Türk tarihçisi, edebiyat tarihçisi ve siyaset adamı (İstanbul, 1890-İstanbul, 1966).
Ayasofya Rüştiyesi’ni ve Mercan İdadisi’ni bitiren Mehmet Fuat Köprülü, İstanbul Darülfünunu Hukuk Mektebi’nde okudu (1917-1919). Darülfü- nun’un Edebiyat bölümlerini öğretim yönünden zayıf bulduğu için edebiyat, tarih ve felsefe konularında özel çalışmalar yaptı. Fecr-i Ati topluluğuna katıldı, Milli Edebiyat ve Yeni Lisan akımlarına cephe aldı. Kabataş, İstanbul ve Galatasaray Liselerinde edebiyat öğretmenliği yaparken Servet-i Fihıun dergisinde şiir, eleştiri, felsefe, tarih, toplumbilim üstüne ilgi çekici yazılar yayımladı (1910-1913). Ziya Gökalp’ın önerisi üstüne Darülfünun profesörler kurulu tarafından Edebiyat Şubesi müderrisliğine getirildi (1913). Ziya Gökalp’ın çevresine girdikten sonra Milli Edebiyat akımını benimseyen Köprülü, Yeni Mecmua ’ da yayımladığı yazılarla Milli edebiyatın ilkelerini bilimsel yöntemle saptamaya çalıştı. 1915’te Asar-ı İslamiye ve Milliye Tetkik Encümeni’nin kurulması ve Milli Tetebbular Mecmuası’nın yayımlanması için çaba harcadı. 1924’te Maarif Vekâleti müsteşarı oldu, daha sonra Bakanlar Kurulu kararıyla kurulan Türkiyat Enstitüsü’nün başkanlığına getirildi (1925). Türkiyat Mecmuası (6 cilt) bir süre onun sorumluluğunda yayımlandı. Sanayi-i Nefise Tarih Encümeni başkanlığına seçildi
(1927) 1933’te ordinaryüs profesör olan Köprülü, birkaç kez de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde dekanlık görevinde bulundu.
1934’te siyasal yaşama geçen Köprülü, Kars milletvekili olarak T.B.M.M’nde görev yaptı. Aynı zamanda Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde Ortaçağ tarihi. Mülkiye Mektebi’nde (Siyasal Bügiler Fakültesi) Türk müesseseleri tarihi dersleri verdi (1936-1941). Ülkü Mecmuası’nm müdürlüğünü yaptı (1936-1941), İslam Ansiklopedisi ’nin yazı kurulunda çalıştı.
1943’te profesörlükten emekli olunca siyasal çalışmalarına daha bir ağırlık veren Köprülü, Türk siyasal yaşamına “Dörtlü Takrir” adıyla geçen genelgeyi hazırlayanlar arasında yer aldı. Demokrat Parti’nin kurucuları arasında yer alan Köprülü, DP iktidara gelince Dışişleri bakanı oldu (1950). 1956’ya kadar süren bakanlığı sırasında Türkiye’nin NATO’ya girmesinde büyük çaba harcadı. DP yöneticileriyle anlaşmazlığa düşünce DP’den istifa etti (1957), aynı yıl milletvekilliği de sona erdi. 27 Mayıs 1960 Devrimi’nden sonra 6-7 Eylül olaylarıyla ilgili görülerek tutuklandı, bir süre Yasasıada’da tutuklu kaldı.
Vakanüvislikten Tarihçiliğe
Köprülü, Türkiye’de bilimsel anlamda tarih yazıcılığının başlatılmasında öncü görevi yapmıştır. O güne kadarki tarih çalışmaları bilimsellikten yoksundu ve genellikle “vakaların yan yana dizilmesinden ibaretti”. Köprülü, toplumun hemen bütün kurumlarmı ilgilendiren kuşatıcı bir tarih anlayışı getirmiştir. Ona göre, tarihçi “cemiyetin ırki menşeini, coğrafi muhitini, teşekkül tarzına tesiri olan amilleri, siyasi kuvvetlerin dağüış ve tahakküm tarzını, aile iktisadiyatım, halk hayat ve teşkilatını, bu teşkilatın resmi teşkilat ile münasebetlerini, mülkiyet şeklim, ziraat, ticaret ve sanayii, dil ve edebiyatı, dini, ilmi telakkileri, komşu kavimlerle maddi ve manevi münasebetlerinin derecesini” de açıkça göstermelidir. Köprülü bu yaklaşımıyla oluşturduğu tarih çalışmalarında, tarihin “uygarlık tarihi” olarak anlaşılması ve benimsenmesinde büyük rol oynamıştır.
