Doğruluğa (hakikat) ulaşmak isteyen düşünce yasalarının bilimi.
Uzman olmayan bir kimse, mantık terimi kapsamına giren çeşitli araştırmalar karşısında şaşıracaktır. Nitekim Kant’ın Mantık’mı açtığında, bu bilimin tamı tamına biçimsel (formel) olduğunu düşünecek, ama Hegel’in VVissenschaft der Logik (Mantık Bilimi, 1812-1816) adlı yapıtıysa tam anlamıyla bir metafizik olarak görünecektir ona. Buna karşılık, Stuart Mili’ in The System of Logic’inde (Mantık Sistemi, 1843) bilimler yöntembiliminin açıklanmasından başka şey bulamayacaktır. Doğruluk sözcüğünün, tanımlanmasında yer alan iki ayrı anlamı incelenecek olursa, bu karmaşıklık daha iyi kavranır.
Biçimsel mantık (formel mantık) düşüncenin kendisiyle uygunluğunu, çelişkiye düşmeden akılyürütme sanatını ele alır. Mantık, bu tür doğruluğu ararken, kavramları, yargüarı ve akılyürütmeleri, içeriklerinden bağımsız olarak inceler ve bunların, hangi koşullarda, birbirlerini içerdiklerini ya da dışarda bıraktıklarım bulmaya çalışır. Maddesel doğruluk, düşüncenin şeylerle, gerçeklikle uygunluğu demektir. Gerçeklik, mutlak gerçeklik ya da fiziksel evrenin gözlemlenebilir gerçekliğinin akla dayanan bilgisi olarak görülebilir.
Birinci durumda mantık, metafizikle karışır. İkinci durumdaysa, yöntembilimle, yani matematiğe, doğa ya da insan bilimlerine özgü yöntemlerin incelenmesiyle karışır. Ama bu durumda bile mantık, biçimsel mantığın ortaya koyduğu ve düşüncenin tutarhhğını sağlayan kuralları göz önüne almaya yönelir.
Klasik Mantığın Babası Aristoleles
Felsefenin aldığı doğrultuya, uzun yüzyıllar boyunca Aristoteles’in görüşleri egemen oldu. Aristoteles, fizikten ve bir bakıma da metafizikten ayırarak, mantığı, bağımsız bir bilim durumuna getirdi. Bu, zihnin biçimlerinin bilimiydi. Ama bu açıdan, dünyanın düzenine ilişkin bir bilgi niteliği taşıyordu ve doğruluğun kanıtlarının yerindeliğini ve sağlamlığını incelemiyordu henüz. Aristoteles’in mantığı, her şeyden önce, bir sınıflar ve sınıflamalar kuramıydı. Nitekim tasım denen tümdengelimli akılyürütme, bu sınıflar arasındaki bağıntılara (içiçe geçmeler) dayanıyordu.
Tasım, bir bakıma, tümdengelimin kusursuz bir örneğidir. Üç önermeden kurulmuş olan tasımda, üçüncü önerme (ya da sonuç), daha önceki iki önermeden (öncüller) zorunlu olarak çıkar. Her zaman verilen ve çok basit olan tasım örneği (her öğe bir harfle belirtilmiştir) şudur: “1. Her insan (A), ölümlüdür (B). 2. Sokrates (C), bir insandır (A). 3. Öyleyse, Sokrates (C) ölümlüdür (B). Bunu soyut olarak şöyle belirtebiliriz: “Her A, B’dir; C,A’ dır; öyleyse, C, B’dir.” Ama hiç kuşkusuz, birinci öncül “Her A, B’dir” biçiminde değil de, “Herhangi bir A, B’dir” ya da “Hiçbir A,B değildir” ya da “Herhangi bir A, B değildir” gibi başka biçimlerde de olabilir. Aristoteles ve Ortaçağ’daki izleyicileri, on dokuz tasım biçiminin olduğunu ileri sürdüler. Kant da bütün sistemini aristotelesçi tasım öğretisine dayandırdı.
