Mustafa Kemal Atatürk’ün Öğrenim Hayatı
Mustafa Kemal Atatürk Hangi Okulları Okudu?
a. Mahalle Mektebi – Şemsi Efendi Okulu
Mustafa, okul çağına gelince Zübeyde Hanım ve Ali Rıza Bey’in arasında eğitimi hakkında görüş ayrılığı ortaya çıkar. Mustafa Kemal 1922’de bir gazeteye verdiği röportajda “Annem, ilahilerle okula başlamamı ve mahalle okuluna gitmemi istiyordu. Gümrükte memur olan babam, o zaman yeni açılan Şemsi Efendi’nin okuluna gitmemi ve yeni yöntemlere göre okumamı arzu ediyordu.
Nihayet babam işi ustaca çözdü. İlk önce bilinen törenle mahalle okuluna başladım. Böylece annemin gönlü yapılmış oldu. Birkaç gün sonra da mahalle okulundan çıktım, Şemsi Efendi’nin okuluna yazıldım.” diyerek ailesinin eğitimine verdiği önemi vurgulamıştır.
Mustafa, Şemsi Efendi Okulunda eğitim hayatına devam ederken babası Ali Rıza Bey vefat etti. Eşinin ölümüyle ekonomik sıkıntılar yaşamaya başlayan Zübeyde Hanım, Selanik yakınlarında bulunan Langaza’ya tarımla meşgul olan ağabeyi Hüseyin Ağa’nın yanına gitti. Mustafa Kemal’in kız kardeşi Makbule (Atadan) o günleri anlatırken “Koca çiftlik Mustafa’ya dar gelirdi. Bugünkü gibi hatırımdadır: Tahtaları keser, küçük çiviler çakar ve bu çivilere incecik saz telleri gererek tambura yapar ve çalardı. Ben de kendisine yardım ederdim. Bütün bunlar vakit geçirmek için aranan çareler ve başvurulan basit eğlencelerdi. Tahta kesme ve güvercin yuvası yapma gibi meşguliyetlerinde ona yardım ederdim.” diyerek çiftlikteki günlük uğraşlarından bahsetmiştir.
Görüldüğü üzere çiftlik hayatı Mustafa’nın el becerilerinin artması bakımından faydalı olmuştur. Ancak Zübeyde Hanım oğlunun öğreniminin yarım kalmasına çok üzülüyordu. Mutlaka iyi bir okulda eğitim alması gerektiğini düşünüyordu.
Şemsi Efendi Kimdir?
Şemsi Efendi’nin 1872’de Selanik’te açtığı okulun sınıflarında öğretmen masası, sıra, kara tahta, tebeşir, silgi ve okuma yazmayı kolaylaştırmak için hazırlanmış levhalar bulunuyordu. Şemsi Efendi; açtığı okulda teneffüs, ders aralarında oyun oynama, beden eğitimi gibi eğitimde o dönem için yeni yöntemler uyguladı. Okulun diğer farklı bir uygulaması, yeni yazılan öğrencilere çalışkan öğrencilerden bir çalışma arkadaşı vermesiydi. Öğrencileri şehir içi gezilere de götürdüğü bilinmektedir. Şemsi Efendi, bu tür gözlem ve inceleme gezileri ile eğitimi okul binası dışına çıkarmak suretiyle öğrencilerini hayata daha bilgili ve bilinçli hazırlamaktaydı.
Şemsi Efendi Okulunda uygulanan farklı eğitim yöntemlerinin Mustafa’nın eğitimine katkısı neler
olabilir?
b. Selanik Askeri Rüştiyesi
Annesi Mustafa’yı eğitim için Selanik’teki akrabasının yanına gönderme kararı aldı. Mustafa Kemal kaydolduğu Selanik Mülkiye Rüştiyesinden kısa süre sonra ayrıldı. Onun isteği askeri bir okula gitmekti.
