Mimar Sinan’ın hayatı ve eseleri hakkında bir araştırma yapınız. Mimar Sinan’ın doğum tarihi 29 Mayıs 1489, ölüm tarihi 17 Temmuz 1588’dir. Mimar Sinan Osmanlı baş mimarıdır.
Mimar Sinan Kimdir?
1. Süleyman, 2. Selim ve 3. Murat dönemlerinde baş mimar olarak görev yapmıştır. En önemli eseri kendisinin ustalık eserim dediği Selimiye Camisi’dir.
Mimar Sinan’ın Kökeni
Kayseri doğumlu olup, kökeni tam bilinmemekle beraber, Yavuz Sultan Selim zamanında devşirme ile Yeniçeri ocağına alınmıştır.
Mimar Sinan, Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferine katıldı. 1521 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın Belgrad Seferine Yeniçeri olarak katıldı. 1522’de Rodos Seferine Atlı Sekban olarak katılıp, 1526 Mohaç Meydan Muharebesi’nden sonra, gösterdiği yararlıklar sebebiyle takdir edilerek Acemi Oğlanlar Yayabaşılığına (Bölük Komutanı) terfi ettirildi.Sonraları Zemberekçibaşı ve Başteknisyen oldu.
1533 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın İran Seferi sırasında Van Gölü’nde karşı sahile gitmek için Mimar Sinan iki haftada üç adet kadırga yapıp donatarak büyük itibar kazandı. İran Seferinden dönüşte, Yeniçeri Ocağı’ nda itibarı yüksek olan Hasekilik rütbesi verildi. Bu rütbeyle, 1537 Korfu, Pulya ve 1538 Moldavya seferlerine katıldı. 1538 yılındaki Karaboğdan Seferinde ordunun Prut Nehri’ni geçmesi için köprü gerekmiş bataklık alanda günlerce uğraşılmasına karşın köprü kurulamamış görev Kanuni’nin veziri Damat Çelebi Lütfi Paşa’nın emriyle Sinan’a verilmiştir.
Mimar Sinan’ın Başmimarlık dönemi
1538 yılında Hassa başmimarı olan Sinan , baş mimarlık görevini I. Süleyman,II. Selim ve III. Murat zamanında 49 yıl süre ile yapmıştır.
Mimar Sinan’ın, Mimarbaşılığa getirilmeden evvel yaptığı üç eser dikkat çekicidir. Bunlar: Halep’te Husreviye Külliyesi, Gebze’de Çoban Mustafa Külliyesi ve İstanbul’da Hürrem Sultan için yapılan Haseki Külliyesidir.
Mimar Sinan’ın Mimarbaşı olduktan sonra verdiği üç büyük eser, onun sanatının gelişmesini gösteren basamaklardır. Bunların ilki İstanbul’daki Şehzade Camii ve külliyesidir. Dört yarım kubbenin ortasında merkezi bir kubbe tarzında inşa edilen Şehzade Camii, daha sonra yapılan bütün camilere örnek teşkil etmiştir.
Süleymaniye Camii, Mimar Sinan’ın İstanbul’daki en muhteşem eseridir. Kendi tabiriyle kalfalık döneminde, 1550-1557 yılları arasında yapılmıştır.
Mimar Sinan’ın en büyük eseri ise, 86 yaşında yaptığı ve “ustalık eserim” diye takdim ettiği, Edirne’deki Selimiye Camiidir (1575).
Eserlerinin bir kısmı İstanbul’dadır. 1588’de İstanbul’da vefat eden Mimar Sinan, Süleymaniye Camii’nin yanında kendi yaptığı sade türbeye defnedilmiştir.
Mimar Sinan Türbesi, İstanbul Müftülüğü’nün sütunlu kapısından çıkınca hemen solda, iki caddenin kesiştiği noktada Fetva Yokuşu başında sağda, Süleymaniye Camii’nin Haliç duvarının önünde, beyaz taşlı sade bir türbedir.
Mezarı 1935 yılında Türk Tarihini Araştırma Kurumu üyeleri tarafından kazılmış ve kafatası incelenmek üzere alınmış ancak sonraki restorasyon kazısında kafatasının yerinde olmadığı görülmüştür.
