seçildi. Adaylığını, ilkece siyaset dışı biri olarak ikinci turda koyan Hindenburg, gerçekte, Cumhuriyet rejimine düşman olan sağın oylarını toplayarak cumhurbaşkanı seçildi (başlıca rakibi olan Katolik Marx ise, Weimar rejimi yanlılarının oylarını toplamıştı).
1930’da, sosyal demokrat başbakan Müller’i istifa etmeye zorlayan ve onun yerine Katolik Brüning’i getiren Hindenburg, böylece tutucu, hatta gerici duygu ve görüşlerini ortaya koymuş ve parlamento rejiminden başkanlık rejimine geçişi başlatmış oldu. Ama aynı zamanda, Cumhuriyet rejiminin düşmanlarını, en başta da, Adolf Hitler’in yandaşları olan nasyonal sosyalistleri yüreklendirdi; nasyonal sosyalistlerin sloganları, o sıralarda iktisadi bunalımdan sarsılmış olan Almanya’daki kamuoyunu iyice etkiliyordu.
Nazilerin ortaya çıkışı ve yükselişi öylesine apansız ve güçlü oldu ki, Hindenburg 1932 başkanlık seçimlerinde ancak ikinci turda Hitler’e karşı bir üstünlük sağlayabildi. Ama, iki başarısız hükümet girişiminden von Papen’in ve von Schleicher’ın deneyimleri sonra, Hindenburg 30 Ocak 1933’te, başbakanlığı, küçümsediği Hitler’e vermek zorunda kaldı. Ağustos 1934’te Hindenburg’un ölümü üzerine de, Hitler, Reich başkanı olarak Hindenburg’un yerini aldı.
Son Yorumlar