Mekke

Mekke, Suudi Arabistan’da kent (550 000 nüfus; 1991).

İslam dünyasının dinsel merkezi, Hi­caz bölgesinin de yönetim merkezi olan Mekke, Arap yarımadasının batısında, Medine’nin güneyinde ve Kızıldeniz’deki Cidde limanının yaklaşık 100 km uzağında yer alır. Uzunlamasına bir hilal biçiminde olan kent, çıplak iki dağ sırası arasmda ka­lan alçak ve verimsiz bir vadide kurulmuştur. Kentin doğusunda yer alan kayalık görünümündeki dağlar, dik bir engel oluştururlar ve bu dağların ya­maçları Yemen üstünden gelen, şidde­tini az çok yitirmiş meltem yağmurla­rı tarafından sulanır. Eğimli yerler­den inen suların akışını engelleyecek hiçbir bitki bulunmadığı için de sel su­ları Mekke’nin yer aldığı alçak alana kısa sürede dolar. Ancak bu durum aşırı yağışlı geçen kış mevsimlerinde çok daha belirgindir. Bunun dışında kent genellikle az yağış alır, kimi za­man da kuraklık birkaç yıl sürebilir. Öte yandan, kutsal sayılan zemzem kuyusundan sağlanan içecek suları­nın yetersizliği, yıllarca kentin önem­li sorunlarından biri olarak kalmıştır. Mekke, Hz. Muhammed’in doğduğu kent ve Müslümanların kutsal hac ye­ridir (Bkz. KÂBE). Eskiçağlardan be­ri etkin bir alışveriş merkezi olan Mekke’nin tarihsel önemi ayrıca Do­ğu’nun mallarını Akdeniz dünyaslna ve Afrika’ya ulaştıran ticaret yolları­nın kavşak noktalarından birinde bu­lunmasından kaynaklanıyordu. Kentin en eski halkı olan Kureyşliler, çevredeki dağlarda yoksul bir yaşam sürüyorlardı. Zamanla zemzem kuyu­su sularının biriktiği El-Batha ile Kâbe’nin bulunduğu çukur kesime yer­leştiler.

Hz. Muhammed’in Mekke’den Medi­ne’ye göç etmesi (Hicret) üstüne (622) eski önemini yitiren kent, dört halife döneminde ticaret etkinlikleri açısm­dan belli ölçüde geriledi. Ama dör­düncü hâlife olan Hz. Ali’nin ölümün­den sonra, Arabistan’da iktidarı ele geçiren Emevilerin ilk halifesi Muaviye, doğduğu kent Mekke’ye önem ver­di ve böylece kentin geliştiği görüldü. İslamlığın başlangıç yıllarından son­ra Abbasilerin eline geçen, 1517’de de Yavuz Sultan Selim tarafından alı­nan Mekke XVI. yy’dan XX. yy. baş­larına kadar (kısa süren Vehhabilerin ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın yönetimi dışında) Osmanlıların egemen­liği altmda kaldı.

Necd sultam olan Abdülaziz İbni Suud’un, Taif’i ve Mekke’yi almasından ve Suudi Arabistan Krallığı’nın kurul­masından (1932) sonra siyasal baş­kent olan Mekke, Riyad’la bir bakıma rekabete girişerek dinsel aşamalanmaya dayanan görece bir bağımsızlık­la donanmış ikinci büyük kent haline geldi. Tarımsal üretimin yetersiz, sanayinin de gelişmemiş olduğu Hicaz bölgesin­de yer alan kutsal kent Mekke’nin başlıca gelir kaynağını, dünyanın her yanından, her yıl hac mevsiminde kente hacı olmak amacıyla gelen bin­lerce Müslümamn bıraktığı dövizler oluşturur. Hac olayı yüzünden önem­li ölçüde gelişen Mekke pazarında kü­çük ticaret işletmeleri (kuyumcu dük­kânları, pazarlar) ve turizm (konakla­ma, lokantacılık, rehberlik) krallığın bu önemli kentinin iktisadi temelini oluşturur. Kentte son yıllarda sağlık ve kamu kuruluşları açılmıştır.

Hadi Paylaş!Share on FacebookTweet about this on TwitterShare on Google+Share on RedditPin on Pinterest

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.