Melodram, Kökeni bakımuıdan dramatik olay ile müziğin birleşimi anlamına gelen melodram Batı’da genellikle Eski Yunan trajedisinde korobaşı ile bir oyuncu arasındaki şarkılı konuşmayı; oyuncuların müzik eşliğinde sahneye çıktıkları oyun türünü; hareketli, duygusal olayların işlendiği oyun türünü; vb. belirten çokanlamlı bir sözcüktür. Anlamı açısmdan böylesine karmaşık bir sözcük olan melodram’ın Türkçe’de daha değişik bir anlamda da kullanıldığı görülür. Gerçekten de bu sözcük ne klasik Yunan oyunlarında olduğu gibi aralarına şarkılar konmuş dramlar ya da sanatçıların sahneye giriş çıkışlarında çalman çalgı ve söylenen şarküar anlamında, ne de Alman operasındaki müzik eşliğinde konuşma ya da Fransız operasındaki duyguların müzikle anlatılması anlamında kullanılmaktadır. Türkiye’de bu sözcük, daha çok Fransız Devrimi sırasında gelişen ve daha sonra romantizmin ilkelerini benimseyen halk dramları anlamında yer etmiştir. Kimi kalıplaşmış konuların ve klişelerin kullanıldığı melodramların kişileri, yiğit âşık, masum kız, âşığın yardımcısı (çoğu kez güldürücü), zengin ve zalim baba, korkunç sırrı ömür boyunca taşıyan zavallı ana, vb.; konular ise bir anda yoksulluğa düşme, delikanlılım haksız yere suçlanıp sevdiğinden ayrılması, hep kötülük düşünen canilerin çevirdiği dolaplar, kızın ırzına göz dikilmesi, namuslu erkeklerin yosmalara kapılarak düşüşleri ve dağılan yuvaları, dostluklara ihanetler, yaşam pahasma fedakârlıklar, terk edilen yavrular, hiçbir kötülüğün yıkamadığı tertemiz aşklar, vb’dir. Melodramlarda bu ve benzeri motiflerin birkaçı bir araya getirilip çatı kurulur. Melodram kahramanları tek boyutludur ve yapıtın başmdan sonuna değin değişmezler. Trajik çatışma yoktur. Yapıtın sonunda, toplumca benimsenmiş olan ahlak değerlerine ulaşüır: İyi, yiğitliği ve azmiyle kötülüğü yener, her şeye karşın kirlenmemiş sevgilisine kavuşarak yeni ve mutlu bir yaşama başlar. Melodramlarda, öbür edebiyat türlerine oranla duygulan daha çok etkileyici bir dil ve anlatım kullanılır. Seyircinin, olayla ve kahramanla özdeşleşmesi temel alınır. Dolayısıyla melodramın amacı ne romantizmdeki gibi duyarlığı canlı tutma ve sanayileşmiş kentlerdeki insanları rahatlatma, ne de gerçekçilikteki gibi toplumu yargılamaktır. Yalnızca, belli bir gerilim sağladıktan sonra düğümü çözerek seyirciyi rahatlatmaktır.
Türk Tiyatrosunda Melodram
Türkiye’de Batı türünde tiyatronun ortaya çıkışıyla ilk oynanan oyunlar, Fransız melodramlarıydı: Özellikle Mardiros Mmakyan (1837-1920) ve Osmanlı Dram Kumpanyası’mn oynadığı çeviri ya da uyarlama melodramlar, suya sabuna dokunmadığı, halkı oyaladığı için istibdat dönemi koşullarına da uygundu. Hakiki Nedamet, Hanriyet ile Luiz, İki Peder, Kantocu Kız, Liyon Postacısı, Notr-Dam Köprüsü Yetimleri,Paris Paçavracısı gibi oyunlar, Doğu-İslam kültürünün bakış açısıyla örtüşerek büyük ilgi gördü. Bunun yanı sıra, Küçük İsmail (1854-1928), Abdürrezzak (1845- 1914), Kel Haşan (1874-1928) gibi tuluat kumpanyaları da melodramların yanmda, kimi seçkin metinli yapıtları melodram anlayışı ve tekniğiyle oynuyorlardı: Shakespeare’in Othello ’su ve Ar abın İntikamı (ya da Hiddeti], Chateaubriand’m Atala’sı ve Amerika Vahşileri; Moliere’in George Dandin’i ve Sersem Kocanın Kurnaz Karısı; vb.
