Türk saz ozanı (Kayseri, 1807—Kay¬seri, 1866).
Bir süre medrese öğrenimi gördükten sonra İstanbul’a giderek âşıklar toplantılarına katılıp ününü genişleten Seyrani, Bektaşi tarikatına girmiş ve bunu şiirlerinde açıklamıştır. İstanbul’dayken devletin bazı ileri gelen kişilerini şiirlerinde taşladığı için cezalandırılmak istenmiş, bir dostunun yardımıyla Anadolu’ya kaçmıştır. Özellikle Orta Anadolu’da gezmiş, âşık toplantılarına katılmış, saz ve söz yarışmalarında başarı göstermiş olan Seyrani, aruzla da şiirler yazmış ama gerçek ününü âşık geleneğindeki şiirleriyle sağlamıştır. Toplumsal bozukluklar, adaletsizlik; görevini kötüye kullanan devlet adamları ve softalar ile çekinmeden alay eder, onları taşlama konusu yapar. Ömrü boyunca çektiği yoksulluk, onun aşk şiirlerine de yansımış, sevgiliden çektiği çileyi dile getirmiştir. Klasik kültürü olma-sına karşın halkın dilini kullanmayı yeğlemiş, atasözlerini, kalıplaşmış halk deyişlerini başarılı bir biçimde kullanmış, yeni uyaklar deneme konusunda da başarılı olmuştur. Şiirleri çeşitli tarihlerde yayımlanmıştır (1924, 1953, 1983).
Son Yorumlar