Yunan tarihçisi (Halikarnassos, İ.Ö. 484’e doğru-Thurioi, İ.Ö. 420’ye doğru).
GÖRKEMLİ YOLCULUKLAR
Zengin bir ailenin çocuğu olan Herodotos, çağının birçok bilgini gibi, yaşamının büyük bölümünü verimli geziler yaparak geçirdi. Yaşamı, Anadolu’dan Sicilya’ya kadar uzanan görkemli yolculuklarla geçmişti. Mısır’da, Sirenaik’de, Babil’de, çeşitli uygarlıklarla karşılaştı (oysa çağdaşları, buralarda “barbarlar” olduğunu sanıyorlardı). Bilinen dünyanın sınırları ötesindeki bölgelerden, yani Afrika’dan, İskit topraklarından (bunlar, o zamana kadar bir “boşluk” olarak görülüyordu), yüzyıllar sonra Portekizli ve İspanyol denizcilerin üstünde durdukları en akıl almaz mitleri derledi.
Birçok yolculuktan ve hem Perikles hem de Sophokles ile dostluk kurduğu Atina’da uzun süre kaldıktan sonra “Büyük-Yunanistan’a (Güney İtalya) yerleşti. Bitiremediği Tarih’ ini burada yazmaya başladı ve dokuzuncu kitabı oluşturan 478 yılı olaylarını yazarken burada öldü.
Düzyazının İlk Olarak Kullanılması
Biçim açısından olduğu gibi içerik açısından da Herodotos’un yapıtı, günümüze kalmış ve Eskiçağ’da yazılmış, ilk düz yazı yapıtıdır. Bu bir rastlantı değildir. Plutarkhos’un da belirttiği gibi, şiirsel üslubun bütün süslerinden ve nazmın belleğe sağladığı dayanaktan sıyrılmış olan düz yazı, akılsal düşüncenin kullanılmasındaki büyük ilerlemeyi gösterir ve doğruyu (hakikat) arayıp ortaya koyma kaygısını dile getirir. Bu araştırma ya da historia, her şeyden önce insansal olayları ve bunların içinde geçtiği doğal çerçeveyi ele alır. İlk çağlarda, coğrafyayı da kapsayan tarih anlayışı işte buradan kaynaklanmaktadır. Herodotos’un yapıtı, Tarih’in dokuz kitabında özellikle iki uygarlığın, yani Yunan ve Pers uygarlıklarının karşılaşmasını ele alır. Ama bu anlatılar, birçok coğrafya, etnografya ve mitoloji bilgisini de kapsar. Bu yapıtın temel düşüncesi (aynı zamanda zayıflığının da nedenidir), insanoğlunun ve etkinliklerinin, bunları denetim altında tutan doğaüstü güçler tarafından belirlendiğidir. Anlatılan olguların tutarlılığı ve tarih anlatısına karşın “öyküler”in dramatik gücü, olağanüstüdür.
Bir Tür Kronikçi
Herodotos’la birlikte, edebiyat türü-nün temel özelliklerinin özü ortaya çıkmıştır. İnsanların büyük işlerini yazan ve onları böylece unutulmaktan kurtaran tarihçinin araştırmalarının ortaya konması demek olan tarih yapıtı, hem hoşça vakit geçirt-meyi, hem de bilgi vermeyi amaçlar, ama anlatının nesnelliği temel kuraldır. Kuşkusuz, Herodotos’un ölçütleri, kusursuz sayılmamaktadır günümüzde. Kulaktan duyulanlar, tanrısalın sürekli olarak tarihsel içine sokulması, mitlere verilen önem, ön yargıların varlığı, olayları açıklamak için ileri sürülen çocukça nedenler Herodotos’u, Eskiçağ’da kendisinden sonra gelen tarihçilerden çok, Ortaçağ kronikçilerine yaklaştırır. Tarihi, ilk olarak yöntemli bir bilim haline getirecek olan Thukydides, Cicero tarafından “Tarihin Babası” olarak adlandırılan Herodotos’un yapıtını tamamlayacaktır.
Herodotos Tarihi
Halikarnassoslu Herodotos’un dokuz kitabında da bir kompozisyon çabası dikkati çeker. Doğu halkları konusunda yaptığı araştırmalar, Med savaşları anlatısının geniş önsözünde kullanılır. İlk üç kitapta, Pers İmparatorluğu’nun kurulması ve sahne olduğu iç savaşlar anlatılır. İkinci kitap Mısır’ın, orada oturanların, törelerinin ve geleneklerinin açıklanmasına ayrılmıştır ve bu ülkenin Kambyses tarafından fethedildiği zamanki durumunu anlatan üçüncü kitaba bir giriş gibidir; Kambyses, daha sonra Pers ülkesinde tahttan devrilmiştir. Dördüncü kitap, Perslerin, İskitlere (Herodotos bunların yasalarını ve tarihini inceler) ve Sirenaik halkına karşı giriştiği seferlere ilişkin coğrafya ve etnografya bilgileri verir. Beşinci kitap, Perslerin Yunanistan’ın kuzeyine gelişlerine ve Makedonya’yı ele geçirmelerine ayrılmıştır. Beşinciden dokuzuncu kitaba kadarsa, Herodotos, Med savaşlarını anlatır. Dokuzuncu kitabı, Anadolu’daki İonia kolonilerinin özgürlüğe kavuşmasıyla sona erer.
Son Yorumlar