1922’de verdiği bir röportajda o günleri anlatırken: “Yakınımızda Binbaşı Kadri Bey isminde bir kişi oturuyordu. Oğlu Ahmet Bey askeri ortaokula devam ediyor ve okul üniforması giyiyordu. Onu gördükçe ben de böyle üniforma giymeye hevesleniyordum. Sonra sokaklarda subaylar görüyordum. Bu aşamaya ulaşmak için izlenmesi gereken yolun askeri ortaokula girmek olduğunu anlıyordum. O sırada annem Selanik’e gelmişti. Askeri ortaokula girmek istediğimi söyledim. Annem askerlikten çekiniyor ve bana engel olmaya çalışıyordu. Okula giriş sınavını ona sezdirmeden verdim. Böylece bu durum oldu bittiye getirilmiş oldu.” diyordu. Mustafa, büyük bir istekle girdiği Selanik Askeri Rüştiyesinde çok başarılı bir eğitim hayatı geçirdi. Arkadaşları arasında zekası ile kısa sürede kendini gösterdi. Okulda başarılı öğrencilere verilen sınıf çavuşluğu ve müzakerecilik gibi görevlerin üstesinden başarılı bir şekilde geldi. Tüm bunların sonucunda daha çocuk denecek yaşta görev bilinci gelişti ve özgüveni arttı. Askerlik ve siyasi hayatındaki düzen ve disiplinin ilk temelleri Selanik Askeri Rüştiyesinde atılmış oldu.
Selanik Askeri Rüştiyesindeki öğretmenlerin büyük çoğunluğu kışlalarda sınırlarda görev yapmış, Osmanlı Devleti’ne isyan eden milletlerle savaşmış tecrübeli, memleketin halini bilen ve gidişatın iyi olmadığının farkında olan subaylardı. 22 Eylül 1924’te Samsun’da öğretmenlere yaptığı bir konuşma esnasında rüştiyeden Fransızca Öğretmeni Yüzbaşı Nakiyüddin Yücekök’ü görünce “Şimdi burada bir kişiye rastladım. O, benim ortaokul birinci sınıfta öğretmenimdi. Bana ilk şeyleri öğretirken gelecek için ilk düşünceleri de vermişti. Efendiler, açıklamak istiyorum ki ilk eğitim ana – baba kucağından sonra okuldaki eğitimcinin dilinden, vicdanından, terbiyesinden alınır.” demiş ve Selanik Askeri Rüştiyesindeki öğretmenlerin, düşüncelerinin oluşmasındaki katkısını vurgulamıştır.
c. Manastır Askeri İdadisi
Mustafa Kemal, Selanik Askeri Rüştiyesini başarılı bir şekilde bitirdikten sonra Manastır Askeri İdadisinin imtihanlarına girdi ve başarılı oldu. Böylece doğduğu Selanik’ten ilk defa ayrılmış olacaktı. Manastır ve Selanik, Osmanlı Devleti’nin Batıya açılan önemli şehirleridir. Çok kültürlü yapısıyla dikkat çeken Manastır aynı zamanda 3. Ordu’nun da merkezidir. 3. Ordu’nun Manastırda bulunması şehrin gelişmesine katkı sağlamış ve birçok eğitim kurumu açılmıştır.
Manastır şehrinin bulunduğu Makedonya bölgesinin diğer bir özelliği de Abdülhamid’e karşı Meşrutiyet taraftarlarının yoğun olarak yaşadıkları bir yer olmasıdır. Mustafa Kemal’in Manastır Askeri İdadisindeki bazı öğretmenleri de Meşrutiyet yanlısı fikirlerden etkilenmiş İttihat ve Terakki Cemiyetine üye olan subaylardı. Bu durum ordu ve memleket meselelerinin Manastır İdadisinde konuşulmasına neden oluyordu. Mustafa Kemal bu sayede memleket meselelerini öğrenme imkanı buldu.
Manastır İdadisi yatılı bir okuldu. Askerî idadilerin kuruluş amacı harp okullarına öğrenci yetiştirmekti. Bu nedenle zor bir eğitim programları vardı. Mustafa Kemal, diğer idadilere göre daha üstün bir eğitim veren Manastır idadisinde başarılı bir öğrencilik geçirdi. Rumeli’nin değişik yerlerinden gelen seçkin öğrencilerle tanıştı. Özellikle matematik dersindeki başarılarıyla dikkat çekti. Manastır İdadisindeki tarih öğretmeni Mehmet Tevfik Bilge sayesinde Türk tarihine ilgi duymaya başladı.
Mustafa Kemal Manastır İdadisi 2. sınıfında okuduğu esnada 1897 Osmanlı – Yunan savaşı çıkar. Mustafa Kemal’in o günleri anlatırken “Gençlik hayatımın en heyecanlı günlerini yaşadım. Yaşımın küçük olmasına rağmen bu savaşa katılmayı çok istemiştim.” demesi Manastır Askeri İdadisinde duyduğu heyecanı ve vatan için mücadele isteğini göstermesi açısından önemlidir. Mustafa Kemal 1898’de Manastır Askeri İdadisini başarıyla bitirmiştir.