O sıralarda açılan Darülbedayi’nin ilk sorunu repertuvar yokluğuydu. Danışman olarak Türkiye’de bulunan Andre Antoine’ın salık vermesiyle Fransız Emile Fabre’m La Maison d’ArgiIe’i (1907) uyarlanarak Çürük Temel adıyla Darülbedayi’de oynanan ilk oyun oldu (1916). Oyun boşanmanın acı sonuçlarını, farklı kocalardan olan çocukların kurduğu aile yuvasının temelinin çürük olduğu savını işliyor; iflas, uzun yıllar sonra çıkagelen oğul, kızkardeşin evlenmesindeki güçlük ve fabrikanın kurtulması için çeyizini ortaya koyması gibi melodram öğelerini içeriyordu. Bu anlayış Darülbedayi’de yerleşti ve 1917’den 1940 yıllarına kadar pek çok melodram oynandı.
Repertuvar tiyatrosu niteliğindeki Devlet Tiyatrosu’nun 1949’da kurulmasından sonra, giderek melodramların oynanması sona erdi. Ancak, Anadolu’da dolaşan turne tiyatroları, yakın zamanlara kadar melodram oynamayı sürdürdüler.
Türk Sinamasında Melodram
1922’de film yapmaya başlayan ve filmlerinin çoğunda melodram kalıplarım kullanan Muhsin Ertuğrul’un melodram özelliklerini en iyi kullandığı film Şehvet Kurbanı ‘dır (1940). Bu film, namuslu bir banka memurunun trende tanıştığı bir “kötü kadın”a tutulması, ona para yetiştirmek için zimmetine para geçirerek düşmesi, ailesinin dağılması, kazada ölen bir serserinin kimliğine bürünerek izini kaybettirmesi, bir başkası kdığında çocuklarım görmeye gitmesi gibi melodramın en belirgin konularım içerir. Sinemamızda melodram modasının gelişmesinde, başta 1938’de gösterilen, Muhammet Kerim’in Dam ’iil Hubb (Aşkm Gözyaşları) filmi olmak üzere, Mısır melodramlarının etkisi de büyük oldu.
Muhsin Ertuğrul daha sonra Kıskanç (1939-1942) gibi melodramlar çekti. Birçok yönetmen de onu izledi: Faruk Kenç (Dertli Pınar, 1942; Hasret, 1945; Günahsızlar, 1946); Baha Gelenbevi (Deniz Kızı, 1944; Çıldıran Kadın, 1948; Kanlı Döşek, 1949); Şadan Kâmil (Köy Çocuğu, 1946; Gençlik Günahı, 1946; Seven Ne Yapmaz, 1947; Dudaktan Kalbe, 1951); Talat Artemel (Sonsuz Acı, 1947); Kâni Kıpçak (Yuvamı Yıkamazsın, 1947); Refik Kemal Arduman (Büyük İtiraf, 1947); Seyfi Havaeri (Yara, 1947; Kenar Mahalle, 1947); Ferdi Tayfur (Senede Bir Gün, 1947); Lütfi Akad (Damga, 1947); Vedat Örfi Bengü (Düşkünler; Sızlayan Kalp, 1948); Calude Sonku (Fedakâr Ana, 1949); Atıf Yılmaz (Kanlı Feryat, 1952); Muharrem Gürses (Kara Efe, 1952); vb. Öte yandan Hüseyin Örmen’in (Peyda) 195 2’de çektiği Mezarımı Taştan Oyun filmiyse ağdalı bir “Doğu melodramı”ydı ve uzun yıllar birçok melodramda etkisi sürdü. 1950-1970 yılları arasmda, melodramlar sayıca çoğalmasına karşın, yeni yönetmenlerin düzeyli yapıtları yanında ikinci plana düştü. Bununla birlikte, Memduh Ün’ün Üç Arkadaş’ı (1958), Tahta Çanaklar’ı (1960); Metin Erksan’ın Acı Hayat’ı (1962), Kuyu ’su (1968); Halit Refiğ’in Fatma Bacı’sı (1972) gibi nitelikli filmlerde de melodram kalıplarının az çok kullanıldığı görüldü.
Günümüz Türk sinemasında genç kuşak yönetmenler, özgün sinema dili ve konuları arayarak, melodrama yer vermemektedirler. Melodram kalıpları, günümüzün arabesk tipi müziğinde ve arabesk şarkıcıların başrolü oynadığı filmlerde kullanılmaktadır.
Son Yorumlar