Geniş anlamda, Türk boylarının (devletlerinin) en eski geçmişlerinden günümüze dek oluşturdukları sözlü edebiyat geleneği; dar anlamda, Türklerin XI. yy’dan başlayarak yurt edindikleri Anadolu’da sözlü geleneğin devamı olarak sürdürdükleri ve günümüzde de örnekleri görülen sözlü edebiyat geleneği ne denir.
İslam Öncesi Dönem Halk Edebiyatı
İslam öncesi Halk edebiyatı ürünleri, sözlü gelenek içinde oluşturulduğu için günümüze kadar tam olarak gelememiştir. Bunların bazı özetlerini, parçalarını, çince, moğolca ve farsça kaynaklarda görebilmekteyiz. Eski Türklerde, şölen, sığır ve yuğ (yoğ) olmak üzere üç büyük tören vardı
Şölen, Oğuz Türklerinin askeri ve dinsel nitelikli bir töreniydi; bu törende Tanrı’ya kurbanlar kesilir, kurbanın her parçası bir boya verilirdi. Sığır, hakan ve devlet ileri gelenlerinin katıldığı büyük bir sürek avıydı.
Yuğ, ölen kimseler için yapılan dinsel bir törendi Bu dinsel törenlerde kam, baksı, ozan gibi adlarla anılan büyücü-ozanlar önemli rol oynuyorlardı (büyücü-ozanların, törenler sırasında müzik eşliğinde birtakım şiirler söyledikleri sanılmaktadır).
Tarihsel süreç içinde, kam ve baksılar birer büyücü, ozanlar da ozan-çalgıcı olarak nitelik değiştirmişlerdir. Türklerin ilkozan-çalgıcılarının Hsiungnular döneminde ortaya çıktığı bilinmektedir. Daha sonraları da Bunlarda, Gaznelilerde, Karahanlılarda, Harzemşahlarda, Büyük Selçuklularda, Anadolu Selçuklularında, Osmanlılarda ve Anadolu Beyliklerinde, saraylarda, orduda ve halk arasında eski geleneğin birer uzantısı olarak ozan-çalgıcılar görülür.
İslamldan önceki dönemle ilgili araştırmalar sonunda, dinsel şiirler, ağıtlar, ilahiler yazan ya da manzum çeviriler yapan kimi ozanlar saptanmıştır. Bunlar arasında Çuçu, Aprınçur Tigin, Sungku Seli Tutung, Kiki, Pratyaya-Şiri, Asıg Tutung, Çısuya Tutung, Kalım Keyşi’nin adlan anılabilir. Bu ozanların şiirleri de çevreye göre koşug, kojan, takşut, ir. yır, şlok, kavi, başık gibi nazım biçimlerinde yazılmıştır. Nazım birimiyse, hemen bütün halk şiirinde görülen dörtlük’tür. Kâşgarlı Mahmut’un Divanü Lügat-it-Türk’ü Araplara Türkçeyi öğretmek amacıyla hazırlanan bir sözlük olmasına karşın, XI. yy. Türk boylarının halk ürünlerini de içerir.
İslam Uygarlığı Etkisinde Gelişen Halk Edebiyatı
İslamın, Türk boyları tarafından IX. yy’dan başlayarak benimsenmesi, bir uygarlık değişimine yol açtı. Göçebe Türk boyları, gerek kendi kurdukları devletlerde, gerekse buyruğuna girdikleri devletlerde, İslam uygarlığının yapısal koşullarına çeşitli biçimlerde uyum sağlayarak, büyük kent merkezlerinde kümelenmeye başladılar, siyasal ve toplumsal kurumları bu uygarlığın öngördüğü ilkelere göre düzenlediler, kültür ve sanat yaşamı da doğal olarak İslam’a özgü bir nitelik kazandı. Arapça ve özellikle Farsça, edebiyat geleneğinde ağırlıklı diller durumuna geldi. İslam,Kur’an alfabesinin ortaklığıyla kültür ve sanat birliği oluşturdu.
Anonim Halk Edebiyatı
Anonim Halk edebiyatı, yazanı ya da söyleyeni belli olmayan bütün sözlü ve yazılı ürünleri kapsamaktadır. Bu ürünler arasında destanlar, destansı öyküler, menkıbeler, tarihler, halk hikâyeleri, efsaneler, masallar, fıkralar, maniler, türküler, bilmeceler, atasözleri, seyirlik halk oyunları (Karagöz, Ortaoyunu, Meddah) sayılabilir. Aşağı yukarı bütün halk ozanları, bu tür anonim ürünlerin bir tür saklayıcısı, taşıyıcısı ve ileticisi görevini üstlenmişlerdir. Ayrıca bazı meraklı kimseler de bu ürünleri cönk denilen uzun defterlere yazmışlardır.
Anadolu’da Gelişen Halk Edebiyatı
Türklerin Anadolu’yu yurt edinmelerinden sonra, edebiyat geleneği de, İslam din ve kültürünün etkisiyle yeni bir biçim almaya başladı. Özellikle köşk, saray ve çevrelerinde, dili, dünya görüşü, sanat anlayışıyla İslam özellikli Divan edebiyatı ortaya çıkmış; tekke ve tarikatların çevresinde toplanan zümrelerde, tasavvuf ilkelerinin ağır bastığı, dilce halka daha yakın, Halk edebiyatının geleneksel biçim ve ilkelerine sıkı sıkıya bağlı Tekke edebiyatı gelişmiştir.
Son Yorumlar