1. Manastır Askeri İdadisindeki tarih öğretmeninin Mustafa Kemal’in fikirlerinin gelişimine katkısı neler olmuştur?
2. Mustafa Kemal’in yukarıda verilen sözünde Batı medeniyetine yaklaşımı hakkında neler söylenebilir?
ç. İstanbul Günleri – Harp Okulu
İstanbul, Osmanlı Devleti’nin başkenti olması yanında devletin batıya açılan yüzüydü. Batıdan gelen yeniliklerin ilk görüldüğü yerlerden biriydi. Bir yandan geleneksel Türk mahallelerinin olduğu, diğer yandan da gayrimüslimlerin yoğun olarak yaşadığı İstanbul’un farklı yaşam tarzlarını bünyesinde barındıran bir yapısı vardı. Kültürel yaşamın da hareketli olduğu İstanbul, aynı zamanda muhalif düşüncelerin de merkeziydi. Osmanlı Devleti’ni siyasi, sosyal ve ekonomik sorunlarından kurtarmanın yolunu meşrutiyetin tekrar ilan edilmesinde gören bir grup tıp öğrencisi 1889’da İttihat ve Terakki Cemiyetini kurdu.
İlk olarak Askeri Tıbbiye’de kurulan İttihat ve Terakki Cemiyeti kısa sürede Harbiye’ye ve diğer okullara yayıldı. Mustafa Kemal, İstanbul’un bu muhalif havası içinde 1899’da, İstanbul’a gelerek Harp Okuluna kaydoldu. Harp Okulunda başarılı bir öğrencilik hayatı geçiren Mustafa Kemal, çok sevdiği askerlik mesleğinde hep daha ileri gitmek için çaba göstermiştir. Askerlikte yükselmenin tek yolu ise kurmay sınavını kazanmaktı. Böylece Harp Akademisine girebilecekti.
Bir gün:
“Kurmay subay olamazsan ne yaparsın?” diye yarı ciddi yarı şaka takılan sınıf arkadaşı Arif’i derhal susturmuştu.
“Seni bilmiyorum fakat ben muhakkak kurmay subay olacağım.” diyerek kararlılığını ortaya koymuştur. Mustafa Kemal’in Manastır Askeri İdadisinde edindiği hürriyet fikirleri, Harp Okulunda tanıdığı arkadaşları ve okuduğu kitaplar sayesinde gelişme imkanı bulacaktır. Yasak olduğu için gizlice okunan Namık Kemal şiirleri ve kitapları, diğer taraftan ülkenin içinde bulunduğu durum onda, vatan için bir şeyler yapabilme isteğini ortaya çıkaracaktır.
Mustafa Kemal, daha 21 yaşında genç bir Harp Okulu öğrencisi olmasına rağmen konuşması, bilgi ve donanımı herkesi etkiliyordu. 1902’de tanıştığı Osman Nizami Paşa; Berlin büyükelçiliği yapmış, Nafia Bakanlığında (Bayındırlık) bulunmuş, ileri görüşlü bir devlet adamıydı. Mustafa Kemal’le memleket meselelerini konuştuktan sonra: “Mustafa Kemal efendi oğlum, görüyorum ki İsmail Fazıl Paşa (Ali Fuat Cebesoy’un babası) seni takdir etme hususunda yanılmamış. Şimdi ben de onunla aynı fikirdeyim. Sen, bizler gibi sadece bir asker olmayacaksın. Keskin zekan ve yüksek kabiliyetinle memleketin geleceği üzerinde etkin olacaksın. Bu sözlerim bir iltifat değil. Sende memleketin başına gelecek büyük adamların daha gençlik yıllarında gösterdikleri kabiliyetler ve zeka belirtileri var.” diyerek Mustafa Kemal’in o yıllardaki yeteneğini görmüş ve takdir etmiştir.
Harp Okulu yıllarında Mustafa Kemal’de yeni düşünceler oluşmasının sebepleri nelerdir?
d. Harp Akademisi – İstanbul
Mustafa Kemal, 10 Ocak 1902’de Teğmen rütbesi ile Harp Akademisinde öğrenimine başladı. Harp Akademisindeki öğretmenleri yabancı dil bilen, iyi yetişmiş, tecrübeli subaylardı. Askerlik mesleği ile ilgili çok iyi bir eğitim alan Mustafa Kemal, diğer taraftan devletin içinde bulunduğu durumla ilgili konularda arkadaşlarını uyarma gayreti içindeydi.
