Eski çağ dillerine ve edebiyatlarına ön planda yer ayıran ve insan yaşamına en yüksek anlamını, en yetkin saygınlığını veren şeyi araştıran Rönesans hümanistlerinin öğretisi. Eskiçağ’ın öğrenilmesine ve bir kültür modeli olarak kabul edilmesine dayanan hümanizm, Rönesans’la ilişkilidir. Payen’e göre bu akım, Marsilio Ficino’nun Theologia Platonica ’sının (Eflatuncu Tanrıbilim) yayımlandığı 1482 yılı (bu tarihten yirmi yıl […]
Farklılaşma özel niteliklerin edinilmesidir. Farklı dokuları oluşturan hücreler de farklıdır; bununla birlikte, tümü de tek bir hücreden gelir. Tek bir hücre düzeyinde, bu farklılaşma kendini genellikle morfoloji değişiklikleri ve özel bir davranışın yerleşmesiyle belli eder. Bir yönde farklılaşma en sık olarak hücrenin sahip olduğu öbür olanakların sınırlanmasıyla birlikte gider. Bir Hücreli Canlılarda Farklılaşma Bir hücreli […]
Değişik hücre organitlerinin kökenini aydınlatmak her zaman kolay değildir. Gerçekten de, hücre bölünmesi sırasında, sürekliliğin kromozomlar tarafından sağlandığı kesindir; bunlar yalnız kendilerine benzer kromozomlardan kaynaklanır. Mitokondriler ve plastlar bölünmeyle çoğalır; organitlerde çoğalma olaylarında çok önemli rol oynayan dezoksiribonükleik asidin bulunduğu bilindiğine göre, çekirdekten başka organitlerin de az çok özerk bir biçimde mi çoğaldığı ya da […]
Işık mikroskopu sayesinde hücrenin birçok oluşturucusu olduğu ortaya çıkarılabilmişti. Bunlar arasında sitop- lazma, temel yaşam maddesi olarak kabul ediliyordu. Bu homojen ve ışığı kırıcı jelin içinde, biri (çekirdek) vazgeçilmez olan cisimler barınır. Yaşayan maddenin tümü (sitoplazma + çekirdek) genellikle protoplazma olarak adlandırılır. Sitoplazma Günümüzde sitoplaz- manın homojen olmadığım ve biyokimyasal açıdan bütün oluşturucularla sıkı sıkıya […]
Canlı organizmaların yapısal ve işlevsel açıdan en küçük birliği. Aşağı yukarı virüsler dışında bütün canlı organizmalar, yalnız mikroskopta seçilebilen ve ayrıntılı incelenmeleri güçlü teknik olanaklar gerektiren hücrelerin (birhücrelilerde tektir ve bunlar çokhücrelilerden bu bakımdan ayrılırlar) az ya da çok sayıda bir araya gelmesinden oluşur. Gerçekten de, bir milyar kadar çokhücreli hücresi, bir gramdan ağır olmayan […]
Hollandah fizikçi, matematikçi ve gökbilimci (La Haye, 1629-La Haye, 1695). Diplomatlar ailesinden gelen Christiaan Huygens, bilimsel bir çevrede yetişti; Leiden ve Breda üniversitelerinde öğrenim gördü. Mantık, matematik ve fizik alanlarında sağlam bilgisi vardı. Latince, yunanca, fransızca ve İtalyanca da öğrenen Huygens, ayrıca, çok iyi bir müzikçiydi. Öğrenimini bitirdikten sonra aüesinin yanma döndü ve bütün zamanım […]
İngiliz yazarı (Godalming, Surrey, 1894-Hollywood, Kaliforniya, 1963). Thomas Huxley’in torunu ve ozan Matthew Arnold’ın akrabası olan Aldous Huxley, öğrenimini Eton’da ve Oxford Üniversitesi’nde tamamladı, Birinci Dünya savaşından sonra Eton’da edebiyat dersleri vermeye başladı. Ailesinin varlıklı olması, Huxley’in kendini bütünüyle edebiyata vermesine ve gezi tutkusunu gidermesine olanak verdi. 1925’te bir dünya turuna çıkan Huxley, İngiliz yüksek sosyetesinin yergili […]
Alman felsefecisi (Prossnitz, Moravya, 1859 – Freiburg – im – Breisgau, 1938). Bilim adamı olarak yetişen Edmund Husserl, 1883’te felsefeci Brentano’ nun öğrencisi oldu. Bu ilişki, düşüncesini kesin biçimde yönlendirdi. Kırk yıl boyunca, Halle’de, Göttingen’de ve Freiburg-im-Breisgau’da ders veren Husserl tüm yaşamını felsefeye adadı. Husserl’in temel amacı, bilimlere bir temel sağlamak ve böylece onları mutlak […]
Çek din reformcusu (Husinec, Bohemya, 1369-Konstanz, 1415). Prag Üniversitesinde okuyan jan Hus, Kilise’yi çeşitli yönlerden eleştiren Alman (Waldhausen) ve Çek (Miliç ve janov) ustalarının yanında çalıştı. Oxford’dan gelen arkadaşı ve yandaşı olan Praglı Hieronymus’tan İngiliz reformcu Wyclif’in (1320-1384) düşüncelerini öğrendi ve İngiliz ustanın ilahiyat alanındaki görüşlerini be- nimsemeyip yalnızca Kilise’ye yönelik eleştirel düşünceleriyle ilgilendi. 1400’de […]
10.yy’dan itibaren büyük topluluklar halinde Müslüman olmuşlardır. Bunun sebebi Türklerin inançları ile İslamiyet arasında büyük benzerliklerin olmasıdır. Türkler daha önce de çeşitli dinleri kabul etmiş fakat bu dinleri daha çok idareciler kabul etmiş halk tarafından kabul edilmemiştir. İslam dışında başka dinleri kabul eden Türkler benliklerini kaybetmişlerdir. Türklerin milli yapılarına İslam uygun olduğu için Türkler kitleler […]
Son Yorumlar