Ortaçağ felsefesi, Batı Roma İmparatorluğunun yıkılmasından (476) sonra, elyazmaları- nın saklandığı ve incelendiği manastırlar kültür merkezleri haline geldiler ve böylece, Eskiçağ’m felsefelerini, putataparlığı ve inancı uzlaştırmak söz konusu oldu; Mamertus Claudanius’un, Boetius’un ve Johan- nes Scotus Erigena’nın yapmaya çalıştıkları buydu. XI. yy’da düşünce alanında bir yenileşme başladı; birçok kitaplık kuruldu. Aziz Anselmo (1033-1109), akıl ile inancı uzlaştırmaya çalışarak, inancı, “zekânın aranması” diye tanımladı. Pierre Abelard (1079-1142), ahlaka ilişkin Eski Yunan düşüncelerine geri döndüyse de, 1121’de ve 1141’de, Din Kurultayları tarafından mahkûm edildi. XIII. yy. bir bireşim yüzyılı oldu; Aristoteles’in yapıtları, resmen Paris JJniversitesi’nde okutulmaya başlandı; Aquinolu Tommaso (1225-1274), Aristoteles öğretisini hıristiyanlığa uygulayarak, akim ve inancın alanlarını sınırlamaya çalıştı. Aristotelesçiliğin ve tommasoculuğun (ya da skolastiğin) uzun süren başarısı, bir devlet, iyice aşamalanmış bir Kilise ile çok iyi aşa- malanmış bir felsefe ve din sistemi arasındaki büyük yakınlıktan kaynaklanıyordu.
Ama Aquinolu Tommaso’nun elden geçirdiği Aristoteles düşüncesinin despotluğuna karşı, Roger Bacon ve Katalan düşünürü Raymond Lulle savaşıma giriştiler; bu savaşım XIV. yy’da Duns Scot ve adcılık akımı (Ockhamlı William) tarafından sürdürüldü ve inanç ile akıl arasında bir ayrılık baş gösterdi.
Hıristiyan Doğu’da,X.yy’dan XV yy’a kadar hümanizmanın uyanışı, Efla- tun’a ilgi duyulmasına yol açarken ve XI. yy’da aristotelesçi incelemeler ortaya çıkarken, hıristiyan olmayan Doğu’da, çevirmenler,Eski Yunan düşünce geleneklerini tanıttılar. Bundan sonra, Eski Yunan düşüncesi ile İslâm düşüncesini uzlaştırma girişimi ortaya çıktı.
Buna benzer bir biçimde yahudi felsefeci Musa bin Meymun (1135-1204) da yahudi inancı ile Eski Yunan bilgeliğini uzlaştırmak istedi.
Son Yorumlar