Aristoteles, yüklemin (sözgelimi, ölümlü) özneye (insan) zorunlu olarak bağlı bulunduğu önermeler ile yalnızca olabilirlik belirttiği önermeleri birbirinden titizlikle ayırt eder. “Ahmet (özne), iyi bir öğrencidir (yüklem)” önermesi bu ikinci türün bir örneğidir. Birinci tür önermeler analitik’ i ya da kesin bilgiyi, ikinci türdekilerse “tartışılabilir” olan, ama günlük yaşamda göz önünde tutulması gereken bilgilerin tümünden oluşan diyalektik’i meydana getirir. Aristoteles’ten sonra tasım öğretisi, her çeşit içerikten gittikçe soyutlandı. Yukardaki tasım örneği, yalnızca “Her A, B’dir; C, A’dır; öyleyse C, B’dir” biçiminde dile getiriliyordu. Klasik mantık, katışıksız bir biçimsel mantık durumuna gelmişti.
Mantık, Hegel İle Diyalektik Oluyor
Aristoteles’in mantığı, özdeşlik ve pelişki ilkelerine dayanır. Bu ilkeler, söylemin mantıksal tutarlılığının yasalarım, sağlam bir biçimde ortaya koyar. Hegel ise, Sokrates’ten çok önce, her şeyin içinde çelişki bulunduğunu söyleyen Herakleitos’u izleyerek Aristoteles’e, Leibniz’e ve Kant’a karşı yeni bir mantığı, yani diyalektik mantığı kurar. Hegel’e göre, düşüncenin yasalarının, bu düşüncenin uygulandığı içeriklerden bağımsız olarak ortaya konabileceğine inanmak boş bir inançtır.
Her biçim, bir içeriğe gönderir bizi ve Aristoteles’in tasım öğretisinin arkasında Eski Yunanlıların dünya görüşü ve yunan dilinin kategorileri vardır. Biçim, düşüncenin içeriğinden ayrılamadığı gibi, bu içerikle birlikte evrim geçirir. Nitekim, töreler, bunları kural içinde tutması gereken hukuk yasalarını aşıp geçtikleri zaman, içeriğin biçime karşı çıktığım görürüz. Hegel’e göre çelişki, her yerde bulunur ve o olmasa düşünce ölü bir beden gibidir. Düşünmek, daha zengin bireşimlere (sentez) doğru ilerleyen ve çelişkiden çelişkiye geçen aşıcı bir harekettir.
Marx, idealist nitelikli bu yeni mantığın “akılsal çekirdeği”ni çekip almak ve onu hem bilimsel araştırmanın, hem de tarihsel maddeciliğin canlı bir aracı haline getirmek istiyordu. Engels ise, diyalektiğin, bütün doğada etkili olduğunu ileri sürdü.
Modern Biçimsel Varlıklar
Ama, daha XIII. yy’da Lulle ve sonraları Leibniz, Peano, Couturat, White head ve Russell’ın araştırmalarıyla derin değişikliklere uğrayan aristotelesçi gelenek, gittikçe sağlamlaşan bir biçimciliğe yönelecek ve G. Boole’da cebirsel bir biçim kazanacaktı. Bütün bu girişimlerin altmda üç amacı göz önünde tutan ortak bir düşünce çabası vardı: Günlük düin yerine, tek anlamlı göstergelerden kurulu bir sistem konmak isteniyordu (sözcüğün birçok anlamı olduğu halde, burada her kavram için bir gösterge kullanılacaktı). Bu, biçimselleştirmeyi göz önünde tutan amaçtı. Sonra bu sistemin, klasik mantıkta olduğu gibi yalnızca A, B’dir tipinden içerme bağıntılarına değil, bütün bağıntılara uygulanması gerekiyordu.
Böylece önerme, aristotelesçi biçiminden kurtulup “doğru ya da yanlış olabilen her ilerisürüş” haline geliyor ve doğru üe yanlışın tanımlanması üstünde durulmuyordu.
