Temel Hak ve Özgürlükler Nasıl Korunur? Daha önce değinildiği gibi), temel hakların korunmasına ilişkin kurallar, Anayasanın temel hakları düzenleyen genel hükümler bölümü içinde değil, kişinin hakları ve ödevlerini düzenleyen bölümü içinde yer almıştır. Böyle olmakla birlikte, bu kurallar tüm temel hakları ilgilendiren nitelikte kurallardır.
Temel hak ve özgürlüklerin korunmasına ilişkin kurallar aşağıdaki gibi sıralanabilir:
a) Anayasa, hak arama özgürlüğü adı altında, herkese yargı yerleri önünde davacı veya davalı olarak, sav ve savunmada bulunma hakkını tanımıştır (m. 36). Bu hakkın etkin bir biçimde kullanılabilmesi mahkemelerin, görev ve yetkisi içine giren davalara bakmakla yükümlü olmalarına bağlıdır. Anayasa, bunu da sağlamıştır (m. 36/2). Anayasa ayrıca dilekçe hakkı da tanıyarak, kişilere dilek ve şikayetlerini yetkili makamlara ve Meclise yapabilme yolunu getirmiştir (m. 74/1). Böylece, kişilere haklarını koruyabilmek için, Anayasa ile hem dava, hem de şikayet hakkı tanınmıştır.
b) Anayasa, bir yandan hiç kimsenin tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamayacağını, diğer yandan da aynı sonucu yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulamayacağını öngörmüştür (m. 37). Buna kanuni hakim güvencesi dendiği gibi, tabii hakim güvencesi de denir. Tabii hakim deyimi 1961 Anayasasında kullanılmış, kanuni hakim deyimi ise, Anayasaya 1971 değişikliği ile girmiştir. Bu deyim, 1982 Anayasasınca da benimsenmiştir. Yasal yargıç kuralının amacı, hem mahkemelerin yasa ile kurulmasını sağlamak, hem de davanın, olaydan sonra çıkarılacak bir yasa ile kurulan bir mahkemede görülmesini önlemektir. Bu da, yargı güvencesinin ön koşullarından biridir.
c) Temel hak ve özgürlüklerin korunmasında önemli olan hususlardan biri de, suç ve cezaların yasallığı, suçsuzluk varsayımı, ceza sorumluluğunun kişiselliği, genel müsadere cezasının verilememesi gibi kurallardır (m. 38). Bu açıdan Anayasa, 1961 Anayasasına göre, daha kapsamlı bir düzenlemeye giderek, temel hak ve özgürlüklerin korunması açısından önemli yeni kurallar getirmiştir. Bunlar aşağıdaki gibi sıralanabilir:
Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz. idare, kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran 1 müeyyide uygulayamaz. Vatandaş, suç sebebiyle yabancı bir ülkeye geri verilemez.
d)Anayasa, isbat hakkını da benimseyerek, kamu görev ve hizmetinde bulunanlara karşı, bu görev ve hizmetin yerine getirilmesi ile ilgili olarak sapılan suçlamalardan dolayı açılan hakaret davalarında, sanığa doğruluğunu kanıtlama olanağını sağlamıştır (m. 39).
e) Temel hak ve özgürlüklerin korunması ile ilgili bir kural da, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 13. maddesinden esinlenerek Anayasaya girmiş olan şu kuraldır: Buna göre, Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir(m. 40/1). Anayasa ayrıca, kamu görevlilerinin, kişilere haksız işlemleri sonucu verdikleri zararı da, devletin karşılayacağını belirtmiştir (m. 40/2).
Tüm bu kuralların amacı, kişilere temel hak ve özgürlüklerini koruma olanağının sağlanması, yapılan haksızlıkların giderilmesi, uğranılan bir zarar varsa, bunun da devletçe karşılanmasıdır.
Yabancıların Durumu
1924 Anayasasında, temel hak ve özgürlükler düzenlenirken, maddeler Her Türk, ya da Türkler diye başlıyordu. 1961 ve 1982 Anayasalarında ise, maddeler Herkes diye başlatılarak, temel hak ve özgürlüklerin uygulama alanı genişletilmiştir. Böyle olmakla birlikte, Türklere tanınmış olan tüm hak ve özgürlüklerden yabancıların da aynen yararlanmaları söz konusu değildir. Nitekim Anayasa, başka bir maddesinde, temel hak ve özgürlüklerin, yabancılar için, uluslararası hukuka uygun olarak yasa ile sınırlanabileceğini öngörmüştür (m. 16).
Yabancıların temel hak ve özgürlüklerden yararlanmaları, uluslararası hukuk kurallarına uygun olarak, karşılıklılık koşuluna dayanarak da kısıtlanabilir. Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine göre, sözleşmenin sağladığı haklardan, sözleşmeye taraf olan ülkelerde yaşayan herkes, karşılıklılık ve uyrukluk koşulu aranmadan yararlanabilir. Avrupa Konseyi ülkelerinde yaşayan Türk vatandaşları, yaşadıkları devlet aleyhine, Avrupa İnsan Hakları Komisyonuna başvurarak haklarını arayabiliyorlar. 28 Ocak 1987 tarihinden itibaren, Türkiye’ye karşı da, Komisyona başvurabilme yolu açılmıştır. Komisyona yalnız Türk vatandaşları değil, Türkiye’de bulunan tüm yabancılar da başvurabilirler.
Son Yorumlar