Tanzimat önemi Anayasacılık Hareketleri Gülhane Hattı Humayunu ve Islahat Fermanı
Gülhane Hattı Humayunu
II. Mahmud’un ölümü üzerine, tahta Abdülmecit (1839- 1861) geçmiştir. 19. yüzyılda, anayasacılık hareketlerinde en önemli adım, Mustafa Reşit Paşanın etkisi ile Padişah Abdülmecit tarafından 3 Kasım 1839 tarihli Gülhane Hattı Humayunu ile atılmıştır. 18. yüzyılın başlarından beri devam edegelen ıslâhat hareketlerini, Osmanlı Devletinin iç işleri ve Batı ile olan ilişkileri de dikkate alınarak, tamamlamak amacı güdülmüştür. Gülhane Hattı Humayunu, yapılan törende, bizzat Mustafa Reşit Paşa tarafından bir kürsüden okunmuştur. Törende, Padişah, ulema, bakanlar, devletin askeri ve mülkî erkânı, Yahudi Hahamı, Rum ve Ermeni Patrikleri, esnaf teşkilatı temsilcileri ve elçiler hazır bulunmuştur. Böylece, Osmanlı Devleti ile anayasacılık hareketlerinde önemli bir yeri olan, Tanzimat Dönemi başlamıştır.
Gülhane Hattı Humayunu ile, devletin müslüman ve hırıstiyan tüm uyruklarına eşit haklar tanıması, ırz, namus, can ve mal güvenliği sağlanması, vergi, askerlik ve yargı alanlarında yeniden düzenlemeler yapılması öngörülmüştür.
Gülhane Hattı Humayununun önemi, Padişahın, yetkilerini tek yanlı olarak kısıtlamış ve hukuk kurallarına uygun hareket edileceğine söz vermiş, içe ve dışa karşı kendisini bağlamış olmasıdır. Gülhane Hattı Humayunu ile başlayan Tanzimat döneminin bir özelliği de, islâmi hukuk kurallarının yanında, Batı hukuk kurallarının ve kurumlarının uygulamaya konulmuş olmasıdır. Hukuk alanındaki bu ikili uygulama, Cumhuriyet dönemine kadar sürmüştür.
II. Mahmut döneminde kurulmuş olan Meclisi Ahkâmı Adliye, Gülhane Hattı Humayunu ile öngörülen yeniden düzenleme ile ilgili yasa tasarılarım hazırlamakla görevlendirilmiştir. Kısa bir süre sonra Ceza Kanunu çıkarılmış, karma mahkemeler kurulmuş, memurlara verilecek cezalar belirlenmiş, zenci esareti yasaklanmış, bir mezhepten diğerine geçmeyi yasaklayan yasa kaldırılmış, vergi toplama yöntemi değiştirilmiş ve askerlik alanında düzenlemeler yapılmıştır. Bütün bu gibi çabalara karşın, Gülhane Hattı Humayunu ile vaad edilenler hemen gerçekleştirilememiştir. Gülhane Hattı Hümayunundan sonra, gerek Padişah Abdülmecit, gerekse Padişah Abdülaziz dönemlerinde, hemen hemen aynı vaadleri, tekrarlayan 1845 Hattı Humayunu, 1856 Islahat Fermam, 1861 Hattı Humayunu çıkarılmıştır. Bunlar birbirine benzeyen, hemen hemen aynı nitelikte olan fermanlardır.
Islahat Fermanı
Bu Fermanlar arasında 1856 Islahat Fermanı, özellikle hıristiyan uyruklara tanıdığı yönetim ve eğitim hakları ve eşitlik ilkesi yönünden, dikkati çeken bir fermandır. Islahat Fermanı, Kırım savaşının son yıllarında hazırlanmış ve Paris anlaşmasının imzalanmasından önce, Babıâli’de okunarak ilân edilmiş ve Paris anlaşmasını hazırlayan devletlere duyurulmuştur.
Yabancı devletlerin etki ve baskıları sonucu, müslüman uyruklar ile hıristiyan uyruklar arasında, vergi, hak, eğitim, askerlik, kamu hizmetlerine girme yönünden süregelen farklar, bu Ferman ile kaldırılmak, Gülhane Hattı Humayununda işaret edilmiş olan müslüman ve hıristiyan uyruklar arasındaki eşitlik sağlanmak istenmiştir. Kısaca belirtmek gerekirse, Islahat Fermanı, Avrupalı devletlerin hazırladığı ve Osmanlının kabul etmek zorunda kaldığı bir ıslahat programıdır.
Bütün bu fermanlarda öngörülen vaadler, belli bir hukuksal yaptırıma bağlanamamıştır. Bu konuda, padişah açısından tek yaptırım Tanrı korkusu olmuştur. Gülhane Hattı Humayununun sonu bu açıdan ilginçtir:
Hemen Rabbimiz Taalâ Hazretleri cümlemizi muvaffak buyursun ve bu kavanini müessesenin hilâfına hareket edenler Allahı Taâlâ Hazretlerinin lânetine mazhar olsunlar ve ilelebed felâh bulmasınlar âmin.
Son Yorumlar