En sonunda da, cebir hesabı kadar sağlam bir mantık hesabı ortaya koyma amacı güdülüyordu. Sınıflar mantığı, kavramların kaplamına göre bu sınıflar üstündeki bir dizi mantıksal işlemi (toplama ya da birleştirme; çarpma ya da ayırma) belirleyecekti; önermeler mantığıysa, bunlar arasında tümel-evetleme, tikel-evetleme, içerme, değilleme gibi işlemler kuracaktı. Wittgenstein, 1920’de, her geçerli biçimsel akılyürütmenin, önermeleri birbirine bağlayan ve bu önermelere verilen değer ne olursa olsun doğru olarak kalan bir yapı olduğunu ileri sürdü. Bu anlayış, hesabın kullandığı doğruluk çizelgelerinin yapılmasını olanaklı kıldı.
Önermeler için doğru ve yanlış olmak üzere iki değerden başkasım kabul etmeyen klasik manüğa, iki değerli mantık denir. Matematik simgesellik yoluyla, yorum yaparak ya da yapmayarak en azından bir üçüncü değer ortaya atan mantık sistemleriyse, çok- değerli mantık diye adlandırılır. Üç değerli bir mantık sistemi, 1921’de, Polonyalı mantıkçı jan Lukasievvicz tarafından kuruldu ve çokdeğerli (üç ya da daha fazla değerli) mantıkların genel kuramıysa, A.B.D’li matematikçi E. L. Post tarafından ortaya kondu. Olasılık hesabına gelince, bu daha sonra, Hans Reichenbach tarafından sonsuz sayıda değerler mantığı olarak geliştirildi.
Biçimsel Ya Da Matematiksel Mantık
Biçimsel ya da matematiksel diye nitelenen mantığın amacı, sezgisel akıl yürütme kavramına bilimsel bir temel sağlamaktır.
Önermeler Ve Doğruluk
Kesin tanımlar vermeden önce, somut denen önermelere ilişkin ve bir ölçüde sezgisel olan bazı süreçleri inceleyelim. Önerme dediğimiz zaman, anlam taşıyan bir tümce aklımıza gelir ve bundan ötürü, “Bir üçgen, bir tek sayıdır” tümcesi bunun dışında kalır. Dilbilgisi bakımından aksayan sözcük dizileri de, anlam taşıyan tümceler arasında yer almaz. Buna karşılık şunlar da anlamlı tümce olarak kabul edilebilir: “13, 8’in katlarından biridir” ve “Hava güzel olursa, pardesümü alırım.” Bundan başka, her önermenin, apaçık bir doğruluk değeri olmalıdır. Nitekim herkes, “13, 8’in katlarından biridir”in, doğruluk değerinin “yanlış” sözcüğüyle, “Y” harfiyle ya da “o” sayısıyla (bunların üçü de kullanılabilir) dile getirildiğini bilir. Doğru olan “Bir dairenin merkezi tektir” önermesiyse, “Doğru”, “D” ve “1” ile gösterilir. Bazı tümcelerse, bağlamları sayesinde önerme olurlar. “Ben sakallıyım”, buradaki “ben”in kim olduğu bilinirse, bir önermedir; doğru olması için de, bunu bir sakallının söylediğini bilmemiz gerekir. Ama bir tümceye önerme niteliği vermemiz için onun doğruluk değerini kesinlikle belirlememiz asla gerekmez. Nitekim, “437 024 127 389 831 127 332 921 asal bir sayıdır” ileri- sürüşünün doğru mu yoksa yanlış mı olduğunu kimse bilmiyordur kuşkusuz. Ama bu tümceyle dolaylı olarak ortaya atılan soruya, evet ya da hayır diye verilecek bir yanıtm bulunduğunu herkes bilir.
Yüklemler
“x + y2, bir çift sayıdır” bir önerme değildir (x vc y’nin daha önceden belirlenmiş olduğu özel durum bunun dışındadır). Ama x ve y’nin yerine belirli değerler konursa (örneğin, x = 3 ve y = 5), bu tümce bir önerme ölür. Nitekim buna, önermesel biçim ya da birinci dereceden yüklem denir. Çünkü buradaki “bilinmeyenler”, daha karmaşık mantıksal kümeler olan önermeler değil, yalın varlıklardır (bireyler, sayılar, bir topluluğun öğeleri). “8, bir tek sayıdır” gibi bir önermenin karşısına, bu çok somut ve doğal çerçeve içinde, pek de yerinde olmayarak, karşıt önerme denen şey sezgisel olarak çıkarılacaktır ve bu önerme, “8, bir çift sayıdır” olacaktır.
