Memduh Şevket Esendal, Türk öykücüsü ve romancısı (Çorlu, 1883-Ankara, 1952).
Rumeli’den Çorlu’ya göçen bir ailenin çocuğu olan Memduh Şevket Esendal, kısa süren bir öğrenim döneminden sonra kendi kendini yetiştirdi. 1906’da İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne girerek siyasal yaşama atıldı; bunun yanı sıra, 1907’de babası ölünce çiftçilikle uğraşmaya başladı. 1908’de İttihat ve Terakki’de aldığı müfettişlik görevini, 1912’de yerleştiği İstanbul’da sürdürdü. Bu görevdeyken, Anadolu’nun çeşitli kasaba ve köyleri ile İstanbul’un yoksul yörelerini dolaşarak, öykülerinde ve romanlarında yaşatacağı alçakgönüllü, gösterişsiz insanları tanıma olanağını buldu. İttihat ve Terakki üyeleri arasında, Meclis’te mesleklerin temsil edilmesi ilkesine dayalı, “meslekî temsil” görüşünü yayarak, eski esnaf loncalarını örnek alan “Esnaf Odaları” örgütünü kurmaya çalıştı. Bu görüşünü, Mütareke’nin ardı sıra İttihat ve Terakki’nin Mustafa Kemal’le birleşen üyeleri arasında yer aldıktan sonra da savundu; ama başarılı olamadı. 1920’de, Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin ilk elçisi olarak gittiği Azerbaycan’da dört yıl kaldıktan sonra, yurda dönüşünde bir süre Kabataş ve Galatasaray liselerinde öğretmenlik yaptı. 1925’te eski arkadaşlarıyla birleşerek çıkardıkları Halk ve Meslek gazetelerinde “meslekî temsil” görüşünü savunmayı sürdürdü. Aynı yıl, büyükelçi olarak gittiği İran’dan 1930’da dönerek, iki yıl Elazığ milletvekilliği yaptı. 1932- 1938 yılları arasında yeniden elçilik göreviyle Afganistan ve Sovyetler Birliği’nde bulundu. 1938’den 1950’ye kadar süren Bilecik milletvekilliği döneminin 1941-1945 yılları arasını, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteri olarak geçirdi.
Sanatı Sanatsızlıkta Arayan Öykücü
Yayım tarihi saptanabilen (25 Ekim 1908) en eski öyküsü Veysel Çavuş olan Memduh Şevket Esendal, gerçek ününü, Ayaşlı ve Kiracıları adlı romanıyla 1942’de Cumhuriyet Halk Partisi Roman Armağam’nda derece alınca sağlamıştır. Öykülerinde yalın edebiyat türünden seçkin örnekler veren yazar, bu konuda, “Edebiyatı bilmediğimden, marifetsizliğimden sade yazmışımdır. (…) Marifet hayatın içinde hayata uymayan bir şeydir” diye tanımladığı görüşüne uygun olarak, kahvelerdeki, sokaklardaki, evlerin içindeki, işyerlerindeki insanları öyküleştirirken, buralardan edindiği gözlemlere dayanmış, insanı öyküleştirirken yerel renkleri kullanarak, bir bakıma, ulusal öykücülüğümüzün öncülerinden olmuştur. Döneminin halk tabanına yansıyan iktisadi sıkıntılarım ele alan Memduh Şevket Esendal, amir-memur, devlet kapısı-yurttaş ilişkilerini sevimli bir yergi anlayışı ve ince bir mizah diliyle işlemiş, söz konusu insanların, toplumun tarihsel gelişimi içindeki üretimle olan ilişkilerini değil, günlük yaşamdaki olagelen akışlarını öyküleştirmiş, öykülerinde, şaşırtma, coşturma, okuyucuyu gerilim içine sokmaya benzer öğeleri, gözlemlediği olayların doğallığına bağlı kalarak vermiştir. Öykülerini, çağdaşı Ömer Seyfettin’in de uyduğu klasik öykücülüğün “giriş-gelişme- şaşırtıcı ya da etkileyici sonuç” kuralına uymadan, yaşam içinde herhangi bir “dilim”i anlatarak kuran Memduh Şevket Esendal’da, bu bakımdan, bazı eleştirmenler, Çehov öykücülüğünün geleneğini görmüşlerse de, Tahir Alangu’nun da belirttiği gibi, öykülerinde, Çehov’un anlatımındaki ve bakış açısındaki hüzünlü, karamsar havaya yer vermemiş, kahramanlarına, doğalcılara özgü bir yansızlıkla bakarak, onları buna karşın ilgi çekici kılmayı bilmiştir. Konusu İkinci Dünya savaşının bunalımlı döneminde geçen, yoksul ama iyimser ve mutlu bir tipi ele aldığı Haşmet Gülkokan adlı öyküsü, sağlam bir toplumun ancak mutlu kişilerle kurulabileceği görüşünü işleyen seçkin bir örnektir.
Yapısı genellikle tekli ya da ikili konuşmalardan oluşan Memduh Şevket Esendal’ın öyküleri, bir kolaylığın ürünü gibi görünürse de, gerçekte, kullandığı bu biçim, konu edindiği olay ve insanların doğallığını ustaca verebilmesinin aracı olmuştur. Öykülerinde betimlemelere çok az yer veren, çoğu kez bildirme kipi ekini bile kullanmayan yazar, kısa tümcelerle kurulmuş yalın bir anlatımı yeğlemiştir.
Memduh Şevket Esendal’ın Otlakçı Adlı Öyküsünden Bir Parça
“__ Efendim, tütün tabakasını ortada unutmağa gelmiyor, insafsız herif, tütünün ne kadar saçak yeri varsa içti, tozlan bana kaldı. Çok otlakçı gördüm ama böylesine hiç rastgelmedimdi. Bizim rahmetli İlhâmi de otlakçı idi amâ hiç olmazsa bir inceliği vardı, adamı eğlendirirdi. Karşınıza oturdu mu, gözleri ile tütün paketini arar, sokulur, tabakayı cebime koyarım, sözlerini şaşırır, cebimden çıkanp masanın üstüne bırakırım, sevinir. Saatlerce gözleriyle tabakanın arkasından koşar, sonra bir fırsatını düşürüp bir cıgara yakınca keyiflenir, güler, söyler, dinleyenleri de eğlendirirdi. En çok hoşlandığı da fırsatım düşürüp cıgarayı kendi eliyle almasında idi. Siz ona paketinizi uzatırsanız alır ama, kendi eliyle aldığı cıgaradan duyduğu haram tadını duymazdı. Bu otlakçıya canım kurban, kardaşım! Bu herif öylesi değil ki.”
Memduh Şevket Esendal’ın Başlıca Eserleri
Öykü: Hikâyeler I (1946); Hikâyeler D (1946); Temiz Sevgiler (1965); Ev Ona Y akıştı (1972).
Roman: Ayaşlı ve Kiracıları (1934; 1942 Cumhuriyet Halk Partisi Roman Armağam’nda derece aldı); Vassaf Bey (1983).
Son Yorumlar