XVIII. Yüzyıl Aydınlanma Çağı Fransa Edebiyatı, XVIII. yy. gerçekte Louis XIV’ün ölümüyle (1715) başladı ve 1789 Fransız Devrimi’yle sona erdi. Bu süre içinde, klasik dönemde yakınlaşan usçuluk ve hıristiyanlık birbirinden kesin biçimde ayrılarak çatışmaya başladı. Yüzyılın ikinci yarısında duygulu ve coşkun bir edebiyat doğdu: Bu, romantizmin ilk belirtilerinden biriydi. Romantik hayalgücüne dönüş ve yabancı edebiyatların etkisi açıkça ortaya çıktı. Törelere, inançlara karşı eleştirili bir yaklaşım görülürken, XVIII. yy. edebiyat türleri zorunlu olarak XVII. yy’dakilerden ayrıldı: Tarih denemeleri, felsefi öyküler Montesquieu’yle Voltaire’in en sevdikleri anlatı biçimleriydi. Montesquieu, İran Mektuplarından (Lettres persanes, 1721) başlayarak “egzotik” romanın alaylı üslubu ardına sığınıp, döneminin büyük siyasal sorunlarına değindi.
En çok da Kanunların Ruhu Üstüne’de (L’Esprit des Lois, 1748; 1758) ortaya koyduğu kuramlar, özellikle Fransa’da Devrim’den sonra yayımlanan anayasalar üstünde etkili oldu. Voltaire’in çok yönlü ve birbirinden farklı yapıtları yüzyılın tartışmaya yönelik yaklaşımını somutlaştırdı, felsefe alanında sürdürülen savaşımı bütün alanlara yaydı. Vauvenargues, bir felsefeciden çok bir ahlakçı ve bilgili bir edebiyat eleştirmeniydi. Soyut bir usçuluğa değil de olguların gerçekçi gözlemine dayalı bir maddecilik anlayışını ortaya koyan Diderot, XVIII. yy’da özellikle d’Alembert ile birlikte oluşturduğu EncycJopedie (Ansiklopedi) çalışmalarıyla çağını büyük ölçüde etkiledi. Bu iki düşünce adamının maddeci ve tanrıtanımaz öğretileri Helvetius’ta ve d’Holbach’ta ortaya çıkarken, Buffon felsefe akımının dışında kaldı. jean-jacques Rousseau, Toplum Sözleşmesi (Le ContratSocial, 1762) adlı yapıtında halkın gerçek egemen olduğu siyasal bir sistemin temellerini attı. Öte yandan, İtiraflar (Confessions, 1782-1789), Emile (1762), vb. yapıtlarıyla, XVIII. yy’ın önde gelen edebiyatçı ve felsefecileri arasında yer aldı.
ROMAN VE TİYATRO. Lesage, Le Diable boiteux’de (Topal Şeytan), özellikle de Gii Blas’ta İspanyol pikaro romanından esinlenerek kendi dönemindeki toplumun canlı ve yergili bir betimlemesini yaptı. Marivaux’nun, Crebillon’un.Choderlos de Laclos’un (Tehlikeli Alâkalar ([Les Liaisons dangereuses]) ve Restif de La Bretonne’un [Le Paysan perverti [Baştan Çıkan Köylüj) romanlarının konusu da töreleri ele alıyordu. Buna karşılık l’Abbe Prevost’nun Manon Lescaut romanında ruhbilimsel öğe daha ağır basıyordu. Rousseau’nun büyük romanı julie ya da Yeni Helo’ise (julie ou la Nouvelle Heloıse) hem betimsel, hem ruhbilimsel, hem de felsefi bir yapıttı; ama tutkunun yüceltilmesi ve duygunun ağır basmasıyla romantik özellikler de taşıyordu. Bernardin de Saint-Pierre, Devrim’in hemen öncesinde duygusal Paul ila Virginie (Paul et Virginie) romanıyla büyük bir başarı kazandı.
XVI. yy’da trajedi, klasik trajedinin sıkıcı bir taklidinden başka bir şey değildi. Voltaire, sahneyi, dinsel hoşgörü üstüne görüşlerini açıkladığı bir kürsü haline getirmişti. Bununla birlikte Marivaux ve Beaumarchais (Sevil Belberi [Le Barbier de Seville] ve Figaro’nun Düğünü (LeMariagede Figaro]) yapıtlarında, yaşadıkları toplumu gözüpekçe eleştirdiler. Lesage’ın T urca ret atili başyapıtı aynı zamanda yergici ve betimleyici özellikleriyle gerçek anlamda bir töreler komedisi oldu.
DEVRİM DÖNEMİ. 1789 olayları, soylu sınıfın üstünlüğüne son verdi, sarayların ve aristokrat salonlarının edebiyat üstündeki etkisi kayboldu, Mecliste güzel konuşma sanatı doğdu. Mirabeau, Danton, Robespierre ve Saint-just Meclis’i ayağa kaldırabilecek konuşmalar yaptılar; gazetecilik gelişti. Terör dönemi sırasında boynu vurulan Andre Chenier felsefi şiire eski soluğunu kazandırmak isterken, bir başka Terör dönemi kurbanı olan Madame Roland da etkileyici anılar yazdı (Mt’unuircş).
Marki De Sade Justine ou les Malheurs de la Vertu’yü (Justine ya da Erdemin Mutsuzlukları, 1791) gerçekleştirdi.
Son Yorumlar