P, bir önermeyi simgeliyorsa, karşıtı l p ya da p ya da p-olmayan diye gösterilir. P’nin doğruluk değeri, p’nin doğruluk değeriyle tamı tamına karşılıklılık içindedir. Nitekim p doğru ise p yanlıştır ve bunun tersi de geçerli- dir. Özellikle ve p ve p = p-olmayan olmayan, her zaman aynı doğruluk değerine sahiptirler.
Önermelerin Kurulması
Şimdi iki önerme (p ve q) ele alalım. Bunlara dayanarak, sezgisel yolla birçok başka önerme kurulabilir. Bunların en önemlileri burada sınıflandırılmıştır.
TÜMEL-EVETLEME, p ve q, pAq, p & q diye gösterilir (istenen gösterge kullanüabilir) ve ancak iki önermenin her biri doğruysa doğrudur. Nitekim, “8, bir çift sayıdır ve Sokrates ölümsüzdür” ilerisürüşü, ikinci önerme yanlış olduğu için yanlıştır. TÎKEL-EVETLEME, p ya da q, p v q diye gösterilir (istenen gösterge kullanılabilir) ve ancak, iki önermenin her biri yanlışsa yanhşür. Nitekim, “8 bir çift sayıdır ya da Sokrates ölümsüzdür” doğrudur, çünkü birinci önerme doğrudur.
EŞDEĞERLİK, p, <=> q, p . q diye gösterilir (istenen gösterge kullanılabilir) ve ancak, iki önerme de aynı doğruluk değerine sahipse doğrudur. Nitekim, “8 bir tek sayıdır, Sokrates ölümsüzdürle eşdeğerlidir” doğrudur, çünkü her iki önerme de yanlıştır.
İÇERME, p => q, p <= q diye gösterilir (istenen gösterge kullanüabilir) ve ancak, birinci önerme doğru ve İkincisi yanlış olduğu zaman yanlıştır. Nitekim, “8 bir tek sayıdır, Sokrates’in ölümsüz olduğunu içerir” doğrudur, çünkü birinci önerme yanlıştır.
Bu tanımlamaları özetleyen doğruluk çizelgeleri çok işe yarar. Bu çizelgelerin her satırı, ele alınan önermelerin doğruluk değerlerine göre edindikleri farklı durumlardan birinin söz konusu olduğunu gösterir. Yukarda anlattıklarımız şöyle simgeleştirilebilir: (burada, yalnızca iki durum söz konusudur) (burada dört durum söz konusudur) Simgelere (ve, ya da, «,=>), ikili eklem denir.
Nicelemeler
Bir yüklemi, bir önermeye dönüştürmek için, bilinmeyen harfin ya da harflerin yerine bilinen öğelerin konması gerekir. Sözgelimi, “x artıdır”, x= u yazılırsa doğru bir önerme; x = -1 yazılırsa, yanlış bir önerme haline getirilmiş olur. Ama, yüklemler hesabının, bu hesaptan türeyen öner mesel alt-ürüne oranla özgünlüğünü ortaya koyan başka işlemler vardır. Bunlar, nicelemelerdir.
P (x), birinci dereceden bir yüklem olsun. P (x)’i tümel olarak nicelemek, x’in yerine konabilecek bütün öğeler için p (x)’in doğru olması demektir. Bu, şöyle yazılır: ( Dx) p (x) ve şöyle okunur: Her x için p (x) geçerlidir. Sözgelimi, x, yalnızca a ve b gibi iki değer alabilirse, ( Dx) p (x), tümel- evetleme değeri taşır: p (a) ve p (b). P (x)’i tikel ya da varlıksal olarak nicelemek, x’in yerine konabilecek bütün öğeler arasında ancak birinin p’yi doğrulaması demektir. Bu, ( 3x) p (x) olarak yazılır ve p (x) olarak bir x vardır biçiminde okunur. Yukardaki varsayım içindeyse şu durum ortaya çıkar: p (a) ya da p (b). Matematik açısından mantık hesabı, önemli uygulamalara konu olan Boole cebirine ve kümeler kuramına dayanır.
Son Yorumlar