1976’da Uluslararası Astronomi Birliği’nin aldığı kararla Merkür’deki bir krater Sinan Krateri olarak isimlendirilmiştir.
Mimar Sinan’ın Eserleri
Mimar Sinan 81 camii, 51 mescit, 55 medrese, 26 darül-kurra, 17 türbe, 17 imarethane, 3 darüşşifa (hastane), 5 su yolu, 8 köprü, 20 kervansaray, 36 saray, 8 mahzen ve 48 de hamam olmak üzere 375 eser yapmıştır.[16] Ayrıca, Edirne ilindeki Selimiye Camisi Dünya Kültür Mirası listesindedir.
Başyapıtı Ustalık Eseri Selimiye Camisi
Edirne, Osmanlılar tarafından fethedildiği tarih olan 1362’den günümüze kadar bir Türk şehri olarak varlığını sürdürmüştür.
I. Murat zamanında Osmanlıların yeni başkenti olan Edirne, bu unvanını 1453’ten sonra İstanbul’a bırakmıştır. Edirne, bugün Osmanlı Devleti’nin görkemli günlerinden kalma pek çok esere ev sahipliği yapmaktadır. Kentimiz camileri, kervansarayları, köprüleri, imarethaneleri, çeşmeleri, kapalı çarşıları, hamamları ve kuleleriyle âdeta bir açık hava müzesi görünümündedir. Bu müzenin en estetik parçası Mimar Sinan’ın ustalık eserim
dediği Selimiye Camisi’dir.
Caminin yerinin nasıl seçildiğinin ilginç bir hikâyesi var. II. Selim tarafından caminin yapımı için görevlendirilen Mimar Sinan en uygun yer olarak şehre hâkim bir tepe olan Sarıbayır’ı seçmiş. O yıllarda çiçekçilik Edirne’nin en önemli geçim kaynağıymış ve Sarıbayır; çiçek, özellikle de lale bahçeleri ile kaplıymış. Rivayete göre cami yeri için bahçeler sahiplerinden satın alınırken bir kadın bahçesini satmak istememiş. Sonunda onu Mimar Sinan’ın huzuruna çıkarmışlar ve kadın ancak bir şartla bahçesini satmayı kabul etmiş. O da caminin herhangi bir yerine, bahçesinin ve kendisinin hatırlanması için bir lale motifinin işlenmesiymiş. Mimar Sinan da yapı bittiğinde bahçe sahibinin bu dileğini yerine getirip lale motifini yapmış, ancak inadıyla caminin yapımını geciktiren bu kadının tersliğini anlatmak için motifi ters işlemiş.
Selimiye’yi anlatan söylencelerden biri de 999 penceresiyle ilgilidir. Mimar Sinan’a sorarlar: “Neden bin değil de 999 pencere?” diye. Büyük ustanın cevabı anlamlıdır: “Bin diyerek geçivermek kolay, 999 demeli ki işin büyüklüğü anlaşılabilsin.” Yapımına 1568’de başlanan ve yedi yılda tamamlanan Selimiye’nin etkileyici mimari özellikleri saymakla bitmez. Caminin dört minaresinden ikisinin şerefelerine üç ayrı merdivenden çıkılır. Bu merdivenlerden aynı anda çıkmaya başlayan üç kişi şerefelere varıncaya kadar birbirini göremez ama seslerini duyabilir. Bu özelliğin sözlü olarak anlatılması dahi zorken nasıl yapıldığı merak edilecek bir durumdur. Aynı özellik şehrimizdeki bir başka mimarlık şaheseri olan Üç Şerefeli Cami’de de görülür. II. Murat tarafından yaptırılan ve 1447’de tamamlanan bu caminin dört minaresi vardır.
Camiye ismini veren üç şerefeli minarenin her şerefesinin ayrı bir yolu vardır. Evliya Çelebi bu minare için şöyle demiştir: “Seyre değer bir minaredir ki mimarisine Aristo’nun aklı bile ermez.”
Valla çok işime yaradı teşekkür ederim.