Kendini yetiştirmek için kitaplar okuyor, boş zamanlarını değerlendiriyordu. Mustafa Kemal, Fransızcasını ilerletmek için ders alıyordu. Yurtdışından Jön Türk gazeteleri ve Fransızca gazeteler getirterek arkadaşlarının da okumasını sağlıyordu. Harp Okulunda başladıkları el yazısı ile gazete hazırlama işine tekrar başladı. Ancak bir süre sonra durum Mektepler Nazırı İsmail Paşa tarafından öğrenildi.Akademi KomutanıAli Rıza Paşa yaptığı bir baskında Mustafa Kemal ve arkadaşlarını gazete hazırlarken yakaladı. Fakat Ali Rıza Bey hürriyet fikirlerini benimsediği için Mustafa Kemal ve arkadaşlarına sözlü bir uyarıda bulundu. Akademiyi bu şartlarda tamamlayan Mustafa Kemal, 11 Ocak 1905’te Harp Akademisini Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle bitirdi.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Tarih her yüzyılda bir kahraman üretir
19. yüzyılda da bir kahraman üretti.
Bu kahraman öylesine büyük, yüce ve güçlüydü ki,
Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük kahramanı ünvanını hak etti.
Ben ne kadar bir tarih kitabı yazmaya çalışsam da
Kahraman diye anılanlar bir, iki sayfada eridi, gitti.
Yüz sayfa, bin sayfa ayırdım ama yetmedi.
Sen ne büyüksün Mustafa Kemal Atatürk tarihe sığmazsın.
Yokluk vardı, darlık vardı, yalnızlık vardı.
Düşman vardı, hain vardı, güven yoktu.
İnsan vardı, millet vardı, ulus vardı.
Hepsinden önemlisi yenilmez armada vardı.
Çıktı, çaktı, çökertti, silindir gibi ezdi.
Anadolu’ya saldıran düşmanları perişan etti.
Biz, milli sınırlarımız içinde özgür ve bağımsız,
Yaşamaktan başka bir şey istemiyoruz, dedi.
Yabancı kültürlerin benimsenmesi milli varlığımızı tehlikeye düşürür, çağdaş uygarlık düzenini yakalamamızı engeller
Atatürk, batının ve doğunun tekniğinden ve biliminden yararlanırken, milli kültürümüzü korumamız gerektiğini belirtmiştir.
Serdar Yıldırım
ÇANAKKALE’DE BEN VARDIM
İster miydim Anadolu işgal edilsin?
İster miydim ordular dağıtılsın?
İster miydim padişah teslim olsun?
İstemezdim, böyle olsun istemezdim.
Anadolu harap, bitap bir haldeydi.
Türlü katliamlar yaşanmaktaydı.
İnsanımın koruyanı, kollayanı yoktu.
Sonunda İngiliz gemileri Çanakkale’ye geldi.
Alman komutan Liman Von Sanders Türk birliklerinin başındaydı.
Tabyalar savunmasızdı, ateş hattındaydı.
Düşman çok güçlüydü, kayıplar artmıştı.
Siperler gerilere, daha gerilere çekilmişti.
Ben geldim Çanakkale’ye insanlar beni tanıyorlardı.
Liman Von Sanders bir cephe sana yeter mi dediydi?
Ben hayır dedim, bütün cephelerin komutanlığını bana vermelisiniz.
Dediğim aynen oldu, Çanakkale’de ben vardım.
Geceleri uyku tutmazdı beni.
Atıma bindiğim gibi dörtnal uzaklaşırdım.
Düşman sabaha karşı nereden çıkartma yapar.
Bunun planını yapar, önlemini alırdım.
Çanakkale’de dört – beş gün uyumadığım olurdu.
Bir gece saat iki sularıydı.
Birliğime geri döndüm ve emrimi verdim:
Conkbayırı’na beş yüz asker çıkarın, mevzilensinler.
Aman komutanım, dedi, diğer subaylar.
Orası kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerdir.
Ne gereği vardır orada beş yüz askerin.
Bir asker bile gitmese daha doğrudur.
Siz dedim, beş yüz askeri gönderin.
Evet, dediler, gönderdiler.
Sabaha karşı Anzaklar Conkbayırı’ndaydı.
Ama ben de Türk Askeri’nin yanındaydım.
Kılıcım sağ elimdeydi, tabancam sol elimde.
Bütün bir gün savaştık can siperhane.
Yıkılmadık, yenilmedik, galip gelen biz olduk.
Kazanan biz, yenilen İngiliz oldu.
Serdar Yıldırım