Tezkerecelikten Edebiyat Tarihçiline
Köprülü edebiyat tarihini de uygarlık tarihinin bir bölümü olarak kabul etmektedir. Onun edebiyat tarihi yönteminin oluşmasında Hippolyte Taine’ in (soy ortam dönem) ve Gustave Lanson’un görüşlerinin payı büyüktür. Köprülü’ye göre, edebiyat tarihçisi için edebiyat yapıtlarını yakından tanımak, birbirleriyle karşılaştırmak, sanatçıyı, içinde yaşadığı toplumu incelemek ana ilkeler olmalıdır; ayrıca yapıtların toplumsal yaşamla olduğuiçeren bir sıvıdaki asıltısı halinde incelenebilir. Sıvının içinde, hava kabarcığı, sabun moleküllerinin tekmo- leküllü bir tabakasıyla çevrilir; moleküllerin susever (hidrofil) bölümü çözeltiye doğru, susevmez (hidrofob) bölümüyse kabarcık içine doğru dönerler. Bu tabaka, yüzey geriliminde bir azalmaya neden olur. Çözeltiden daha az yoğun olan köpükler, bir Arkhi- medes itişi etkisinde kaldıkları için yüzeye doğru tırmanırlar. Sürekli bir sabun tabakasıyla çevrili olduklarında (bu tabaka yeterince dirençliyse) yüzeyde kalabilirler ve bir köpük tabakası oluştururlar. Kararlı bir köpük elde edilmek istendiğinde, havayı, hız
Başlıca Eserleri
Tarih: Milli Tarih (İbtidai ve Sultani Mektepleri için 6 kitap, 1919-1923); Türkiye Tarihi (Birinci Kitap: Anadolu’nun İstilasına Kadar Türkler, 1923); Türk Tarihi (1924); Osmanlı Devletinin Kuruluşu (1959). Edebiyat: Yeni Osmanlı Tarih-i Edebiyatı (Şahabettin Süleyman ile birlikte, 1916); Nasreddin Hoca (1918): Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar (1918); Türk Edebiyatı Tarihi (2 cilt; 1920-1921; 2. baskı: 1926-1928); Bu günkü Edebiyat (1924); Milli Edebiyat Cereyanının İlk Mübeşşirleri ve Divan-ı Türki-i Basit (1928); Eski Şairlerimiz Divan Edebiyatı Antolojisi (4 cilt; 1931-1934); Türk Saz Şairleri (4 cilt; 1962-1965); Edebiyat Araştırmaları (1965).Kadar edebiyat geleneği ve uygarlık gelişmeleriyle olan bağıntısını da göstermek gerekmektedir. Köprülü edebiyat tarihçisi ile eleştirmenin konumlarını da şöyle saptamaktadır: “Edebiyat tarihçisi bir yapıtın değerini saptarken, belgelere dayanarak onun yüzyıllarca halk arasında nasıl tutunduğunu, nedenleri ve sonuçlarıyla anlamaya çalışır; oysa eleştirmen doğrudan doğruya kendisinin o yapıttan aldığı ‘duygulanma payı’m kişisel beğeni ve kanısına göre açıklar. Tarihçi kişisel beğeni ve kanısını sonuna kadar göz önüne almamak ve elden geldiğince nesnel bir biçimde düşünmek zorundadır, eleştirmenin görüşüyse sadece özneldir.” Köprülü Türk Edebiyatı Tarihi (1920-1921) adlı yapıtıyla Türkiye’de edebiyat tarihçiliğini, tezkire anlayışından kurtarıp bilimsel temele oturtmuştur.
Son Yorumlar