XI. Yüzyıldan XIV. Yüzyıla Kadar Fransada Edebiyat, Geleneksel olarak, aklı, klasikçiliği, bilgeliği, ilimliliği, açıklığı, insanı dile getiren Fransız edebiyatı, çeşitli, zengin, özgür ve kentsoyludur. Fransız edebiyatı dokuz yüzyıl boyunca bütün türlerde yapıt vermiş, bazı türleri yaratmış, bazı türleri de olgunluğa kavuşturmuştur.
OLAĞANÜSTÜLÜK ÖĞELERİ. Olağanüstülük olayı kuşkusuz XI. yy’dan XIV. yy’a kadar feodal edebiyatın dilini belirgin kılan birer etkendir. “Chansons de geste”lerde, gezgin ozanların kendi yaşadıkları çağın soylu duygularıyla donattıkları, Karolenj dönemi kişilerinin yiğitlik serüvenleri coşkuyla anlatılır: Yalın bir olay çevresinde gelişen Chanson de Roland (XI. yy. sonu), üsluplaştırılmış bir psikolojinin destansı bir boyut kazandırdığı kişileri dile getirir. Şövalyeliğe özgü duygu ve düşüncelerle canlılık kazanan bu yapıtlarda kahramanlar, yürekliliklerini ve efendilerine ya da Tanrıya olan bağlılıklarını kanıtlayarak, yaşamlarına bir anlam verecek yiğitlikler peşinde koşarlar.
Böylece dinle karışık coşkun bir duygunun egemen olduğu edebiyat en olağanüstü serüvenlerle, ince duygularla, aşkla dolar, çeşitli sınamalardan geçen, bu arada saray yaşamının bütün gereklerine uyan ince ruhlu şövalye, yiğitlik türkülerindeki savaşçı kahramanın yerini alır.
Genel çizgilerini Breton ve Kelt efsanelerinden alan Breton romanları, Kral Arthur ve Yuvarlak Masa Şövalyelerinin çevresinde, Graal’in ya da Tristan ile Iseult’ün çevresinde gelişir. Kral Arthur romanları yazarlarının en ünlüsü olan Chrestien de Troyes (XII. yy.), Lancelot, Yvain ve Perceval’in kişiliklerini geniş kitlelere sevdirmiştir. Bu arada, Aucassin ve Nicolette, Floire ve Blancheflor gibi “roman”larda,kavuşamayan sevgililer anlatıldı. Öte yandan, romandan tarih türünün ortaya çıktığı görüldü: Romanı tarihe dönüştürmek için daha pozitif bir anlayış yeterli oldu. Hırs, açgözlülük, alçakça tutkular ilk kronikçilerde (Geoffroi de Villehardouin, Robert de Clari) saray edebiyatının yerini aldı. Joinville’in hayalgücü, Saint-Louis tarihinde anlattığı olağanüstü olaylarda dile geldi.
Marie de France’ın (XII. yy.) en güzel şiir örnekleri olan lai’lerine, yazan bilinmeyen dokunaklı Châtelaine de Vergi ile aşk şarkılarını, Thibaud de Champagne ve Gui Châtelain de Coucy’nin yapıtları eklenebilir.
GERÇEKÇİLİĞİN DOĞUŞU. XII. yy dan başlayarak artık soylu sınıfın düşünce ve beğenisine değil de, zenginleşerek, kendine uygun anlatı ve şiirler yazdırtmaya başlayan burjuvaziye seslenen bir edebiyat gelişti. Bu edebiyatta feodalite, şövalyelere özgü onur ve aşk kavramları açısından sistemli biçimde alaya alınıyordu. Olağanüstüye ve alışılmamışlığa düşkünlüğün ardından, sağlam bir sağduyu ve gülmece duygusuna bağlı bir gerçekçilik doğdu.
Goupil’in serüvenlerini anlatan bir şiirler çevrimi olan Roman do Renart (Tilkinin Romanı) feodalitenin bir parodisidir. Aynı özellikler genellikle yergici ve güldürü dolu manzum öyküler olan fab]/aux’larda da görülür: le Vilain Mire (Köylü Hekim), la Housse partie (Bölünen Örtü).
DİDAKTİK EDEBİYAT VE MİRACLE’LAR. Dinsel kökenli olan tiyatro. XI. yy’dan sonra, din tarihinin çok bilinen olaylarını küçük temsiller halinde sahneye getiren Kilise’nin törenleri arasına karıştı. Önceleri latince, daha sonra da halk dilinde yazılan bu kilise dramları, halkın toplandığı alanlarda temsil edilen miracie’lara dönüştü: Yazarı bilinmeyen jeu d’Adam (Âdem’in Oyunu); jean Bodel’in Jeu de Saint Nicolcıs (Aziz Nicolaus’un Oyunu); Rutebeuf’ün Miracle de Tbeophile’i. Bu arada gülmece tiyatrosu da halk arasında yaygın pantomimlerden, vb. doğdu. Arras’ta, Adam Le Bossu jeu de la feuillee (Çardak Oyunu , 1262?) ile jeu de Robin et Mariorı’u (Robin ile Marion’un Oyunu, 1283?) yazdı.
Son Yorumlar